Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın: İdlib'deki durum kritik bir şekilde devam ediyor

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın, Beştepe'de kabine toplantısında açıklama yaptı. Kalın, Suriye’nin İdlib bölgesinde Esad yönetiminin ihlallerde bulunduğunu öne sürerek, Rusya’dan ateşkes yapılması yönünde talepte bulunduklarını açıkladı.

Kalın'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:

  • Brexit sonrasında Türkiye İngiltere ilişkilerinin yoğunlaşarak devam edeceğini söyleyebilirim.
  • İdlib'deki durum kritik bir şekilde devam ediyor. Geçen yıl 4 ülke varılan mutabakat vardı. Türkiye, Almanya, Fransa ve Rusya Federasyonu olarak mutabakat yapılmıştı. Bu geçen yıl büyük oranda uygulandı. En son geçen Ağustos ayında bir ateşkes daha yapıldı. İdlib'deki durumun nispeten daha sakin tutulması için adımlar atıldı. Bizim İdlib'de 12 askeri gözlem noktamız var. Fakat son dönemde İdlib'de rejim ihlallerinin giderek arttığını görüyoruz. Rusya tarafına endişelerimizi ilettik fakat maalesef somut bir adım atılmadı. Dün heyetimiz Moskova'daydı. Orada içinde bulunduğumuz bu saatler içinde rejim saldırılarının durdurulması konusunda çalışma yapacaklarını söylediler. Yeni bir ateşkesi bekliyoruz. Aksi halde İdlib'de yeni bir insani kriz ortaya çıkacak, Türkiye'ye yeni bir göç dalgası olacak. Siyasi süreci sabote edecek sonuçları olacaktır. Bu hususun altını özellikle çizmek istiyoruz.
  • Fırat'ın doğusunda da YPG/PYD terörizmi devam ediyor. Bu terörist örgüt ana kimliğini değiştirmedi. Zaman zaman bize gelip YPG/PYD'yi PKK'dan ayrıştıralım teklifleriyle geldiler. Biz bunun vakit kaybından başka bir şey olmadığını ifade ettik. Zaman zaman ABD'nin zaman zaman Rusya'nın YPG ile çeşitli şekillerde iletişime girdiğini gözlemliyoruz. Bu terör örgütüyle girilen her türlü angajman teröre verilmiş bir destektir. Bizim sınırlarımıza dönük bir hareketlilik olursa Türkiye olarak bunun karşısında duracağız.
  • Suriye'de savaş sona erecekse herkesin terörle mücadele konusunda net bir tavrının olması lazım. Siyasi birliği ve toprak bütünlüğü konusunda da tavizsiz destek verilmesi gerekiyor. Bu sadece Türkiye'ni n sorumluluğunda olan bir mesele değildir. Uluslararası toplum üstüne düşen görevi yerine getirmeli. Suriye halkının barış selamet ve huzuru için çaba içinde olunmalıdır. Önümüzdeki hafta bu konularda kritik görüşmeler olacak.
  • Bütün dünyanın takip ettiği Libya'daki iç savaş hepimizi üzmektedir bizi de doğrudan ilgilendirmektedir. Libya'da askeri bir çözümün söz konusu olmadığı söyleniyor fakat başka ülkeler meşru hükümeti hedef alan kanada askeri, siyasi, parasal destekler vermeye devam ediyor. Libya siyasi mutabakatı çerçevesinde sorunun askeri yöntemlere başvurmadan çözülmesi için bir süreç yürütülüyor. Biz de bu sürecin bir parçasıyız. Fakat bu zirveyle ilgili hazırlıklar devam ederken aynı zamanda Hafter'e daha fazla asker göndermek, silah göndermek öncelikle bu süreci sabote etmek demektir. Uluslararası toplumun Hafter'e net bir mesaj vermesi gerekiyor. Aksi halde Trablus'ta ve Libya'nın diğer bölgelerinde çok daha kanlı bir iç savaş kaçınılmaz olacaktır. Meşru hükümetin yanında yer almaya devam edeceğiz. Libya halkını bu zor günlerde tek başına bırakamayız. 27 Kasım'da Libya hükümeti ile iki tane anlaşma imzaladık. Bu anlaşmalardan rahatsızlık duyan çevreler var. Bunu anlamakta bazen zorlanıyoruz. Libya başka ülkelerle bu tür anlaşmalar yaptığında böyle bir tavır içine girmemesi anlaşılır bir şey değil. Üçüncü ülkelere tehdit teşkil etmeyen bir karşılıklı işbirliği anlaşmasından bahsediyoruz. Kopartılan gürültüye baktığınızda "Türkiye Libya'yı işgal edecek" gibi haksız ithamları görüyoruz. İki anlaşma da ulusal çıkarlarımızı 'kazan-kazan' çerçevesinde Libya ile garanti altına alacaktır. Doğu Akdeniz'de Türkiye'yi hesaba katmayan herhangi bir planın hayata geçmesi mümkün değildir. Devlette süreklilik esastır. Kaddafi döneminde de anlaşmalar vardı bu hükümetle de yapılan anlaşmalar var.
  • Türkiye'nin güvenliği Misak-ı Milli sınırları ötesinde başlar. Güvenlik çemberini çok daha geniş bir ağda çizmek zorundayız. Çevremizde olup biten hadiselere bizim duyarsız kalmamız mümkün değil. Attığımız adımları hiçbir zaman emperyalist güdülerle yapmıyoruz. Bunu Irak'ta da yaptık, İran'da da yaptık. Sahada ve masada güçlü olmak bir tercih değil zorunluluktur. Umarız 2020 yılı hem çatışma bölgelerinde hem de geniş coğrafyamızda barışın huzurun hakim olduğu bir yıl olur."

