Dünyanın hiçbir medeni, demokratik ve seçmenine saygılı ülkesinde, iş başına gelmesini düşündükleri bir başbakan için “düşük profilli biri olmalıdır” diye bir ilan yapıldığını duymadım.

Aksine rejimi demokrasi olan, halkın seçimine saygı duyan ülkelerde; “yönetebilme yeteneği olan, saygın, bilgili, toplumu kucaklayan, bağımsız ve tarafsız yargıya inanan, yurttaşlarını ve ülkesini daha iyiye götüren, yaşam standardını yükselten, partisine ve düşüncelerine sahip biri” aranır!...

• • •

Anayasası halen yürürlükteyken, “yargı, yasama ve yürütme erklerinin” ayrılığı varlık meşruiyetinin temeli olarak kabul edilmişken, Anayasa’ya, güçler ayrılığına, kısaca ülkenin rejimine tasallut eden bir anlayışın baş tacı edilmesi için, “seçimlerde oy alabilmek adına her türlü yolu deneyen bir siyasi parti” olan AKP meclis gurubundan “en pısırık, en korkak, en işe yaramazı arıyoruz” diye ortalıklara dökülüyorsa bu ülke de siyasetin çivisi çıkmıştır!...

• • •

Esas meseleye gelelim!...

“En hımbıl, en sessiz, en silik ve de en yeteneksiz Başbakanı”, yani “boşbakanı arayacağız” demek akıldışı bir durumdur.

Bu akıldışı durumu, yani “en siliği” eğilim yoklaması ile belirleyeceğiz demek ise en hafif deyimle vahim bir ruh halidir!...

Kime saygısızlık yapıyorlar?!

Parti içinde, “milletvekilleri arasında, en kullanabileceğimiz, yeteneksiz kişi kimdir?” diye sorarak verilen isimlere mi saygısızlık ediyorlar; yoksa seçimi yapan kişilerle dalga mı geçiyorlar!...

Hayır onlar, bu türlü onursuzca yapılan muameleye alışkınlar!..

Yapılan aslında millete hakarettir!...

“Eyyy millet! işte size yakışan kişi budur!” diyerek açıkça yurttaşları aşağılamaktır!..

• • •

Görülmemiş bir şey yaşıyoruz!..

Olaylara bakıldığında hukuk, hak, akıl yok!...

Akılsızlık, saygısızlık ve de edepsizliğinde açıkça sergilenmesi de artık bu ülkede siyasi ahlakında çürüdüğünü görülmekte...

• • •

Geçtiğimiz iki seçimde de Başbakan olan Davutoğlu, kendi deyimiyle, “zaruretten” istifa ettirildi.

Türkiye’yi kana bulayan, içinden çıkılmaz kaoslar yaratan AKP zihniyeti, durup dururken ülkeyi yeni bir sorunla karşı karşıya bıraktı.

Hükümet istifa etti.

Demokratik ülkelerde görülmeyen, bizde de geleneklere uymayan bir şekilde hükümet, RTE tarafından “keyfi nedenle” düşürüldü.

Yani darbe üzerine darbe yapıldı!...

RTE, yargı, yasama ve yürütme erklerini elinde topladığını açıklayarak, yönetim tarzını fiilen değiştirdiğini ilan ederek ve meydanlarda “AKP’li” mesajlar vererek zaten anayasaya karşı darbe yapmıştı...

Anayasa’yı tanımayan dolayısıyla hukuku iplemeyen biri olarak asıl yargı önüne ivedilikle RTE’nin çıkarılması gerekirken, kendisine gerçekleri hatırlatanları, yandaş yargı sayesinde “iftira ve hakaret suçlamasıyla” baskı altında tutuyor.

Yani tam bir dikta yönetimi uyguluyor.

• • •

Şu iyi bilinmeli ki; bu devir geçecektir.

Yargıda yandaşlık yapanlara, gelecekte evrensel hukuk kurallarına bağlı tarafsız ve bağımsız yargıçlar mutlaka hesap soracaktır!..

Bu dönemi kimse unutmayacaktır...

• • •

Düşünün; Başbakanlık yapmış ve kendisinin çok iyi bildiği nedenlerle bu görevden adeta kovulmuş Davutoğlu; üstelik bir akademisyen, ve konuşmasında bile kendisini getiren ve gönderenin şerefiyle kendisinin eşit olduğunu söylemekten, ona her zaman biat edeceğini açıklamaktan geri durmuyor.

Bunları söylerken çok çalıştığını hep başarılı olduğunu ama zaruretten istifa ettiğini de belirtmekten geri durmuyor.

Yani adeta yalvaran bir üslupla “Ben ne yaptım ki?” demeye getiriyor!

Bu aşağılayıcı durumu Türkiye olarak hak etmedik.

• • •

Şimdi bu konumdan daha silik ve düşük profilli bir aranıyor!..

Gel de üzülme!...

• • •

İnsana ve doğaya bu kadar zarar veren bir iktidar görülmemişti...

Zararın müsebbibi, kendi benliği ve kişiliğini unutmuş, biat ederek kul olmuş, seçenlere ihanet içinde olan siyasiler ve onalar ram olmuş bürokratlardır...

• • •

Pazar günü Foça’da; CHP, Foça, Aliağa, Menemen İlçe Başkanları ve Belediye Başkanlarıyla birlikte çevre konusunda duyarlı STK’lar ve yurttaşların düzenlediği, ‘Kömürden kurtul, geleceğini kurtar!’ sloganıyla termik santrallerine karşı bir çevre protestosu yapıldı...

Alanda yaklaşık 3 bin yurttaş vardı.

Protestoya, Foça Belediye Başkanı Gökhan Demirağ, CHP İzmir Milletvekilleri Musa Çam, Zeynep Altıok, Mustafa Balbay, Aytun Çıray, Atila Sertel, Mehmet Tüm, Menemen Belediye Başkanı Tahir Şahin, Bergama Belediye Başkanı Mehmet Gönenç, Eski CHP Milletvekili Kemal Anadol, Nurgül Uçar, Hakkı Ülkü, Somalı, Yırcalı Köylüler, Foça Muhtarları, çevre örgütleri ve sivil toplum örgütü temsilcileri destek vermişlerdi...

• • •

Halkın tepkisi nedeniyle Foça’da kurulmak istenen diğer termik santrallar şimdilik duruyormuş…

Benzeri doğa katliamlarına Sinop’tan sonra Mersin’de de devam ediliyor...

Mersin’in en güzel doğasının bulunduğu Yeşilovacık beldesinde ,çam ormanlarının içinde ,tertemiz denizin kumsallarında, Caretta caretta ve Akdeniz foklarının üreme alanlarının üzerinde 13 termik santral, bir çimento ve de Akkuyu nükleer santralini kurarak yok etmek istiyorlar...

Çevre dostları ve bizler yargı yoluyla bu uygulamaları durdurmaya çalışıyoruz...

Ama Kaçak Saray yargıya el attığı için, geleceğimizi yok eden bu feci durumu görmezlikten geliyor...

• • •

Protesto toplantısında bir kez daha gördüm ki; AKP iktidarı kendisini Türkiye’ye ait hissetmiyor...

O nedenle toprağını, taşını ,suyunu havasını ve de insanları satıyor, atıyor, yok ediyor.

Adeta ülkeyi katlediyor!...

Ama bilinmeli ki, her katliamın hesabı sorulur!.. Soracak mutlaka bağımsız ve tarafsız bir yargı bulunur!...