Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın Ayasofya’da okuduğu cuma hutbesindeki ifadelerle tepki çeken Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a ilişkin açıklama yaptı. Kalın, "Hutbede Atatürk'e dil uzatılması diye bir şey söz konusu değil. Çünkü Atatürk bu vakfiyeyi ortadan kaldırmış değil" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın’dan Ali Erbaş açıklaması

CNN Türk canlı yayınında Sena Alkan'ın sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Ayasofya’da verdiği hutbede Atatürk’e lanet okuyan Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'a ilişkin açıklama yaptı.

Kalın, "Atatürk'e lanet okunmasını asla kabullenemeyiz. Ali Erbaş hocanın hutbesinde Atatürk'e dil uzatma söz konusu değil. Ama buradan 'Atatürk'e lanet okundu', 'Atatürk'e dil uzatıldı' sonucunu çıkarmak çok iyi niyetli bir değerlendirme olmaz." ifadelerini kullandı.

Kalın, "Hilafet tartışması saltanat tartışması suni bir gündemdir. Türkiye’nin böyle bir gündemi yok" diye konuştu.

Kalın'ın açıklamaları şöyle:

"Ayasofya’nın ibadete açılması yakın tarihimizde çok önemli bir milattır.

Diyanet İşleri Başkanı vakfiyeden bahsetti orada. Bu bizim vakıf geleneğimizin kültürümüzün bir parçası.

Atatürk bu vakfiyeyi ortadan kaldırmış birisi değil. Kişisel çıkarları için kullanmış birisi değil.

Dönemin şartları içinde oranın müze olarak kullanılması için bir karar verilmiş.

Ali Erbaş hocanın hutbesinde Atatürk'e dil uzatma söz konusu değil.

Dönemin şartları içinde müze olarak kullanılması için bir karar verilmiş. Tekrar camiye dönüştürülmesine ilişkin araya bir süre girmiş.

Ama buradan 'Atatürk'e lanet okundu', 'Atatürk'e dil uzatıldı' sonucunu çıkarmak çok iyi niyetli bir değerlendirme olmaz.

Hele bunun üzerinden rejim tartışması başlatmak… Hilafet tartışması saltanat tartışması suni bir gündemdir. Türkiye’nin böyle bir gündemi yok. Rejim tartışması çıkarmak suni bir gündemdir.

Ayasofya gibi güzel bir anı yaşadıktan sonra bir taraftan 'Atatürk'e dil uzatıldı' demek diğer tarafta 'hilafete giderim' demek bu başarıyı gölgelemek olur.

Diyanet İşleri Başkanımızın hutbesinde söylediği şey bellidir. Orada Atatürk'e dil uzatılması diye bir şey söz konusu değildir.

Bu kadar güzel toplumsal bir coşku yaşanırken bunu gölgelemeye yönelik bir tarafta Atatürk’le ilgili diğer tarafta hilafetle ilgili tartışma suni bir gündemdir.
Güzel hayırlı bir iş yapıldı bizi birleştiren bir sembol olsun Ayasofya.

Burası Müslümanlar için olduğu kadar diğer dinlerden ve inanmayanlar da ziyaret edebilecek.

Alt kat ibadete açıldığı gibi üst katlar da müze gibi ziyaret edilebilecek.

Atatürk’e dil uzatılmasına biz müsaade etmeyiz. Diyanet işleri başkanımızın da böyle bir amacı olmadığını açıkça beyan etti.

HİLAFET TARTIŞMALARI

Ulus devlet düzenini hakim olduğu bir dönemde imparatorluk dönemi şartlarını empoze edemezsiniz.

Hilafet tartışmasını başlatmak bizi asıl hedeflerimizden saptırmak anlamına gelir.

Gereksiz kutuplaşmalara kapı aralamak anlamına gelir.

Oradan bir Hindu tapınağı olduğuna dair bir rivayet olmakla beraber orada arkeolojik bir veri yok.

Orada tarihi bir tapınak yoktur sonradan icat edilmiş bir durum.

Başka ülkelerde buna tevessül ederse bunun önünü alamayız.

