Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da, kendinden önce aynı koltuğa oturmuş AKP’li diğer bakanlar gibi yeni bir ‘reform paketi’ açıkladı. Eğitim, AKP’nin 17 yıl boyunca en çok bakan eskittiği ve her gelenin sil baştan düzenlemeye çalıştığı bir alan. Dolayısıyla başarının sağlanabilmesi için gerekli çok önemli bir öğeden yoksun, o da istikrar. Selçuk’un ‘yeni’ sisteminin önceki […]

Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk da, kendinden önce aynı koltuğa oturmuş AKP’li diğer bakanlar gibi yeni bir ‘reform paketi’ açıkladı. Eğitim, AKP’nin 17 yıl boyunca en çok bakan eskittiği ve her gelenin sil baştan düzenlemeye çalıştığı bir alan. Dolayısıyla başarının sağlanabilmesi için gerekli çok önemli bir öğeden yoksun, o da istikrar. Selçuk’un ‘yeni’ sisteminin önceki ‘eski’ sistemlere göre artısı nedir, öğrenciye ne katacak, gençlere ne kadar ilham verip katkı sunacak, Türkiye’yi katma değeri yüksek alanlarda üretim yapabilen ülkeler ligine taşıyabilecek mi? Bunlar konunun uzmanları tarafından elbette tartışılacaktır. Aklıma takılan soru şu; muhataplarının, yani öğrenci ve öğretmenlerin, tıpkı diğer 14 sistem değişikliğinde yapıldığı gibi, görüşü alınmayarak hazırlanan bu yeni eğitimde reform paketinin akıbeti neden öncekilerden farklı olsun? Ülkeyi tek başına yöneten AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın kindar ve dindar nesiller yetiştirme isteğinin uydusu olan projeler dışında hangi bakan neyi farklı yapabilir? Kaldı ki, adaletin açıkça ayaklar altına alındığı bir ülkede eğitim tek başına nasıl olur da gençlere bir vizyon, bir gelecek sunabilir?

***

Her 4 gençten 1’i daha iyi iş olanakları, daha fazla kişisel özgürlük, daha iyi eğitim gibi nedenlerle başka bir ülkeye yerleşmeyi düşünüyor. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 15-24 yaş arası genç işsizlik oranı 2019 yılı ocak ayında yüzde 26,7. Bu geçen yıl 19.9 olarak ölçülmüş. Yine 15-24 yaş arası her 4 gençten 1’i ne okulda eğitimde ne de işte üretimde… Oran 25,5! Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) verilerine göre yaş aralığı beş basamak daha yükseltildiğinde tablo kötüleşiyor. Buna göre 15-29 yaş arası genç nüfusun yüzde 27,2’si eğitim ve iş hayatına dahil olmak yerine evde oturuyor. AB ortalamasına göre Türkiye’de ‘ev gençlerinin’ oranı yüzde 33,4! Bunun yanında yükseköğretim mezunları arasında işsizlik gittikçe artıyor. Gençlerin iş bulma kaygısı 2019 yılında yüzde 71,5’e ulaşmış durumda. Gelelim çağa ayak uydurarak geleceğin işlerini yapacak gençlerin aldığı eğitimin kalitesine… Dünya Ekonomik Forumu’nun (WEF) 2018 yılı raporuna göre Türkiye Pakistan ve Malezya’nın gerisinde, 137 ülke arasında 99’uncu sırada. 19 Mayıs Gençlik Bayramı’nın 100. yılında CHP milletvekili Tekin Bingöl tarafından hazırlanan raporun en çarpıcı sonuçlarından biri de, 2016 yıl sonu itibariyle toplam tutuklu ve hükümlü öğrenci sayının 36 bine ulaşmış olması! İş bulamadığı veya ataması yapılmadığı için intihar eden gençlerin sayısı da her geçen gün artıyor.

***

Türkiye’de eğitim gençlere bir vizyon, bir gelecek sunmanın çok gerisinde. Bilakis, bilimsel ve evrensel değerlerden bilinçli bir tercihle ayıklanmış haliyle umutsuzluk pompalıyor. Ancak şu bir gerçek ki gençler için hiçbir şey, ağır yaralı yargının, İstanbul seçimlerini iptal eden Yüksel Seçim Kurulunu’nun (YSK) “çünkü öyle buyurdular” dan başka bir şey demeyen 250 sayfalık gerekçeli kararıyla birlikte ölerek yere yığılmasından daha zararlı olamaz. Ders eksiltmekle, tatilleri yıla serpiştirmekle ne reform olur, ne yenilik. Ülkenin dinamik genç nüfusunu ‘biat ve itaat’ kültürüne hapsetmeye çalışmanın sonuçlarını 2013 yılının yaklaşan günlerinde çok sarsıcı bir şekilde deneyimledik. Bugün, hakkı ‘yüksek yargı’ tarafından gasp edilmiş İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun çevresinde, yine bir genç tarafında söylenmiş ‘her şey çok güzel olacak’ sloganıyla toplanan yeni kuşak kendilerine dayatılan kalitesiz eğitimle birlikte, baskıyı ve hukuksuzluğu da açıkça reddediyor. Bir yandan reform paketi açıklayan, diğer yandan mezuniyet törenlerinde kendilerine yönelik eleştirilerin önüne geçilmesi için okul yönetimlerine tedbir almaları için genelge gönderen Milli Eğitim Bakanlığı, paketinde ne yazarsa yazsın başarısız olmaya mahkûm. Tıpkı öznesini yitirmiş, geleceğe bir şey diyemeyen, çürümüş, kokuşmuş bütün yapı, kurum ve kişiler gibi…