LİBYA'YA TEZKERE HAZIRLIĞI

  • Tezkere meselesi Meclis'in uktesinde olan bir konu. Meclis'in bir yetkilendirme yapması gerekiyor. Sıcak gelişmelere bağlı olarak böyle bir ihtiyaç doğabilir. Benim şu an bir şey söylemem doğru olmaz. Tabii biz prensip olarak meşru Libya hükümetinin yanında olmaya devam edeceğiz. Askeri eğitim olabilir, siyasi destek olabilir. Libya halkının barış huzur ve refahını sağlayacak adımlar neyse onları atmak konusunda Meclis'le de yakın çalışmaya devam edeceğiz.

DEĞERLİ KONUT VERGİSİ

  • Sayın Cumhurbaşkanımızın bir değerlendirmesi oldu. Bununla ilgili bir çalışma yapılması talimatını verdiler. Önümüzdeki günlerde bir çalışma yapılacak. Konuyla ilgili 1 yıllık erteleme söz konusu olabilir. Yapılacak çalışma Cumhurbaşkanımıza arz edilecek. Sonrasında bunun üzerinde bir karar verilecek. Gelen değerlendirmeleri, eleştirileri, çağrıları dikkate aldığımızı ifade etmek isteriz.

ABD'NİN YAPTIRIM KARARLARI

  • Trump yönetiminin değerlendirmelerini olumlu buluyoruz. Sayın Trump, Türkiye'yi önemseyen bir devlet başkanı fakat içinde bulunduğu şartlar, Kongre'den gelen baskı, medya ve başka yerlerden baskılar son derece Türkiye karşıtı bir hava oluşturmuş durumda. Temsilciler Meclisi'nden henüz bağlayıcılığı olmayan bir tasarı geçti şimdi Ocak ayı içinde de yeni bir yaptırım tasarılarından bahsediliyor. Biz de yakından takip ediyoruz. Kendi içinde bir bütünlüğü olmayan sadece Türkiye karşıtlığı olan bir tasarı görüyoruz. Meselenin artık bir S-400 olmadığı görülüyor. Kongre'deki bu havanın ilişkilere hiç faydası olmadığını ifade etmek istiyoruz. Kongre üyeleriyle konuştuğumuz zaman yanlı ve taraflı kaynaklardan beslendiklerini görüyoruz. Maalesef orada bir duvar örülmüş Türkiye karşıtlığı üzerinden. Bazı Kongre üyelerinin Trump'la yürüttükleri siyasi kavganın malzemesi haline getirilmiş Türkiye. Amerikan sisteminin kendi şartları içinde Trump bu yaptırımları ne kadar engelleyebilecek göreceğiz. Buradan Kongre'ye tekrar çapğrı yapıyorum: Yaptırım diliyle tehditlerle Türkiye'ye karşı durumun kimseye faydası olmaz. Türkiye kendi milli çıkarlarını korumak için gerekli tüm adımları atmaya devam edecektir. Biz S-400 konusunda Amerikan tarafına pek çok teklif götürdük, heyet