On altı yıldır işbaşında olan ekonomiden dış politikaya, eğitimden çevreye, tarımdan kültür sanata her alanda büyük bir yıkım gerçekleştiren AKP’ye dur demek için dokuz neden

Cumhuriyet tarihinin en kritik seçimine gidilirken: Neden TAMAM demeli?

VOLKAN ATEŞ

Cumhuriyet tarihinin en önemli seçimine iki gün kaldı. Milyonlar 24 Haziran Pazar günü ülkenin kaderini belirleyecek seçim için sandık başına gidecek. 2002’den bu yana 16 yıldır tek başına işbaşında olan, ekonomiden dış politikaya, eğitimden çevreye, sağlıktan kültür sanata, tarımdan insan hakları ve çalışma yaşamına her alanda büyük bir yıkım gerçekleştiren AKP hükümeti, “yeni rejim”inin ilanını bu seçimle resmen gerçekleştirme niyetinde. Cumhuriyetin bütün kazanımlarını ve değerlerini yok eden, yağma, talan ve rant düzeni inşa eden AKP’ye dur demek, ‘Hayır’la başlayan süreci TAMAM’lamak için birçok neden var.


Dokuz maddede neden tamam denilmesi gerektiğini derledik:
»Ekonomi: İşsizlik, yoksulluk, borçlar arttı, patates soğan ithal
İzlenen bağımlı politikalar nedeniyle Türkiye ekonomisi dışa bağımlı hale getirildi. Üretim durdu, enflasyon ve işsizlik çift hanelerde, yoksulluk arttı. Faiz yüzde 20’lere dolar 5 TL’ye dayandı. Dünyanın en verimli tarım ülkelerinden birisi olmamıza rağmen patatesten soğana, buğdaydan mercimeğe, canlı hayvandan kırmızı ete, nohuttan mısıra, gübreden samana kadar her şey ithal edilmeye başlandı. Kamu ihaleleriyle yandaşlar ihya edilirken, kamuya ait ne varsa haraç mezat satıldı.

»Dış politika: ‘Komşularla sıfır sorun’dan ‘komşularla savaş’a
‘Komşularla sıfır sorun’ iddiasıyla çıkılan yolda yeni Osmanlıcı hevesler uğruna ülke Ortadoğu bataklığına saplandı, tüm komşularla kavgalı hale gelindi. Suriye’de rejim değiştirme arzusu ülkeyi savaşın içine sürüklenirken, bölgedeki sorunlar ülke içine taşındı. Etnik, mezhepçi, fetihçi politikalar ülkeyi kırılgan bir fay hattına sürüklerken sınır ötesi hamlelerle bölgede yeniden rol kapmaya çalışılıyor. Ortadoğu’da hâlihazırda birçok ülkede elçilik bulunmazken, Batı dünyası ile de ipler koparıldı.

»Yeni rejimin yeni sistemi: Meclis işlevsiz, yargı bağımlı
“Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi” adını verilen sistem ile tek adam yönetiminin önü açılıyor. Yeni sisteme geçildiğinde Meclis’in önemi ve işlevi azalacak. Meclis’in bazı yetkileri sınırlanırken, kimi yetkileri ise tamamen ortadan kalkacak. Yargı bağımsızlığı ortadan kaldırıldı, iktidara bağımlı bir yargı oluşturuldu. AKP üyeleri KHK’lerle tasfiye edilen kadroların yerine hâkim ve savcılığa atandı. Siyasete bağımlı yargı oluşturulması sonucu, taraflı kararlar verilmeye başlandı. Yüksek yargı mensupları siyasi iktidarın temsilcileriyle çay toplamaya gitti, Erdoğan salona girerken cübbelerini iliklemeye başladı.

»Sağlık: Paran kadar sağlık’ anlayışı
Sağlıkta Dönüşüm Projesi olarak sunulan proje ile performans sistemine geçildi, kar odaklı sistem yaratıldı. Getirilen sistem ile hasta-hekim ilişkisine darbe vurulurken, alternatif tıp uygulamalarının önü de açıldı. Performans sistemi ile hekimler ve sağlık çalışanları arasında rekabetçi bir sistem dayatıldı, hasta muayene süresi 10 dakikaya düşürülerek yanlış teşhislerin önü açıldı. Şehir Hastaneleri Projesi ile son hamlelerini yapan AKP hükümetlerinin sağlık alanında geldiği son nokta “Paran kadar sağlık” anlayışı oldu. Yine sağlık çalışanlarına dönük saldırılar arttı, her yıl 400’e yakın sağlık personeli öldürülürken, son 5 yılda sağlık çalışanları 46 bin 361 saldırıya maruz kaldı.

