Cuntacılar açgözlü
Sudan’da iki egemen askeri gücün çatışması 2019 devriminin demokrasiye dair bütün umutlarını yerle bir ediyor. Aktivist Hala Al-Karib “Dünya bizi ülkenin kaynaklarıyla zenginleşmek isteyen generallerin eline bıraktı” diyor.
Sudan’da iki general güç ve para için savaşıyor. Demokrasinin bu iki general ile mümkün olamayacağını ifade eden Hartumlu aktivist Hala Al-Karib, kadınların siyasete girmesinin demokrasi için kaçınılmaz olduğunu ifade ediyor.
Hartum’daki son durum nedir?
Durum oldukça sıkıntılı. Şehrin farklı yerlerinde patlayan ağır toplar, evlerimizin etrafında sürekli duyduğumuz silah sesleri, şehrin farklı yerini bombalayan savaş uçakları… Hızlı Destek Kuvvetleri’ne (RSF) bağlı militanlar dükkânları yağmalıyor, insanların evlerine girerek onları terörize ediyorlar. Cinsel istismar vakalarını da duyuyoruz. Ne olacağını bilmiyoruz, ortada büyük bir belirsizlik var.
Peki, siz nasılsınız?
Kendimi güvende hissetmememe rağmen, ülkede yaşadığım birçok insana kıyasla iyiyim. Hartum’da yaklaşık olarak 8 milyon insan yaşıyor. Bu insanların birçoğu kayıtdışı ekonomiye bağımlı. Gündelikçilik yapan, taşıma sektöründe çalışan ya da pazarlarda kendi ürünlerini satarak hayatta kalmaya çalışan insanlar. Bu, geçimlerini sağlayabilmek için evlerini terk etmeleri anlamına geliyor. Dışarıya çıkmanın çok tehlikeli olduğu mevcut durumda, insanların evlerinde mahsur kalmış olmaları gelir kaybına yol açıyor. Sudanlılar çok zor bir süreçten geçiyorlar.
Tedarik zinciri ne durumda?
Kötü. Birçok esnaf dükkânlarını yağmalanma korkusuyla kapattı. Birçok fırın da hem yağmalanma korkusu hem de sürekli kesilen elektrik nedeniyle kapalı. Hartum’un büyük bir bölümünde suya ulaşmak mümkün değil. Şehrin içinde insanların kullanabileceği güvenli yollar yok. Çatışmanın tarafları sürekli bir ateşkesin yapılacağından söz ediyorlar ancak henüz somut bir şey göremedik. İnsanlar çaresiz ve çatışma alanından kaçmayı planlıyor.
Ordu ile paramiliter güçler arasında çatışma çıkacağını tahmin ediyor muydunuz?
Son dönemlerde iki gurup arasında artan gerilim göz ardı edilemez. Son yıllardaki siyasi süreci ben dâhil birçok demokrasi aktivisti eleştirdi. Uluslararası toplumun Sudan’da bu iki general ile demokrasi gibi bir şeyin olabileceğine inanmalarını oldukça naif buluyoruz.
Bu varsayım hangi açıdan naif?
Ordu ile paramiliter güçler arasındaki çatışmalar son aylarda yoğunluğunu artırdı. Bunun dışında Mısır gibi önemli bir ülke kendini Sudan’daki politik sürecin dışında bırakılmış hissediyor. Herkesin, çatışmanın taraflarını ve onları destekleyenlerin ne tür çıkarları olduğunu anlaması gerek. 2011 yılından bu yana Sudan’ın yeniden inşası konusunda çok az yatırım yapıldı. Sudan’da yaşanan vahşete rağmen, bu yatırımlar çok yüzeysel kaldı. Dünya, Sudan’ı “yönetmek” ile ilgisi olmayan, sadece ülkenin kaynaklarını kullanarak zenginleşmeye çalışan generallerin eline bıraktı.
Generaller ülkeyi şimdiye kadar nasıl yönetti?
Halkı kontrol altına almak için sürekli terörize ettiler. Al-Burhan ve Dagalo, devlet kurumlarını kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde organize etti. Uluslararası toplum bu durumu kabul ederek zamanla bu iki generali etkileyebileceklerini düşündü. Ancak gerçek şu ki, uluslararası toplum her iki tarafın işlediği suçlara göz yumdu ve bu generalleri cesaretlendirerek şiddetin boyutunu artırmalarına neden oldu. Bunun sonucu olarak da bu derece bencil ve sorumsuz bir çatışma doğdu.
2019’da diktatör El-Beşir’in devrilmesi, umulan demokratikleşme sürecinin başlamasına yol açmadı. Genelkurmay Başkanı Al-Burhan ve RSF lideri Dagalo kontrolü ele geçirdi ve o günden beri yönetimi sivil hükümete devretmeyi reddediyorlar. Neden?
Çünkü açgözlüler ve egoları çok yüksek. Generaller 2019’dan sonra demokratik seçimlerin önünü açması beklenen geçici hükümete karşı 2021’de darbe düzenlediler. Darbenin amacı, demokratikleşme sürecini baltalamaktı. Uluslararası toplum, yargısız infazlar, icralar, sivillerin terörize edilmesi dâhil hiçbir konuda generalleri sorumlu tutmadı. Uluslararası organizasyonlar, bu konulara dair tek bir bağımsız soruşturma dahi başlatmadı.
Al-Burhan ve Dagalo ekonominin büyük bölümünü kontrol altına almış durumdalar.
Evet, Sudan’daki ekonomik sistemi kendi çıkarlarına hizmet edecek şekilde düzenlediler. Ülkenin kaynakları yağmalanırken kara para aklama, yasadışı madencilik gibi işlere bulaştılar. Ülke bu iki general tarafından sömürülüyor.
