Cumhuriyet gazetesinin yayın politikasının suçlama konusu edildiği Cumhuriyet davasının altıncı duruşması bugün Silivri Adliyesi’nde görüldü. Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık tahliye edildi

Cumhuriyet davasında Ahmet Şık ve Murat Sabuncu'ya tahliye

Üçü tutuklu yargılanan Cumhuriyet yönetici, yazar, muhabir ve avukatları hakkındaki davanın altıncı duruşması bugün Silivri'de görüldü. Savcının tutukluluğun devamını istediği duruşmada, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık'ın tahliyesine; İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın tutukluluğunun devamına karar verildi. Duruşma16 Mart 2018 'e ertelendi.

Duruşma öncesi Silivri Cezaevi kampüsü önünde jandarma ekiplerinin peş peşe kurduğu iki kontrol noktası nedeniyle uzun araç kuyruğu oluştu. Duruşma ve açık görüş için gelen onlarca kişi araçlardan inerek kampüse yürüyerek ulaşmaya çalıştı.

cumhuriyet-davasi-savci-tutuklu-gazetecilerin-tutukluluklarinin-devamini-istedi-437291-1.

Çizim:Murat Başol

Duruşmadan detaylar | (Aşağıdan yukarıya güncelleniyor)

Avukat Tora Pekin'in "Bugün ara karar verdiniz, bundan sonraki kararlarınızda bu ara kararlarınızı dikkate almanızı istiyoruz" sözleri üzerine Mahkeme Başkanı Orkun Dağ, "Bu üslup ve telkin doğru değil. Biz nasıl kararlar vereceğimizi size soracak değiliz" diye karşılık verdi.

22.20 Duruşmanın 16 Mart 2018 'e ertelenmesine, Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu ve muhabir Ahmet Şık'ın tahliyesine; İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay'ın tutukluluğunun devamına karar verildi.

22.15- Heyet karar için yerini aldı

20:02 - Duruşmaya, ara karar için ikinci kez ara verildi.

19:40 - Ara sona erdi. Tutuklu gazeteciler Ahmet Şık, Murat Sabuncu ve Akın Atalay duruşma salonundaki yerlerini aldı.

19:11 - Erdem Gül: Selamlaştık, bir diyalog kurmayı başardık. Akın Atalay, yurt dışından biliyorsunuz dönerek geldi tutuklandı. Akın Atalay, aylardır hapiste olduklarını söyledi. "Hiçbir kirli pazarlığa alet olmayacağız" dedi. Artık kimseden kendilerini kurtarmasını beklemediğini söyledi. Morallerinin bozuk olmadığını, bir gazetecilik mücadelesini verdiklerini söyledi.

19:10 - Artı TV'ye konuşan Cumhuriyet Gazetesi Ankara Temsilcisi Erdem Gül: Burada tipik bir gazetecilik işinin yargılandığı bir davayla karşı karşıyayız. Üç tutuklu arkadaşımız var. 16 aydır tutukluluklar. Senelerce verilecek bir hapis cezasının karşılığını peşin peşin yatıyorlar. Hiç olmazsa bugün itibarıyla derhal serbest bırakmaları gerekir.