»Eğitim: Eğitim yazboz tahtasına döndü
İlkokuldan ortaöğretime, liselerden üniversitelere kadar eğitim ve sınav sitemi defalarca değiştirildi. Getirilen her sistem eğitimi daha da kötü hale getirdi. 4+4+4 sistemi ile eğitimde gericileşmenin önü açılırken, İmam Hatipler dayatıldı. Sıbyan Mektepleri’nin açılmasına izin verildi, her okulda Kuran Kursları açıldı, gerici vakıf ve derneklerle tarikatların eğitim sistemine girmesinin önü açıldı. Okulların büyük kısmı İmam Hatiplere dönüştürüldü. Müfredattan evrim çıkarıldı, laik bilimsel eğitim yok edildi. Türkiye, 38 OECD üyesi ülke arasında 35’inci sırada.

»Tarım: Verimli arazilere TOKİ kondu
Verimli tarım arazileri yapılaşmaya açıldı, neoliberal politikalar nedeniyle üzümden zeytine, tütünden incire küçük büyük bütün üreticiler mağdur edildi. 16 yılda mazot fiyatları 4’e katlandı. 2002 yılında 1.303 lira olan mazotun litresi 2018’de 5 liranın üzerine çıktı. Tohumda da dışa bağımlılık artarken, gübre fiyatları da yükseldikçe yükseldi. Yaklaşık 500 bin çiftçinin çiftçilik yapmaktan vazgeçtiği Türkiye’de, yaklaşık 3 milyon hektar tarım arazisi de inşaat, yol, termik santral, jeotermal santraller vs. politikalarına kurban edildi. Bu politikalar hayvancılığını da bitirdi.

»İnsan hakları: OHAL tüm ülkeye yayıldı
Demokrasiyi bir araç olarak gördüğünü gizlemeyen AKP hükümeti demokratik hak ve özgürlükleri yok ederken, ülkeyi OHAL rejimi altında yönetmeye başladı. Yedinci kez uzatılan OHAL süresince çıkarılan 30 KHK ile 120 bin civarında kamu emekçisi işinden mesleğinden mahrum bırakıldı.

»Kadın-çocuk: Taciz, tecavüz, katliam
AKP dönemi kadınlar ve çocuklar açısından kelimenin tam anlamıyla bir felaket dönemi oldu. AKP iktidarında, kadına şiddet ve çocuklara tecavüz davaları katbekat artarken binlerce çocuk zorla evlendirildi ve doğum yaptı. Bu süre zarfında binlerce kadın öldürüldü. Sadece geçen yıl 500’den fazla kadın erkekler tarafından katledildi. Yüzlerce cinsel istismara uğradı. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’nun verilerine göre bu yılın ilk beş ayında yüzlerce kadın öldürüldü. Platform verilerine göre sadece 2017 yılında 409 kadın cinayeti işlendi, 387 çocuk cinsel istismara uğradı ve 332 kadına cinsel şiddet uygulandı. Platformun verilerine göre, 2016 yılında 328 kadın, 2015 yılında ise 303 kadın öldürülmüştü.

»Çalışma yaşamı: Grev eylem yasak, güvencesizlik var
AKP döneminde iş cinayetlerinde yaşamını yitirenlerin sayısı 22 bine ulaştı. Taşeronlaşma dayatıldı, esnek çalışma adı altında milyonlar güvencesiz bir çalışma ortamına mahrum bırakıldı. Grevler yasaklanırken her türlü hak arama eylemi şiddetle engellendi. Ataması yapılmayan öğretmeler konusunda verilen sözler de yerine getirilmedi. Ataması yapılmayan öğretmen sayısı 430 bine yükseldi. Üniversite mezunu olup, iş bulamayanlarla birlikte bu rakam 1 milyona yaklaştı.