AYASOFYA KARARI SONRASI TEPKİLER

Benim gördüğüm tepkileri ilki başlık altında toplamak mümkün.

Birincisi burası dünya mirası öyle kaldın ikincisi Müslüman olmayanlar nasıl ziyaret edecek.

Bunların ikisinin de cevabını verdik.

SOSYAL MEDYA DÜZENLEMESİ

Sansür olarak algılayanlara saygı duyuyorum daha iyi izah etmemiz lazım.

Sosyal medya kuruluşları ticari kuruluşlardır.

Gerçek hayatta olduğu gibi bir hizmet sunuyorlar. Bu hizmeti sunarken karşılaşılan sorunlar karşısında bir muhatap olmak durumunda.

Bir ticari ayağı var. Vergi ödemeleri gerekiyor. İkincisi de içerikle ilgili paylaşılan oradaki trafikle ilgili kişisel hakların korunmasıyla ilgili hukuki muhataplık olması gerekiyor.

Muhalefet eden arkadaşların en çok takıldıkları nokta “hakaretin kriteri ne olacak?”

Doğru bir soru doğru bir tartışma.

Bunu tartışalım mesela. Sınırı nedir.

Siyasetçi bir ünlü eleştiri konusu olabilir. Kendimizi onun yerine koyalım. Ne yapabilir bu kişi?

Yapabileceği şu, o mecranın kendi aleyhine kullanılmasını önlemek.

Düzenlemenin özü bu.

Maalesef sosyal medya çok kirlendi. İnanın benim yüzüm kızarıyor bazı şeyleri görmemeye çalışıyorum.

Bu seviyesizliği herhalde kimse savunmuyor.

Alman basını biraz abartmış savaşın eşiğine filan gelinmedi. Ama Sayın Merkel’in yapıcı bir katkısı oldu.

Yunanistan bizim sınır komşumuz tarihi ilişkilerimiz var. Birlikte bu coğrafyayı kavga etmeden nasıl imar edebiliriz.

Burada temel sorun kıta sahanlığı ve münhasır ekonomik bölge ile ilgili boşluklar var.

Uluslararası denizcilik hukuk ihtilaflı konuları ülkeler arasında ikili şekilde çözülmesini öngörüyor.

Siz Meis’i normal şartlar göre düşünürseniz bizi Antalya Körfezi'ne hapsetmiş olursunuz.

Biz bütün konuşlar ön koşulsuz konuşmaya hazırız."

***

NE OLMUŞTU?

Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, Ayasofya’da okuduğu cuma hutbesinde, “Fatih Sultan Mehmet Ayasofya’yı cami olması için vakfetti. Bizim inancımızda vakıf malı dokunulmazdır, dokunanı yakar! Vakfedenin şartını çiğneyen lanete uğrar” ifadelerini kullanmıştı. Erbaş’ın bu sözleri Atatürk’ü hedef aldığı şeklinde yorumlanmış ve büyük tepki çekmişti.

Ayasofya, Mustafa Kemal Atatürk'ün de imzasının bulunduğu 1934 tarihli Bakanlar Kurulu kararıyla müzeye dönüştürülmüştü.

Sosyal medyada çok sayıda kullanıcı Erbaş’ı eleştirirken, CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, CHP İstanbul Milletvekili Gürsel Tekin ve İYİ Parti TBMM Grup Başkanvekili Lütfü Türkkan gibi isimler de açık eleştiriler yöneltmişti. İYİ Parti İzmir Milletvekili Aytun Çıray, Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunacağını açıklamıştı.

Halkın Kurtuluş Partisi (HKP), Ali Erbaş hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Suç duyurusunda Erbaş’ın sözlerinin “Mustafa Kemal Atatürk’e yönelik olduğu açık ve nettir. Bu durum Mustafa Kemal Atatürk’ün manevi şahsiyetine de hakaret içermektedir” denmişti.

Ali Erbaş tepkiler üzerine yaptığı açıklamada, "Ben görevimi yapıyorum. Atatürk 82 sene önce vefat etti. Vefat eden insanlara dua edilir, beddua değil” diyerek kendini savunmuştu.