  • Avukat Kaan Karcılıoğlu: İddianamede, gazete satışının yayın politikasındaki değişikliklikle düştüğü söyleniyor. Bu bilgisinin maddi hataya dayandığı ortaya çıkmıştır. 2015'te gazete satışı yüzde 39 artmıştı. Basın İlan Kurumu'nun iddianameye dayanak gösterilen rakamlarının yanlış olduğunu mahkeme biliyor. İddiamedeki bir diğer bilgi Vakfın iflasa ve dağılmaya sürüklendiği. Vakfın 31.10.2016 itibariyle alacağının 10 milyonun üstünde olduğu, borçlarının 600 bin olduğu ortaya konmuştur. Cumhuriyet Vakfı tam olarak vakıf senedindeki gibi hareket etmiştir.
  • Avukat Fikret İlkiz: İş akdinin feshinde ne onların ne de bu davanın sanıklarının aldığı Cumhuriyet terbiyesi bunu söylemeye el vermezdi. Bize göre bu dava mahkemelerin gereksiz işgalidir. Bizi buraya sürükleyen tek şey, Alev Coşkun'un seçilememiş olmasıdır. Geldiğimiz noktada Alev Coşkun seçilme imkanı elde edinceye kadar seçimlerin tekrarına kani olacak, seçileceğinden emin olunca gelip oyunu kullanacaktır. Bu vakıf ile oynamaktır. Bunun tutukluluk sebebi olarak sürdürülmesi de uygun değildir.
  • Avukat Fikret İlkiz: Meslektaşımın da dediği gibi Erinç bize Tavşanoğlu'nun söylediği gibi anlatmadı bize. Müvekkilim bugün rahatsız olmasa anlatırdı. Demek ki 8 ay önce bugün dinlenen tanıklar konusunda Erinç fikrini ifade etti. Aydınlık gazetesinin aynı gün yazdığı yazıları da sundu. Bu tanıkları siz seçtiniz, siz getirdiniz. Biz sadece üç tanık talep ettik.Ve bunların adı da çok açık: Savunma tanığı. Madem Türmen'in dinlenmemesi konusunda karar veriyorsunuz o zaman iddianame yazıları Onal Aydemir'i neden bilirkişi olarak addetti? Benim meslektaşım çok terbiyeli. Sanıklar da Cumhuriyet sanıkları olduğu için terbiyeli. Ama ben terbiyeli değilim. Boya'nın ifadesini suçlamalarını dikkate almamak gerekir. Kendisine CUMOK kordinatörü ismini atamıştır ve Aydınlık yazarıdır. Toplantı yeter sayısı nedir, başkanın oyunun iki sayılmasını anlamı nedir, vekalet oyunun sayılmaması hususu vakıf davasında tartışılıyor. Oysa vakıf seçimlerinde bir hukuksuzluk olmadığı gibi burada tartışılacak husus değildir, ceza yargılamasının işi değildir. Ayrıca gençlik döneminden beri Doğu Perinçek'in olduğu örgütlerde yer almıştır. Kendisi, Cumhuriyet okurlarını temsil ettiğini zannediyor. Şimdi karşımıza yazıcılar gibi bir esas hakkında mütalaa mı koyacaksınız. Kubilay 'yazım nedeniyle beni attılar' diyor. Cumhuriyet'te çalışmasına son verilmesinin nedeni yazısı değil, bir kadın muhabiri saçından sürüklemesidir. Açılan hukuk davasının temelsiz kaldığı ortaya çıktı. CHP'ye seçilmek için Cumhuriyet'in 1 döneminde CHP Genel Başkanın elini öptüğü için. Kubilay yazısı iş akdinin feshinden sonradır. Kaldı ki iş akdinin feshinden sonra Cumhuriyet'te çalışmayan birinin yazısı yayınlanmaz. Binaların ayrılması konusunda Tora beyin söylediği buydu.
  • Avukat Fikret İlkiz: Tanıkların arkalarından konuşmamak için kalmalarını istemiştim. Ama ifadelerine bakınca Erinç ve diğer sanıklar için değerlendirme yapmaya gerek var. Siz mahkeme heyeti olarak 24.7.2017 tarihli oturumda karar verdiniz ve birçok adın dinlenmesine karar verdiniz. O gün dinlenmesi için bir gerekçeniz yoktu bugün hangi gerekçeyi sordunuz. Anladığım kadarıyla Faraç ve Tavşanoğlu'nu tekrar çağırmadığımızdan ötürü onu da dinlenmesine 3 numaralı kararınızda karar verdiniz. Sonra anladığım kadarıyla Boya'yı fark edip dinlenmesine karar verdiniz. Ve bizim karşımıza CUMOK çıktı. Mehmet Faraç gazete çalışanı bir kadını saçından sürüklediği için işten çıkarılmıştır.
  • Savcı mütalaası: "Soruşturmanın genişletilmesi talebimiz yoktur. Dosyanın kapsamı, toplanan deliller açısından esas hakkında mütalaa için tarafımıza dosyanın tebliği, tutuklu sanıkların tutukluluk durumlarının devamına karar verilmesi mütalaa olunur."
  • Ahmet Kemal Aydoğdu vekili: Bizim açımızdan bu evrakların beklenmesi gerekiyor. Beklenilmesini talep ediyoruz.
  • Başkan: Bu nedenle bu evrakların beklenilmesinden vazgeçtik
  • Başkan: Bugüne kadar elde edilemeyen dijital delillerin açılan davanın niteliği çerçevesinde beklenilmesinden vazgeçilmesine karar verdik. Açılan davanın mahiyeti klasik örgüt üyeliği davası değildir, bulmayı umduklarımız ilişkiler değildir.
  • Duruşmaya 15 dakika ara verildi
  • Mahkeme Başkanı: "Artık savcılık makamının son mütalasını alabiliriz.
  • Mahkeme Başkanı Dağ: Yargılamanın geldiği bu aşamada toplanacak daha fazla delil kalmadı. Heyetimizle adli tıbba giden Çetinkaya ve Engin'e ait SIM kartlara ait çözümleme gelmedi. Tanık dinleme olayı bitmiştir. Gelinen aşamada fazla da yapılabilecek bir şey kalmadı. Rıza Türmen'den vazgeçilmesi bizim için rahatlatıcı olur. Böylece biz de adli tıptaki bilgileri davayı uzatıcı aşama olarak görmeyiz. Artık bir sonraki aşamaya ilerlememiz gerekiyor.
