Cumhuriyet direnişi

Cumhuriyet gazetesinin 9 yönetici ve yazarı tutuklandı. Tamamen gazetecilik mesleğinin gereklerini yerine getirdikleri halde muhalif duruşları nedeniyle Silivri Cezaevi’ne gönderildiler.

Cumhuriyet’e operasyon yapıldığı 31 Ekim 2016 tarihinden itibaren birkaç kez gazeteye dayanışma amacıyla gittim. Başta okurları olmak üzere emek ve meslek örgütlerinin, CHP’nin ve çeşitli siyasi parti, dernek ve demokratik kitle örgütlerinin, öğrencilerin ve sanatçıların ciddi bir desteği ve direnişi gözle görülüyordu.

Özellikle akşamüstü iş çıkışı daha yoğun bir kalabalık toplanıyordu. Gazetenin imtiyaz sahibi ve duayen gazeteci Orhan Erinç, bir yandan gelen ziyaretçilere bilgi verirken diğer yandan yazı işlerinde ne yapılması gerektiği konusunda görüşlerini açıklıyordu.

1950’li yıllarda Demokrat Parti’nin basına yönelik baskılarını da yaşayan Erinç, kimi zaman o günlere ilişkin anekdotları anlatıyor, kimi zaman da 12 Mart, 12 Eylül askeri cunta dönemlerindeki baskılar ile AKP dönemindeki baskıları karşılaştırıyordu.

Geçen hafta tutuklanma öncesi Cumhuriyet’in Genel Yayın Yönetmeni Murat Sabuncu’nun eşi gazeteci Eylem Türk, Vatan caddesindeki Emniyet Müdürlüğü’nde Murat’a gönderdiği eşyalardan ve oradaki ortamdan söz ediyordu. Yüz yüze bir görüşme olmamış ama en azından bir haberleşmenin, eşya göndermenin gerçekleşmiş olması bile hem Murat’a, hem de Eylem’e biraz moral vermiş gibiydi…

Gazete içinde avukat Fikret İlkiz ve Tora Pekin de, yeni gelişmeler ve hukuki durumla ilgili arkadaşları bilgilendiriyorlardı. Çalışanlar da morallerini bozmadan ertesi günkü gazeteyi hazırlama gayreti içindeydiler. CHP Şişli İlçe Örgütü’nün yanı sıra diğer ilçe örgütlerinden gelen çorba ve erzak dağıtımı, dayanışmaya gelenlerin içini ısıtıyordu. Hatta kimi okurlar da, yemek türü bir şeyler getirmeyi görev sayıyorlardı.

Murat Sabuncu ile 1994-2002 yılları arasında Milliyet’in ekonomi servisinde birlikte çalıştık. Murat, son derece çalışkan, haber kokusu alan, yaratıcı bir arkadaşımızdır. Yine Milliyet’te birlikte çalıştığımız Nedim Şener’in 2011 yılında Odatv davasından içeri alınıp bir yılı aşkın Silivri Cezaevi’nde bulunması sırasında her hafta onun ziyaretine giden vefalı bir kişidir. Murat Sabuncu, Cumhuriyet gibi bir gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlenerek sorumluluk alan ve kamusal gazetecilik anlayışına bağlı olan bir arkadaşımızdır.

Yine Cumhuriyet’in tutuklu yazarlarından Güray Öz de, bizim kuşağın, yani 68 kuşağının devrimcilerindendir. Sağlıklı siyasi değerlendirmeleri olan Güray’la da uzun yıllara dayanan bir dostluğumuz vardır. Güray Öz, 31 Ekim 2016 tarihinde Cumhuriyet’te çıkan son yazısında, gazeteci büyüğümüz Nail Güreli’nin ölümüyle ilgili olarak Nazım Alpman’ın ve benim yazdığım yazılara atıfta bulunmuştu.

Karikatürist Musa Kart da çeşitli etkinliklerde, cenazelerde bir araya gelip konuştuğumuz, dertleştiğimiz, mesleğinin ustası bir arkadaşımızdır. Kadri Gürsel’i de yine Milliyet’te çalıştığım dönemde tanımıştım, yetkin bir dış haberci ve yazar olarak objektif değerlendirmeleri olan bir gazetecidir. Gazetenin kitap eki sorumlusu Turhan Günay ile avukat Mustafa Kemal Güngör de işlerini büyük bir sorumluluk duygusu içinde yapan tanıdığım arkadaşlardır.

Bu arada adli kontrol şartıyla serbest bırakılan deneyimli gazeteciler Aydın Engin ile Hikmet Çetinkaya’ya geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Tüm tutuklu arkadaşları, eski CHP İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan’ın 1 Kasım 2016’da Sol Portal’da yazdığı “Koşar adım faşizm” yazısının sonundaki Nazım Hikmet’in bir şiiri ile selamlamak isterim:

“Onlar ümidin düşmanıdır, sevgilim,
akar suyun,
meyve çağında ağacın,
serpilip gelişen hayatın düşmanı.
Çünkü ölüm vurdu damgasını alınlarına:
- çürüyen diş, dökülen et -,
bir daha geri dönmemek üzre yıkılıp gidecekler.
Ve elbette ki, sevgilim, elbet,
dolaşacaktır elini kolunu sallaya sallaya,
dolaşacaktır en şanlı elbisesiyle; işçi tulumuyla
bu güzelim memlekette hürriyet...”