istatistikleri ve yaşam deneyimlerimizi söze dökünce; kadınlara reva görülen, geleceksizlik, güvencesizlik, yoksulluk, baskı ve ayrımcılık. açık ki kadınlar bu durumun mağduru pozisyonunda kalmayı reddedip muhatabı olarak mücadeleyi yükseltiyor

d şıkkının ardı ve mücadele

Hande Gazey - Nar Kadın Dayanışması

hafta başında anadolu üniversitesi açık öğretim sınavında yer aldığı iddia edilen bir soru özellikle sosyal medyada çokça tepki topladı. soruda verilen seçeneklerden hangisinin “kadının daha çok evde yaptığı işlerle uyumlu ya da evdeki sorumlulukların aksatmayacak işler arasında yer almadığı” soruluyordu. hemşirelik, hasta bakıcılık, ev temizliği, mühendislik ve öğretmenlik seçeneklerinden, cevap anahtarına göre doğru olan mühendislikti. sorunun açıklaması da “kadın mühendislik yaparsa yapmak zorunda olduğu ev işlerini ve çocukların bakımını aksatır, diğer seçeneklerdeki meslekler de kadının bu sorumluluğuna uygundur” şeklindeydi.

üniversite ise tepkilerin ardından yaptığı açıklamada sorunun sınavda değil alıştırma soruları arasında yer aldığını, soruyu yanlış anlaşılmalara izin vermemek için kaldırdıklarını söyledi. Ve sorunun “etkili iletişim ve toplumsal cinsiyet” dersinin müfredatı kapsamında sorulmuş olduğunu, bu dersin materyallerinden bağımsız değerlendirilirse eğer “kadınlarımıza” yönelik olumsuz bir bakış açısını yansıttığını yanlışına kapılmanın doğal olduğunu ifade etti. üniversiteye göre soru cinsiyetçi bakış açısının yanlışlığını vurgulamak üzere hazırlanmıştı. yani sorunun açıklamasındaki gibi düşünüp d şıkkını işaretlerseniz, dersinizi kavramış bir öğrenci olarak cinsiyetçi bakış açısının yanlışlığını ifade etmiş oluyorsunuz. bingo! sevgili pedagoglar, bu yepyeni ve çarpıcı öğrenim yöntemini gözden kaçırmayın derim.

istatistiklerle d şıkkı toplumu
alıştırma soruları arasında gözden kaçmış bir soru olarak görmek de; üniversitenin toplumsal cinsiyet eğitimine dair yaratıcı(!) bakış açısının bir sonucu olarak görmek de mümkün değil. ülkenin en büyük üniversitelerinden birinde durum buyken; ensar gibi cemaat ve vakıflarla imzalanan protokollerin, gerici müfredatın, değerler eğitiminin bir d şıkkı gençliği yaratması kaçınılmaz.

fakat sadece eğitim aracılığı ile değil; söylemle, yasayla, uygulamayla, fetvayla, diyanetle, medyayla d şıkkının sürekli altı çiziliyor, doğrusu bu, kuralı bu, fıtratı bu deniliyor. kısacası erkek egemen müftü rejiminin tahayyülündeki toplum zaten bir d şıkkı toplumu. d şıkkında bakım hizmetlerinin evde kadının sırtına yüklenmesi var, güvencesizlik var, vasıfsız işler var, baskı ve kuşatma var. erkek şiddeti, adaletsizlik, biat, yasak ve günah, yoksulluk ve mecburiyet var. d şıkkının tarihsel kökenleri, güncel tezahürleri var.

bir de bu şıkkın ardındaki sayılara ve istatistiklere bakalım. dünya ekonomik forumu’nun 2017 yılındaki toplumsal cinsiyet eşitsizliği endeksi sonuçlarına göre; türkiye 145 ülke içinde 131. sırada yer alarak tam bir d şıkkı ülkesi olduğunu kanıtlıyor.

disk-ar raporu da bu eşitsizliğin kadın istihdamında yarattığı sonuçları çarpıcı olarak ortaya döküyor: aralık 2017 verilerine göre geniş tanımlı kadın işsizliği yüzde 27, tarım dışı kadın işsizliği 16,8, kentsel genç kadın işsizliği ise yüzde 28,4. kadın işsizliğinde en yüksek oran kentsel kadın işsizliğinde! yani örneğin sorudaki ‘kendisine uygun olmayan mühendislik mesleğini’ seçen yeni mezun kadın mühendisler işsiz.