  • Başkan: "İki tanığınızın da meslek ve konumları nedeniyle çok değerli şeyler söyledi. Rıza [Türkmen] bey bundan daha fazlasını yapacaksa amennah."
  • Av Belen: "Kendisiyle ne bildiğini konuşmadım. Ama bu konuda yararlı olacak bilgileri olduğunu düşünüyoruz."
  • Avukat Bahri Belen: Sayın Başkan Cumhuriyet okuru olan çok sayıda tanığı buraya getirebiliriz ama biz temsil ettikleri konu açısından daha aydınlatıcı olan isimleri ilettik. Bugün yurtdışında [Rıza Türmen] tanığımızın da yargılama açısından açıklık getirecek beyanları olabilir. Bir gazetenin yayın politikasına ne siyasi partiler, ne savcı ne hakimler karışamaz. Ama haberlerde, yayınlarda suç oluşturan bir şey varsa basın yasasındaki süre içinde takip edilebileceğini, o sırada savcı ve hakimlerin görevleri olduğunu ifade ettik.
  • Kani Beko: "FETÖ'ye yakınlık gösteren bir Cumhuriyet'i tanımıyorum. FETÖ'yü öven ya da yakınlık gösteren bir cümle dahi okumadım, bilmiyorum."
  • Avukat Bahri Belen: "Gülen hareketi o dönemde hükümetin, toplumun, siyasetin, ekonominin itibar ettiği bir hareketti. Sizden önceki tanık cemaat ile ilgili ilk gerçek bilgileri Çetinkaya ve Şık'tan öğrendiğini söyledi. Siz bu yazarların 2012-13'te cemaati övücü bir yayınına rastladınız mı? Bütün işçilerin konfederasyon başkanı olarak gözü kulağısınız. Özellikle Çetinkaya ve Şık açısından böyle bir hareket değiştiren tutum var mı?
  • Kani Beko: Kesinlikle böyle bir şey olmadı. Çevremde, sendikamda, ailemde gazete okurlarının azaldığını değil arttığını gördüm. Geleneklerinden taviz vermiş olsaydı DİSK'e bağlı hiçbir kuruma Cumhuriyet giremezdi. Çocuklarıma da mutlaka her haftasonu Cumhuriyet okutuyorum.
  • Başkan: 2014'ten sonra gazete yayın politikasında değişiklik olduğu iddia ediliyor. Siz buna bizzat şahit oldunuz mu?
  • DİSK Başkanı Kani Beko: Bu utanç verici bir dava. Cumhuriyet bu ülkenin bağımsız demokratik hukuk devleti ilkesini savunan bir gazetedir. FETÖ suçlamarını kesinlikle kabul edemem anlamam. FETÖ'yü öven bir gazete DİSK'in kapısından bile giremez. Biz Cumhuriyet ile ilgili böyle bir şey duymadık bilmiyoruz. Cumhuriyet bu ilkeleri savunduğu müddetçe biz de Cumhuriyet'i savunmaya devam edeceğiz.
  • Savunmanın tanığı olarak DİSK Başkanı Kani Beko kürsüye geliyor.
  • Üye Hakim: Örgütün eylemlerini H.Çetinkaya'nın ve diğerlerinin yazılarında okuduğunuz yönünde beyanda bulundunuz. 2012-13 sonrasında yayın politikasında bir değişiklik oldu mu? Dündar'ın gelmesiyle yayınlarda tuhafınıza giden bir değişiklik gözlemlediniz mi?
  • Altan Öymen: Gürsel'le benzer görüşleri paylaşıyoruz. Hiç bir zaman böyle bir intibaya sahip olmadım.
  • Mahkeme Başkanı:Kadri Gürsel'i tanıyan ve beraber program yapan bir insan olarak, Gürsel'in örgüte yardım ettiği, programda ya da yazılarında övdüğüne dair bir bilginiz var mı?"
  • Altan Öymen: Hayır. Birçok olayı biz Cumhuriyet'ten öğrendik. İktidarın baskısı nedeniyle yazılamayanları yazan az sayıdaki yayından biri ve hatta bu yayınların başında geliyor.
  • Başkan: 'Cumhuriyet eski Cumhuriyet değil' diye düşündüğünüz, konuştuğunuz oldu mu?
  • Altan Öymen: Öyle bir şey yok!
  • Avukat Bahri Belen: "Cemaate yakın bir haber içerik olduğuna dair bir izleniminiz oldu mu? Bunu utanarak soruyorum ama..."
  • Mahkeme Başkanı: "Cumhuriyet ile yazarlık ilişkiniz ne zaman tamamladınız?" Öymen: "81'de Milliyet'e geçtim. O dönem Nadir [Nadi] bey hayattaydı, Vakıf yoktu ama teşebbüsü vardı. Yöneltilen iddialar akıl alacak gibi değil. Cumhuriyet öncelikle Atatürk'e bağlıdır. 1924'ten beri zaman içinde çok şey olmuştur ama bu değişmemiştir. Atatürkçülüğün yanlış kullanımına da karşıdır. 'Bu Atatürkçülükse ben Atatürkçü değilim' sözü Nadir Nadi'ye aittir. Ben örgütün birçok eylemini Cumhuriyet'ten öğrendim. Hikmet Çetinkaya'nın yazılarından, Ahmet Şık'ın "İmamın Ordusu" kitabından.Cumhuriyet öncelikle demokratik değerlere, Atatürkçülüğe, laikliğe bağlıdır."
  • Davaya savumanın dinlenmesini istediği tanık beyanlarıyla devam ediliyor. Savunmanın tanığı Altan Öymen dinleniyor: Cumhuriyet, malum 1924'ten itibaren çıkıyor, babamın da gazetesiydi. O da yazardı. Ben de 1945'ten beri okuru sayılırım. Gazeteciliğe başladıktan sonra '70'li yıllardan itibaren Cumhuriyet'in birinci sayfasının yazarlığını yaptım. 71'de milletvekili olana kadar ön sayfada yazmaya devam ettim. 80'de askeri yönetimde parlamento tasfiye edildiğinde ben de yasaklılar arasına girdim. O zaman yine gazeteye döndüm.