Bir dönem çatışan taraflar bir anlaşmaya varmış gibi görünüyordu, askeri liderlik ve siyasi partiler aralık ayında sivil hükümete geçiş konusunda anlaşma yapmışlardı. Bu plan neden hayata geçirilemedi?
Son zamanlarda Al-Burhan orduda reform yapılması ve RSF’nin orduya entegre edilmesi konusunda oldukça yoğun baskı altındaydı. Bu iki general arasındaki çatışma, Dagalo’nun militanlarını orduya dâhil etmek istememesi nedeniyle tırmandı. Militanlarının orduya dâhil olması durumunda gücünü kaybedeceğinden korkuyordu.
Ülkenin içinde bulunduğu şiddet ortamında kadınlar için kaygılanıyor musunuz?
Kesinlikle. Hem RSF militanlarının hem de ordu mensuplarının kadınlara ve kız çocuklarına karşı şiddet uyguladığı bilinen bir gerçek. Kadınların maruz kaldıkları şiddetin sonucu olarak kamusal alanda konuşmaları ve siyasette aktif rol oynamaları zorlaşıyor. Hartum’da onlarca kız öğrenci günlerdir yurtlarda mahsur kalmış halde. Yurtlarını terk edemeyen bu kız öğrenciler barikat kurarak kendilerini hem militanların hem de ordu mensuplarının olası saldırılarına karşı korumaya çalışıyor. Geçmiş dönemlerde hem militanlar hem de ordu mensupları kadınlara ve kız çocuklarına karşı ciddi cinsel suçlar işlediler. Bunun tekrarlanması tamamen bir an meselesi.
2019 yılından beri Sudan’daki siyasi çalkantılarda kadınların rolü neydi?
Sudanlı kadınlar, siyasi değişimlerde her zaman önemli rol oynadılar. Beşir’in devrilip 30 yıllık bir diktatörlüğün sona ermesine neden olan devrime öncülük ettiler. Eylemlere katılmakla kalmayıp organize edilmesinde aktif rol oynadılar. Beşir’in İslamcı partisi Ulusal Kongre Partisi’ne meydan okuyarak baskıcı kurallara uymayacaklarını açıkça ifade ettiler. Sudanlı kadınlar baskılara karşı direnişe öncülük ettikleri halde büyük ölçüde geçiş sürecinin dışında bırakıldı.
Neden?
Sudan’da siyasi sistem hâlâ çok ataerkil ve militan bir İslami ideolojiye dayalı. Kadınlar siyasi kurumlarda etkili aktörler olarak kabul edilmiyorlar. Buna rağmen Sudanlı kadınlar sivil toplum örgütlerinde oldukça başarılı ve iyi organize olmuş durumda. Biz aktivistler, Sudan’da barış ve istikrarın sağlanabilmesi için, kadınların sivil toplum örgütlerinin çalışmalarına daha yoğun bir şekilde dâhil olmaları konusunda ısrarcıyız.
Sudanlı kadınlar en çok hangi alanlarda ayrımcılığa maruz kalıyorlar?
Kadınlar sürekli bir yapısal ayrımcılığa maruz kalıyor. Eğitim ve istihdam başta olmak üzere birçok konuda erkeklerle aynı haklara sahip değiller. Kadınların, cinsel istismara son verilmesi, eğitim ve istihdama erişimlerini sağlayan bir sistem kurulması talepleri, siyasiler tarafından görmezden geliniyor.
Sudan’da demokratik bir değişim kadınların katılımı olmadan olası mı?
Hayır. Askeri ve siyasi liderlerin Sudan’da istikrarı sağlamanın önemli ayaklarından birinin kadın haklarını güçlendirmek ve uzlaşma kültürünü oluşturmaktan geçtiğini kavramaları gerekiyor. Sudan’da hâlâ diktatör Beşir’in kadına yönelik insanlık dışı yasaları yürürlükte. Sudan, BM Kadın Hakları Sözleşmesi’ni imzalamayan dört ülkeden biri. Hâlâ çocuk yaşta ve zorla yapılan evlilikler mümkün olduğu gibi, zina nedeniyle recm gibi kadınlara fiziksel ceza öngören yasalar mevcut. Gerçek bir demokratik değişim ve dönüşüm için kadınların uğradığı yapısal ayrımcılığa son verilmesi gerek.
Peki bunlar gerçekçi mi?
Mevcut durumda bunların gerçekleşmesi hiç kolay değil. Siyasi elitler, ayrıcalıklı durumlarını güvence altına almak ve bunu korumak istiyor. Ancak demokrasinin temel prensibi kuvvetler ayrılığı ve çeşitliliğe izin verilmesi temeline dayanır. Bu noktada uluslararası toplumun ikiyüzlülüğünden oldukça rahatsızım. Devrim sırasında Sudanlı kadınların mücadeleci ruhunu alkışlayan uluslararası toplum, sonrasında kadınların siyasi yaşama dâhil olabilmesi konusunda çok az şey yaptı.
Siyasi geçiş sürecinin tekrar başlayabilmesi için sizce ne olması gerekiyor?
Şu aşamada ne ateşkesten ne de siyasi müzakereden söz etmek mümkün görünmüyor. RSF müzakere masasına oturtulması oldukça güç bir milis ve ordu ise gelecekte devlet içindeki rolü için mücadele ediyor. Her şeyden önce sivil halkın bu çatışmadan nasıl korunacağı netleştirilmeli. İkinci adım olarak, çatışmanın tarafları, sivil halka karşı işledikleri suçlardan dolayı uluslararası mahkemelerde yargılanmalı. Her iki grup da sivil halka karşı işledikleri suçlarla hesaplaşmadan barışın sağlanması mümkün değil.
Zeit Online'den çeviren
Nurcan DİKME YAŞAR