kuralım endişelerinizi bitirecek adımlar atalım dedik. Ama baştan kestirip atıp "Hayır" dediklerinde egemenlik haklarımızı taciz eden bir tavır içine girmiş oluyorlar. Geçen yıl Patriotların alınması söz konusu olduğunda bize gelen teklif tatminkâr bir teklif değildi. Orada bile bir ön şart vardı, S-400'leri elden çıkarın dediler. Türkiye alternatifsiz değildir. Tehdit dilinin Türkiye'yi tam da yönelmesini istemeyeceği yerlere iteceğini Kongre'nin bilmesi gerekir"

ASGARİ ÜCRET

  • Asgari ücret konusu bugün kabine toplantısında gündeme gelmedi fakat Çalışma Bakanımız çalışmalarını sürdürüyor. O nokta tabii ki Cumhurbaşkanımızın da bir değerlendirmesi olacak.

KANAL İSTANBUL

  • Kanal İstanbul yıllardır gündemde olan, İstanbul'un güvenliğini arttıracak bir proje. Daha önce de bu konuşuldu. Şimdi muhalefet partisi ve İBB sanki kendi yetkilerindeymiş gibi ortaya çıktılar. Bu her şeyden önce bir devlet projesidir, belediye projesi değil. Bununla ilgili bütün değerlendirmeler yapıldı ve yapılmaya devam edecek. İstanbul boğazının trafiğini rahatlatacak ve yeni imkanlar suracak. Orada ikinci bir şehir kurmak suretiyle nüfusun yoğunlaşmasını da dengeli dağılımını sağlayacak. Yeni yaşam alanlarının ortaya çıkmasına imkan sağlayacak. Muhalefetin 'yaptırmam' seviyesine getirmesi anlaşılır değil. 'Yapılamaz' denildi biz İstanbul Havalimanı'nı yaptık. Bu tür büyük projeler artık Türkiye için yapılabilir şeyler. Biraz daha geniş bir ufuktan bakmak gerekiyor. Cumhurbaşkanımız bu projeye gerçekten inanıyor.
  • Montrö'yü tartışmaya açmayız. Kanal İstanbul bu anlaşma kapsamında yapılacak bir projedir. Montrö'yü ortadan kaldıracak bir proje değildir.

RÜŞVET İDDİASI

İçişleri Bakanlığı'mız bir görevlendirme yaptı. Bütün gerçeklerin ortaya çıkması kamu yararınadır. Prensip olarak geçmişte de biz hep "Kimse kanunun üzerinde değildir" ilkesiyle hareket ettik. Rüşvet iddiaları varsa her zaman İçişleri Bakanlığı harekete geçer. Geçmişte AKP belediyeleriyle ilgili de benzer soruşturmalar yapılmıştır.Hiçbir zaman partiler arasında ayrım yapmadık. Kanunlar neyi gerektiriyorsa Bakanlık teftişini yapar, raporunu hazırlar. Sonra mahkeme süreci başlayabilir mi bilmiyorum. Süreci hep birlikte izleyeceğiz."