cumhuriyet-davasi-bugun-tutuklu-gazetecilere-ozgurluk-437174-1.

  • Duruşmaya öğlen yemeği için ara verildi. Aranın ardından savunma tarafının çağırdığı iki tanıkla devam edilecek.
  • Boya: Yazının başlığını hatırlıyorum, içeriğini hatırlamıyorum.
  • Pekin: O kişi Berat Albayrak.
  • Av. Bahri Belen soruyor: 2014'te boykot kararının oybirliği ile alındığını söylediniz. Kaç kşiyle alındı bu karar?
  • Boya: 100 kişi.
  • Belen: Türkiye'de kaç CUMOK var?
  • Boya: Bilmiyorum
  • Belen: 2003 yılında gazete 33 bin rotalamaya düştüğünde gazete başında kim vardı?
  • Boya: İlhan Selçuk
  • Belen: Gazetenin geçirdiği iflas davası dönemini hatırlıyorsunuz. gazete yönetiminde kim vardı?
  • Boya: İlhan Bey'in olup olmadığını hatırlamıyorum.
  • Belen: İlhan bey, Uğur Mumcu, Cüneyt Arcayürek var ve sonra Alev Coşkun da dahil oldu.
  • Belen: Burada yargılananların ne zamandır gazetede olduğunu hatırlıyor musunuz?
  • Boya: Personel müdürü değilim hatırlamıyorum. Ama bana hakaret dolu tivitlerinden Akın Atalay'ı biliyorum.
  • Belen: Ben söyleyeyim, Akın Atalay 1990'da iflas sürecinin ardından yeni kurulan gazetede başlayıp ölümüne kadar İlhan Bey'le çalıştı.
  • Boya: İlhan bey iyi bir insandı ama kişiler hakkında yanılmış.
  • Avukat Tora Pekin: Görgüye dayalı tanıkların olup olmadığı hususunu tiraj meselesinden görebilirsiniz. 8 bine indi sonra 100 bine çıktı dendi ama Basın İlan Kurumu'na bakın. ne 8 bine indi, ne 100 bine çıktı Bu nesnel veri. Bu tanık beyanıyla nasıl değişebilir. Eğer suçlama 220/7 ise, yargılananların terör örgütü yöneticilerinden talimat aldığına dair bir tanıklığınız var mı? "Fakirhaneme Malikhane Dediler" haberinde bir siyasetçinin Gülen'i ziyaret ettiği anlatılıyor. O siyasetçinin adını söyler misiniz?
  • Turhan Günay, yine Namık Kemal Boya'ya cevap olarak söz aldı. "Tirajların artması arkadaşlar değil, haftada iki gün kitap verirdi ondan tirajlar artmıştı"

"İÇİNDEN GEÇENLERLE TANIKLIK YAPMAK BİR AVUKAT İÇİN ÇOK ACI"