istihdamdaki kadınların yaşadıkları sorunlara ve nerelerde istidam edildiğine de bakarsak bu sayılar daha fazla anlam kazanacak. kadın istihdamının en çok artış gösterdiği alanlar, insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri ile hizmet sektörü. ‘insan sağlığı ve sosyal hizmet faaliyetleri’ altında aspb’nin evde bakım hizmeti programı dahilinde evdeki engelli bireylere bakanlar da var. emeklilik ve sosyal güvenlik haklarından yoksun durumdalar. dolayısıyla bu devlet eliyle güvencesizliğin programlaştırıldığı bir uygulama. kadın istihdamının yoğunlaştığı hizmet faaliyetleri ise en fazla kayıt dışı ve güvencesiz çalışma koşullarının olduğu sektör.

hem neoliberal politikalar hem de iktidarın gerici söylem ve uygulamalarla derinleştirdiği toplumsal cinsiyet eşitsizliği istihdam oranlarına yansımış durumda. dolayısıyla d şıkkının ardında hem erkek egemenliği ile hem de sermayenin baskısıyla karşı karşıyayız.

zorunlu parantez
şirketlerin kadınların özgürlük taleplerine vurgu yapan reklamlarında; ‘kariyer destekleyici’, ‘güçlendirici’ adı verilen reklam projelerinde artış olduğunu da herkes fark ediyordur. bu kadın mücadelesinin güçlenmesinin bir sonucu. reklam kampanyaları, sloganları popülerleşti ve hatta bazı kadın örgütlerinin kampanyaları ile buluştu. fakat bunlar bu yazıdaki d şıkkı hikayesinin ardındaki koşullar üzerine düşünmenin ve mücadele etmenin zeminlerini yaratmıyor, aksine politik bir özne olarak feminizmin özelliklerini aşındırıyor.

mor dalgamız özgürlüğe, geleceğe, hayallere
istatistikleri ve yaşam deneyimlerimizi söze dökünce; kadınlara reva görülen, geleceksizlik, güvencesizlik, yoksulluk, baskı ve ayrımcılık. açık ki kadınlar bu durumun mağduru pozisyonunda kalmayı reddedip muhatabı olarak mücadeleyi yükseltiyor. türkiye’de kadının erkeğe tabiiyetini kurumsallaştıran siyasal islam’ın yarattığı karanlığın tam da ortasında özgürlük talebinin en öndeki taşıyıcısı kadınlar ve kadın mücadelesi. üstelik yalnızca erkek şiddetine, cinsiyetçiliğe, haklarımızın, emeğimizin yok sayılmasına değil tüm toplumu kuşatan baskı ortamına, adaletsizliğe, eşitsizliğe karşı.
dünyada da sağ popülizmin yükselişi erkek egemenliğini derinleştirirken bir yandan da sömürüyü ağırlaştırıyor; ve bundan en çok etkilenen yine kadınlar ve mücadelelerinin değiştirici-dönüştürücü karakteriyle sadece kendi taleplerini taşımanın ötesine geçerek kapitalizme, emperyalizme, otoriterleşmeye, baskılara, eşitsizliğe karşı direnişi de yükselttiler. bu hareketi daha güçlü kıldı.

hem türkiye’de hem de dünyada mor bir dalgadan söz edebiliyor oluşumuzun sebebi biraz da bu. feminist hareketin, toplumsal adalet fikrini, kendi talepleri ile buluşturarak yeniden şekillendirme ve aynı zamanda bu fikrin bir parçası olma ve diğer toplumsal hareketleri etkileme potansiyeli.

sandra ezquerra’nın ispanya’daki 15M hareketi ile feminist hareketin ilişkisini değerlendirirken “feministlik yaparken şiarımız bambaşka bir dünya inşa etme isteğimizdir” cümlesiyle birlikte baskının gitgide arttığı ve başka bir yaşam isteği ve isyanının biriktiği ülkemizde d şıkkıyla mücadelemizin toplumdaki değişim isteğini de içinde taşıdığını söyleyerek bitirelim.