Cumhuriyet Gazetesi davasının ikinci duruşmasında gazetecilere yine tahliye çıkmadı. Tutuklu cumhuriyetçilerin tutukluluklarının devamına karar veren mahkeme, geçen duruşmada verilen kararı, yazım yanlışlarını bile değiştirmeden kopyala-yapıştır yaparak kayda geçirdi.

Cumhuriyet davasının 2. duruşması: Kopyala-yapıştır karar!

Cumhuriyet davasında yargılamayı yapan İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nden 11 Eylül tarihinde görülen ikinci duruşmada da adalet çıkmadı. Gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu, İcra Kurulu Başkanı Akın Atalay, yayın danışmanı ve yazarı Kadri Gürsel, muhabiri Ahmet Şık ve muhasebe çalışanı Emre İper hakkında tutukluluğun devamına karar veren heyet, bu defaki tutukluluğun devamına ilişkin kararına farklı bir gerekçe dahi yazmadı.

Cumhuriyet'ten Canan Coşkun'un haberine göre, Yargıç Abdurrahman Orkun Dağ başkanlığındaki mahkeme heyeti, 24 Temmuz’dan 28 Temmuz’a kadar süren ilk duruşmaya ilişkin kararında olduğu gibi, “sanıkların taşıdıkları sıfat, üstlendikleri görev, görev yaptıkları zaman dilimi dikkate alındığında eylemsel bütünsellik değerlendirmesi” yapılması gerektiğini tekrarladı. Mahkeme bir önceki ara kararında olduğu gibi bu savında Akın Atalay ve Murat Sabuncu’yu kastetti. Ancak, bir önceki ara kararın ardından gazetenin Kitap Eki Yayın Yönetmeni Turhan Günay hariç olmak üzere tahliye edilen cumhuriyetçilerin de Cumhuriyet Vakfı yönetim kurulu üyeliği görevi bulunuyordu. Bunun da 2 duruşmadır tahliye edilmeyen Cumhuriyet çalışanlarına yönelik düşman ceza hukukunun uygulandığını gösteren önemli kanıtlardan biri niteliğinde olduğu belirtildi.

Mahkeme, kararında “sanıkların deliller ile irtibatı tartışılırken sanıkların ele geçmeyen sanıklar ile göreve geliş şekilleri üstlenilen görevlerin tanımı, nitelik ve fonksiyonu nedeni ile kaçınılmaz bağ ve illiyetinin gözetilmesi” gerektiğini tekrarladı.

CAN DÜNDAR TAKINTISI

Mahkemenin ‘ele geçmeyen sanıklar’ olarak tanımladığı kişiler gazetenin eski Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar ve İlhan Tanır idi. Bir önceki ara kararında aynı takıntıya yer veren heyet, pazartesi günkü duruşmada gazetenin eski Genel Yayın Yönetmenlerinden İbrahim Yıldız’ı tanık olarak dinledi. Yıldız, mahkemedeki ifadesinde Can Dündar’ın gazeteye köşe yazarı olarak gelmesine ortak bir şekilde karar verildiğini söyledi. Ancak savcılığın seçtiği tanıklardan olan İbrahim Yıldız’ın bu beyanı heyetteki Dündar takıntısına engel olamadığı gibi, tahliye kararı için de yeterli olmadı. Üstelik tahliye edilmeyen Murat Sabuncu, Ahmet Şık ve Kadri Gürsel, Cumhuriyet’te göreve başladıklarında Dündar, genel yayın yönetmeni de değildi.

Mahkeme, kararı birebir kopyalarken, dinlenmeyen tanıklar üzerinde baskı kurulabileceği savını da tekrarladı; ancak mevcut Cumhuriyet çalışanları olan tanıklar bu celsede beyanlarda bulunmuş, üstelik savcının kendi ifadelerini cımbızladığını belirtmişti.

28 Temmuz’da tahliye edilen 7 Cumhuriyet yazar ve yöneticisinin de gazetede faal görevlerinin bulunması, tanıkların üzerinde baskı kurma ihtimalini boşa düşürmüştü.

BYLOCK ÇÖKTÜ

Cumhuriyet yayın danışmanı ve yazarı Kadri Gürsel’e yöneltilen ByLock kullanıcısı ve FETÖ soruşturması şüphelisi kişilerle telefon görüşmesi suçlamasına ilişkin ise tutukluluğa devam kararında tek kelime ifade yer almadı. Aksine, üye hâkim Halit İçdemir, Gürsel’in tutuklulukta geçirdiği süre, tanıkların büyük ölçüde dinlenmiş olması, delillerin toplandığı gözetildiğinde delil karartma ihtimalinin bulunmadığı kaydederek, Gürsel’in tahliye olması gerektiğini savundu.

Heyet, bir sonraki duruşmanın 25 Eylül’de Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’nde saat 14.30’da yapılmasına karar verdi.

İPER'İN TELEFONUNA İNCELEME

ByLock kullandığı iddiasıyla tutuklanan Cumhuriyet muhasebe çalışanı Emre İper hakkında, savcılık soruşturma aşamasında telefonu üzerinde inceleme yapmamıştı. İnceleme yapmadığı gibi, İper’in Siber Suçlara Mücadele Şube Müdürlüğü’nün 15 Temmuz gecesi WhatsApp programında aile için mesajlaşmalarını boş dosyayı doldurmak için kullanmıştı.

Savcılığın yapmadığı incelemeyi, İper hakkındaki iddianameyi kabul eden İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi de iddianamenin kabul kararında bu incelemenin yapılmasına ilişkin bir hüküm kurmamıştı. Mahkeme, bu incelemenin gerekliliğinin farkına ancak 11 Eylül’deki duruşmada vardı ve telefonun bilirkişiye yollanmasına karar verdi. Savcılığın, yapmadığı incelemeyi mahkeme geç de olsa yapma kararı verdi.