  • Namız Kemal Boya'nın sözleri üzerine Aydın Engin müdahale ederek söz aldı. Aydın Engin: Desteksiz atılan bazı cümleler nedeniyle söz almak zorunda kaldım. Sanırım heyetiniz de ilgileniyor CUMOK ile neden bilmiyorum. CUMOK daha CUMOK olmadan tohumlarının atıldığı dönemde ben görevlendirildim. İlhan Abi espriyle "CUMOK'un kurucusu Aydın Engin" derdi. Kurucusu değilim ama ben sadece gazeteyi temsil ettim. Boya "İlhan Selçuk'un gazeteden kovduğu Aydın Engin" dedi. Bilmeden, içinden geçenlerle tanıklık yapmak bir avukat için çok acı. Ben İlhan Selçuk döneminde yazıişleri müdürlüğü yaptım, anlaşarak içeride çalışmak istemediğim için ayrıldım. 2002'de İlhan Selçuk herkesi toplayarak "Artık milliyetçi çizgi izleyeceğiz" dedi. Ben de "milliyetçi değilim" dedim ve istifa ettim. İlhan abi beni kovmak şöyle dursun "Beni çiğnemeden çıkamazsın" dedi. Üstelik bu istifanın ardından yine İlhan Abi gazetenin başındayken, 2006 ya da 2007'de yeniden gazeteye gelmemi istedi ben reddettim. Yemin etmiş bir tanığın gönlünden geçenleri objektif gibi anlatması kabul edilebilir değil. Kendisi CUMOK kurucusu diyor, kendisi gazete okuyucularını temsil etmiyor. Buraya 5 kişiyi okuyucu diye getirse haber değeri taşır.
  • Üye hakim: Aydın Engin'i İlhan Selçuk'un uzaklaştırdığı söyleniyor.
    Boya: Ben birkaç kişiden "Kapıdan içeri girmeyecek" dediğini duydum.
  • Tanık olarak dinlenen Boya: 2014'te 27 Mayıs'ın yıldönümünde gazetede haber çıkmaması dikkatimi çekti herkese mail attım. '27 Mayıs devriminin getirdiği kazanımların bize katkısını biliyoruz tek satır bile olmamasını garipsedik' diye yazdım. Bazı yayın değişiklikleri de oldu. Bazı haberlerin logonun üstüne çıkması ya da Gülen ile yapılan Fakirhane haberi gibi olaylar yaşandı. Bunlarla ilgili ufak tefek görüşmelerimiz olsa da çözüm olmadı. Daha fazla. 2014 Eylül'ünde temsilcilerle toplanarak boykot kararı aldık ama bu durumda çalışan arkadaşları zor duruma düşürecek diye esneterek Bilim ve Teknik'in yayınlandığı Cuma günleri dışında genel boykot düzenlenmesine karar verdik. Herkes eline aldığı gazetenin kendini temsil etmediğini söylüyordu. Bu tüm okurlarda benzer tepki oldu. 2014'te başlayan bu boykot ile bazı etkilenmeler oldu ama yeni yönetimler ve yeni çalışanlarla değişim devam etti. Gazete 1924'de M. Kemal Paşa emriyle kurulmuştu. Cumhuriyet'i savunmayanlar Cumhuriyet adını da kullanamaz,
  • Başkan: Mumcu öldüğünde gazetenin tirajının 19 bin olduğunu söylüyorlar. Boya: Şaşırtıcı bir durum
  • Başkan: CUMOK'nu yayın, GYY üzerinde istişare hakkı var mı?
  • Boya: Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013'ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK'a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz. Konuşacağımız zamanlarda İlhan Selçuk ile Alev Coşkun ile görüştüğümüz oldu ama böyle bir yetkisi yoktu. Ama özellikle 2013'ten sonra böyle bir istişare de olmadı çünkü önce CUMOK'a savaş açtılar ilanlarımızı engellediler. Sadece etkinlik, kahvaltı ilanları vereceksiniz dediler, ama biz görüşlerimizi de açıklayan bir grubuz.
  • Boya: 1995 yılı sonunda okurlar arasında bir toplantı yapıldı ve sonucunda beklenenin çok üstünde insan katıldığı için Cumhuriyet okurunun bir gücü olduğu nedeniyle insanlar toplantıları sürdürmeye karar verdiler. Toplantıların amacı gazetenin savunduğu Cumhuriyet ilkeleri, ülkenin kalkınması, rehafa erişmesi, aydınlanma devriminin devam etmesi ve laikliğin devam etmesi, ülkenin yararına gördüğümüz kişileri desteklemek, şer gördüklerimize karşı tutum almak. Değerlerine sahip çıkıp eksik gördüklerimiz durumlarda eleştirmek. 1996'da başladı 2003'te gazete satış ortalamasının 33 bine düşmesi üzerine yeniden ateşlenerek devam etti. İlhan Selçuk ve Alev Coşkun ile görüştük. Herkes gazetenin desteklenmesini savundu. Selçuk "Sen ne diyorsun bu işe 68'li" dedi. Ben 68'liler derneğinin kurucu başkanıyım. Çalışmalarımızla gazetenin 100 bin tirajına ulaştırdık 21 Mart 2008'de İlhan Selçuk ve Türkan Saylan'ın gözaltına alınmasıyla başlayan süreçten ben de 2009'da nasibimi aldım. 2013'te bugün sözü geçen yönetim değişiklikleri ile okuyucu arasında değişim oldu. Verdiğimiz ilanlara müdahale edildi biz de ilan vermekten vazgeçtik.
  • Leyla Tavşanoğlu'ndan sonra Namık Kemal Boya'nın tanıklığına geçildi
  • Başkan: Bize CUMOK'tan bahsedebilir misiniz? Tanıklık kavramı içinde okumaktan ziyade anlatımlar önemli. Metinden okumazsanız seviniriz.
  • Savcı: Cumhuriyet gazetesini batıran ekip olarak tarihe geçecekler demişsiniz. Ne demek istediniz?
  • Tavşanoğlu: İdeolojiyi sulandırırsanız tiraj da düşer. Bunu söylemek istedim.
  • Mahkeme Başkanı: Can Dündar size belli bir şekilde haber yazmanızı telkin etti mi?
  • Tavşanoğlu: Hayır
  • Pekin: Bir gazetecinin Penisilvanya'ya gitmesini kesinlikle suç olduğunu düşünmüyorum. Ama bu konuyla ilgili Orhan Erinç size bir şey dedi mi?
  • (Tavşanoğlu Erinç sorusuna cevap vermedi)
  • Pekin: Kendisi bana "gitmesen iyi olur" dediğini aktarmıştı. gelince kendisi de burada sorar.
  • Mahkeme Başkanı: Cumhuriyet'te ne zaman çalıştınız, ne zaman ayrıldınız, neden ayrıldınız ve nasıl ayrıldınız? Leyla Tavşanoğlu: Fikir uyuşmazlığım olsa dahi hiçbirinin terör bağı olduğunu düşünmek bile istemem. Gazetenin benden sonraki işleyişi konusunda söyleyeceğim hiçbir şey yoktur. Yargılananlar gazeteci ve hukuk insanıdır. Tavşanoğlu: 2014'te Gazeteci ve Yazarlar Vakfı beni ve başka gazeteci ve akademisyenleri davet etti. Vakıf ve gazete yönetiminde olan İbrahim Yıldız'dan izin aldım. Gülen de oradaydı. Sonra yazmaya değer haber görmedim ondan yazmadım. Can Dündar'ın gelmesinin ardından gazetenin ideolojisi sulandırıldı gibi bir izlenim yaratılmaya çalışıldı.
  • Leyla Tavşanoğlu tanık olarak dinleniyor.
  • Karabulut: Ankara taşınmaz mahkeme dosyasına iki gün önce eklendi. Biz iki gün önce haberdar olduk. Kendisi ise önceden baktığını söylüyor.
  • Faraç: Cumhuriyet'te en sıkıntılı yazıları yazan bendim. Cumhuriyet'te kimse beni tehdit etmedi, sansür etti.
  • Avukat Rahşan Karabulut Mehmet Faraç'a soru yöneltiyor:
  • Bilirki��i raporlarına baktığınızı, gazetenin zarara sokulduğunu söylediniz. Nerden baktınız?
  • Faraç: Dosyadan baktım
  • Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
  • Faraç: Böyle tuzak sorular yakışmıyor
  • Pekin: Soru çok açık. Size basitleştireceğim. Önceki çalıştığınız bölüm neredeydi, sonra çalıştığınız nerdeydi?
  • Pekin: (Mahkeme başkanı müdahale ediyor) Doğru cevap verirse göreceksiniz efendim.
  • Faraç: Ben Cumhuriyet'te yurt haberleri servisi şefiydim. Gazetenin ortasında çok sıkışık bir yerde çalışıyordum. Gazete ana binası tıkış tıkıştı, gazetenin bitişiğinde de iki ayrı bina da vardı. Oda sıkıntısı olduğu için bana oda tavsiye ettiler.
  • Tora Pekin: Sizin dışınızda gazete ana binası dışına gönderilen başka yazar var mı?
  • Faraç: Yazarların çoğu dışarıdan yazıyor. Bilmiyorum gönderildi mi. Bana oda vermişlerdi.
  • Pekin: Bu olay gerçekleştiğinde İlhan bey hayatta mıydı?
  • Pekin: Sorumun sebebi şudur. Kendisi gazeteden gönderildi. Sebebini açıklamak istemedi. Dava konusunu ilgilendirmediği için önemi yok ama tecrit edildi gazetede. Bu dönemde İlhan Selçuk hayattaydı. Bu İlhan Selçuk üzerinden kurduğu tüm gerekçeleri çürüttüğü için söylüyorum.
  • Avukat Bahri Belen: Tanıdığım herkese sayın derim ama tanıklıktan beklenen bilgi ve olaya ilişkin cevaplar vermediğiniz için sadece Mehmet Faraç diye soracağım. Faraç, gazete iflas davası döneminde yönetimde kimler vardı?
  • Faraç: İlhan Selçuk, Alev Coşkun, Hikmet Çetinkaya, Orhan Erinç
  • Belen: Uğur Mumcu da var mıydı?
  • Faraç: Bilmiyorum
  • Belen: Vardı
  • Belen: Cağaloğlu'ndaki gazete mal varlığının 20 milyon olduğunu söylediniz doğru mu?
  • Faraç: Hepsi 20 milyon değerindeydi
  • Belen: Erinç'in gazeteye ne zaman girdiğini ve İlhan Selçuk ile dostluğunu biliyor musunuz?
  • Faraç: Ben İstanbul'a geldiğimde Erinç GYY idi
  • Belen: Orhan Erinç İlhan bey zamanında da vardı, sizden evvel de vardı. Sizce İlhan Selçuk, tüm gazetenin ideolojisini değiştirdiğini söylediğiniz Erinç'in niyetini anlamayacak zeka düşüklüğü mü vardı?
  • Belen: İşten çıkarılınca gazeteye dava açtınız. Kaç yıl sürdü?
  • Faraç: 5 yıl
  • Tora Pekin: 2009 senesinde gazete binasının tamamen dışında başka büroda çalışmanız istendi. Oraya geçtiniz. Nedenini anlatır mısınız?
  • Pekin: Söyleyin ismi söyleyin... Cumhuriyet gazetesinin o günkü Genel Yayın Yönetmeni bugün yargılanan Hikmet Çetinkaya, Akın Atalay ve Orhan Erinç'in göreve getirdiği İbrahim Yıldız'dı. Gazetelerde Genel Yayın Yönetmenlerinin ne kadar fonksiyonu var? Arkada icra kurulu ve Vakıf var. Genel Yayın Yönetmeni hadi Penisilvanya'ya git diyemez, Vakıf kararıdır bu.
  • Tora Pekin: Cumhuriyet'ten Penisilvanya'ya giden bir muhabirden bahsettiniz. Kimdir o?
  • Faraç: Gazetelerde, televizyonlarda TUSCON'un peşine muhabir gönderildiği için Cumhuriyet yazarı istifa etti. Leyla Tavşanoğlu'nun Penisilvania'ya gönderildiğine dair onlarca haber geçti.
    Faraç: Bir şey söyleyeyim mi?
    Pekin: İfade verdiğiniz dönemde hangi gazetede yazıyordunuz?
    Faraç: Aydınlık
    Tora Pekin: Tirajın 8 bine düştüğü bilginizin kaynağı nedir? Elinizde belge var mı? Yoksa bu bir söylenti mi?
    Faraç: Reklam ajansı
    Pekin: Galiba belge yok
    Faraç: Saçma sapan konuşmalarla bölmeyin
  • Avukat Tora Pekin söz aldı: Biz Faraç'ı dinlenmenin anlamlı olmayacağını söylemiştik ama siz tercih ettiniz. Gördünüz de zaten. Burada gazete yöneticilerimize, çalışma arkadaşlarımıza yaptığı rezillikleri kendisine iade ediyorum. Bu tanıklık rezilliktir. Faraç'a soruyor: Cumhuriyet'teki göreviniz sona erdiğinde yönetim kimdi? Faraç: ��brahim Yıldız GYY. Çetinkaya ve Erinç Başkan ve Başkan Yardımcısıydı. Tora Pekin: Kendisi söylemek istemiyor ama Alev Coşkun başkan yardımıcısıydı.
  • Tutuksuz sanıklardan Turhan Günay söz aldı "Dikkat ediyorum tüm tanıklar Uğur Mumcu ve İlhan Selçuk'u anıyor. Mumcu öldürüldüğünde milyonlar yürüdü ama o dönemki tirajı biliyorlar mı? 19 bindi. Mumcu ve Selçuk'un anısına sığınmaktan vazgeçilmesini istiyorum.
  • Mehmet Faraç: Bazı konulardaki yargısız infazlara değinmek istiyorum. Ben tanık olmak için başvuruda bulunmadım, Cumhuriyet Savcısının talimatıyla geldim. Tanık olmamın nedeni Cumhuriyet ile ilgili çalıştığım gazetede yazdığım yazılar. Bu konuda bazı çevreler Cumhuriyet'i şikayet ettiğim gibi mesnetsiz suçlamalarda bulundu. Hayatım boyunca kimseyi şikayet etmedim Açık açık yazdım, ihbar kabul eden ediyor 18 yaşımda Cumhuriyet'e girmiş çok genç bir muhabirdim. PKK ve Hizbullah'ın en kötü olduğu dönemde görevi üstlendim 11 yıl sigortasız çalıştım sonra merkeze çağrıldım. Sonra köşe yazarı ve ardından da serbest yazarı oldum. Benim gibi taşradan gazete yönetimine giren az sayı kişi var. İlhan Selçuk ile çalıştığım için çok onurluyum. Benim ailem Adalet Partili. Cumhuriyetle tanışınca Atatürk'ün öneminin ne kadar önemli olduğunu öğrendim. Cumhuriyet'te gazeteciliği öğrendim, siyasal anlamda geliştim ve Cumhuriyet gazetesinin kitlelere yayılması için yurtiçi ve dışında konuşmacı oldum. İlhan Selçuk'un ölümünün ardından yaşanan tehlikeli süreç beni gazetenin dışına attı. Bizim mesleğimizin en iyi yanı, her şey arşivde 2010'da bugün bu davada yargılananların talimatıyla gazeteden çıkarıldım. Bunun tek gerekçesi Kubilay'ın ölümüyle ilgili bir yazıdır. O dönem Atatürk'ün kurduğu CHP'de Baykal'dan sonra dönüşüm oldu. O dönüşüm içerisinde, parti tabanının baskısıyla ve ben Cumhuriyet'İn bir yazarı olarak CHP PM'ye en yüksek ikinci oyla seçildim. Bu durum Cumhuriyet'te bazı kesimlerin tepkilerini çekti. Cumhuriyet çalışanı siyasetçi olur mu diye yazdılar. Bunu yazanlar arasında rahmetli olanlar da vardı, burada yargılananlar da. O dönem CHP'de vekil ya da görevli olan 6 kişi daha yazıyordu ama tek bana operasyon yapıldı. Kıskançlık olarak açıklayabileceğim acayip bir tepki oldu. Benim gibi Urfa'dan gelen bir kişinin elini taşın altına koyması nedeniyle büyük bir coşku vardı ama gazeteden sonra partide de altımı oydular. Can Dündar'ın çektiği Mustafa filmi Atatürkçüler arasında infiale dönüştü. Ben de filme bakıp "Bu filmle Atatürk'ün başına çuval geçirilmiştir" dedim. Ertesi gün köşem kapatıldı. Çok ilginç olan ise o dönem yayın yönetmeni İbrahim Yıldız'dı. O köşe o gün kaldırıldı ve çok ilginçtir, sonra Can Dündar gazetenin başına geldi.
  • Mehmet Faraç, Leyla Tavşanoğlu ve Namık Kemal Boya tanık olarak dinlenmek üzere salonda hazır bulunuyor. Av. Kemal Aytaç, çok sayıda avukatın ayakta olduğunu boş yerlere alınmalarını talep etti.
  • Avukat Leyla Han Tüzel: "Dün mahkemenin yazdığı yazıda 3 avukat sınırlaması yapılacağı söylendi, jandarma buna göre bizi sayarak içeri aldı. Bu karardan geri dönmenizi istiyoruz. Çünkü 3 avukat sınırlaması bu davaya uygun değil."
  • Avukat Leyla Han Tüzel'in KHK ile getirilen 3 avukat sınırlamasının adil yargılanma hakkına aykırı olması nedeniyle kayldırılması talebi için Mahkeme Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ savcidan mütalaa istedi. Savcı ise avukat sınırlandırmasının kaldırılması talebinin reddedilmesi yönünde gödüş bildirdi. Mahkeme Başkanı Dağ: "Avukat sınırlaması konusunda KHK açıktır. Talep reddedildi"
  • Avukat Tüzel'in tutuksuz sanıkların çok uzakta olduğu ve görüş alışverişinin imkansız olması nedeniyle yakına alınmaları talebi üzerine Başkan, tutuksuz sanıkları öne çağırdı, basını kaydırarak avukatları da içeri aldı.
  • Emre İper ile Ahmet Kemal Aydoğdu ile iligli beklenen bilirkişi raporunun geldiği mahkeme tarafından açıklandı. Raporda, İper'in ByLock kaydı olmadığını bilgisi yer alıyor.
  • İzleyiciler, duruşma salonuna alınmaya başlandı.Cumhuriyet Gazetesi eski yazarı Mehmet Faraç tanık olarak dinlenmek üzere kürsüye geldi.

cumhuriyet-davasi-bugun-tutuklu-gazetecilere-ozgurluk-437087-1.

Fotoğraf: Kurtuluş Arı

  • CHP Milletvekilleri Sezgin Tanrıkulu, Utku Çakırözer, DİSK Genel Başkanı Kani Beko, Genel Sekreter Arzu Çerkezoğlu, DİSK Basın-İş Başkanı ve Cumhuriyet çalışanı Faruk Eren'in de aralarında olduğu bir grup duruşma öncesi basın açıklaması yapmak istedi. Ellerinde Cumhuriyet Gazetesiyle basın açıklaması yapmak isteyen gruba polis izin vermedi. Kani Beko, polis engellemesine rağmen açıklama yapmak istedi. Polis Beko'yu gözaltına alınmak istedi bu girişim ise CHP'liler tarafından engellendi.

DAVANIN GEÇMİŞİ

Cumhuriyet'ten Canan Coşkun'un haberine göre, gazetede yayımlanan haber ve köşe yazılarının suçlama konusu yapıldığı soruşturmayı Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nde halen FETÖ üyeliği suçlaması ile yargılanan savcı Murat İnam başlattı. Soruşturma kapsamında önce 9 Cumhuriyet yazar ve yöneticisi 5 Kasım 2016’da tutuklandı. Ardından operasyon sırasında yurtdışında bulunan ve hakkında yakalama kararı çıkarıldıktan 10 gün sonra yurda dönen gazetenin İcra Kurulu Başkanı ve avukatı Akın Atalay, kaçma şüphesinin bulunduğu iddiasıyla tutuklandı. 30 Aralık 2016’da da daha önce AKP-Gülen cemaati ortaklığıyla yürütülen Oda TV davasında 1 yıl tutuklu kalan Ahmet Şık, haberleri gerekçe gösterilerek FETÖ/PDY ve PKK/ KCK propagandası yaptığı iddiasıyla tutuklandı. Cumhuriyet'in 10 yazar ve yöneticisini soruşturma kapsamında tutuklayan İstanbul 9. Sulh Ceza Hâkimi Mustafa Çakar sonradan İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi’ne başkan olarak atanırken, iddianameyi düzenleyen savcılardan Mehmet Akif Ekinci, Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na seçildi.

AYM 'HAK İHLALİ' DEDİ

Cumhuriyet yazar ve yöneticilerinin haklarındaki iddianamenin tamamlanmasını 156 gün bekledi. Bu süreçte tahliye talepleri sulh ceza hâkimliklerince birbirinin kopyası gerekçesiz kararlarla reddedildi. Gazetenin yazar ve yöneticileri 26 Aralık 2016’da kişi güvenliği ve düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi’ne (AYM). Mart 2017’de de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurdu. AYM, 11 Ocak’ta, dava kapsamında 9 ay tutuklu kalan Kitap eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay’ın başvurusu ile ilgili hak ihlali kararı verdi. Murat Sabuncu, Akın Atalay ve Ahmet Şık, Turhan Günay’ın 9 aylık tutukluluğuna dayanak yapılan iddialarla tutuklu bulundukları için AYM’nin kararını gerekçe göstererek tahliye talebinde bulundu. Ancak yargılamayı yapan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi, kararın sadece Günay yönünden etkili olduğunu savunarak tahliye taleplerini oyçokluğu ile reddetti. Karara muhalif üye hâkim Halit İçdemir ise tanıkların büyük ölçüde dinlendiği, delillerin toplandığı ve karartılamayacağını belirterek, sabit ikametgâh sahibi olmaları nedeniyle Sabuncu, Atalay ve Şık’ın tutuklulukta geçirdikleri süre gözünde bulundurularak tahliye edilmeleri gerektiğini ifade etti. İçdemir, davanın 31 Ekim 2017 ve 25 Aralık 2017 tarihli iki celsesinde de tutukluluğun devamı kararlarına muhalifti. Öte yandan AYM, Günay ile ilgili verdiği hak ihlali kararında, gazetenin yayınlarının suça konu edilmesinin ifade ve basın özgürlükleri bağlamındaki incelemenin 10 yazar ve yöneticinin başvurularının incelenmesi sırasında yapılacağını bildirdi. Aradan 2 ay geçmesine karşın başvurular genel kurul toplantı gündemine alınmadı.

SAVUNMA HAKKI ENGELLENDİ

Yargılamayı yapan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Abdurrahman Orkun Dağ, 25 Aralık 2017 tarihli bir önceki duruşmada, Ahmet Şık’ı “AKP iktidarı” dediği sırada susturdu ve salondan çıkardı. Şık’ın savunma hakkının engellenmesi nedeniyle Sabuncu ve Atalay da savunma yapmadı. Başkan Dağ da savunma hakkını kısıtlamadığına ilişkin açıklama yaparken, “Kelle başı üç avukat demiyoruz biz” dedi. Avukat Bahri Belen de tarafsızlığını yitirdiği şüphesi oluşması nedeniyle mahkeme heyetini reddetti. Talebi kabul eden mahkeme, Sabuncu, Atalay ve Şık’ın avukatlarını üçle sınırlarken, bir sonraki duruşmanın da 3 ay sonra Silivri’de görülmesine hükmetti. Reddi hâkim talebi de bir üst mahkemece reddedildi.