‘Susurluk olayını’ yaşadıktan, gelişmelerini inceledikten,dosyalarını, belgelerini ve raporlarını okuduktan sonra yıllardır söyledim, yazdım hatta TV’lerde dizi haline getirdiğimiz görüntüleriyle tüm yurttaşlara seslendim. Bir türlü anlatamadım!

Bir kez daha diyorum ki; bu ülkede yaşayan tüm yurttaşların “can güvenliği yoktur!...” Ama heyhat!.. Kimsenin umurunda bile değil!..

• • •

Dönemin Başbakanı Mesut Yılmaz tarafından “olağanüstü yetkilerle donatılmış Başmüfettiş Kutlu Savaş’ın hazırladığı “devlet raporu”ndan alıntı yaparak kamuya açıklanan “Devlete biat etmediği anlaşılan kişinin Türk emniyet güçleri tarafından öldürülmesine karar verilmiş ve karar infaz edilmiştir” sözünü bile defalarca yinelememe rağmen kimseden ses çıkmadı. Sonra dönüp, binlerce “faili meçhul” cinayetin işlendiğini, suikastlar, bombalamalar yapıldığını ve bunları “siyasetçi-bürokrat-mafyadan” oluşan devlet çetelerinin planladıklarını söyledik.

JİTEM’i açıkladık! Biraz heyecanlandılar ama etkisi hemen geçti.

Sonra, o gün failleri bulmaya çalışan cesur insanlara “glu glu dansı yapıyorlar! Mum söndü oynuyorlar” diyenlerin uzantılarını işbaşına getirdiler. Adeta “Katillerine âşık insanlar” gibi onları kutsadılar. Oysa, “Vesayeti yıktık” diyenler yeni faili meçhullere imza attılar, bunu bile umursamadılar.

Her vesileyle anlatmaya çalıştım. AKP iktidarının çıkardığı “Kentsel dönüşüm ve afet yasalarıyla” Türkiye’de yaşayan yurttaşlarımızın “mal güvenliği” de ortadan kalkmıştır. Devlet ve belediyeler, çıkarılan yasalarla bugün istedikleri bina, arazi, arsa üzerinde istediği tasarrufu yapabilecek konumdadır. Hatta, “acil istimlak” yetkisiyle haber vermeden malınıza el koyabilmektedir. Bu aşamada yargıya gitme hakkınız  yoktur. Dolayısıyla şu anda, tapu sizin olabilir ama mal artık sizin değildir. Buna bile kimse “gık” demiyor. Oysa, “mal canın yongasıdır!..” diye bilirdim. “Malına zarar gelen kimse, canından bir parçası gidiyormuş gibi üzülür” diye düşünürdüm. Ama öyle değilmiş!..

• • •

Yaşamsal değerleri olan “canını ve malını” korumakta direnmeyen, hukuk devleti olmakta ısrarlı olmayan ve nihayet, “eşitlik ve özgürlük talebinde” direnmeyenleri kolayca alt edebileceğini gören AKP, şimdi de, daha ağır bir hedefe ulaşmaya çalışıyor.

AKP, “Diktatörlüğü (RTE tipi başkanlığı)” koruyacak ve ayakta tutacak yeni bir yasa getiriyor. Muhalefetin baskısı nedeniyle dün Meclis’te görüşülmesi ertelenen “İç Güvenlik Paketi”, esasta hukukun üstünlüğünü yok sayan ve yürütmenin (başkanın) yasama ile yargı erklerinin üzerinde olmasını sağlayan bir yapı oluşturuyor. “Tek adam rejiminin” aslında bir polis devletiyle yürüyebileceğini bilen AKP, bu paketle devleti, “hukuk devleti” olmaktan çıkarıyor.

• • •

Paket; vali, kaymakam ve polisi olağanüstü hal yetkileriyle donatıyor. Arama, gözaltına alma, dinleme ve takip yetkilerini hâkimden alarak polise veriyor. Polisin silah kullanma yetkisi artıyor. Savcıya haber vermeden kişiyi 48 saat gözaltında sorgulayabiliyor. Herkesin parmak ve damar izilerinin alınması zorunluluğunu getiriyor. Toplantı ve gösteri hakkının kullanılması zorlaşıyor. Cezası artıyor. Kısaca, uluslararası sözleşmeler ve anayasada güvenceye alınmış “kişi hak ve  özgürlükleri” kısıtlanıyor. Paketin en vahim yanı, “gözaltındayken kişilerin sahip olduğu hakim ve savcı güvencesinin” ortadan kalkmasıdır. Ceza usul işlemlerinde yetkinin polise verilmesi, “hukukun dışına çıkıldığının” somut göstergesidir. Bu durum gözaltında işkence, kaybolma, yargısız infaz ve faili meçhullerin yolunun açılmasına sebep olacaktır. Anımsarsanız AKP, İç Güvenlik Paketi kadar vahim başka bir yasayı daha çıkarmıştı. MİT yasasıyla iktidar artık, tüm yurttaşların kişisel, mali ve sosyal bilgilerine ulaşabiliyor. Yurtiçi ve dışında operasyon yapabiliyor. Malvarlığına el koyabiliyor, dinliyor, tutuyor ve sorgusuz sualsiz meçhule alıp götürebiliyor.

Daha ne diyeyim!?

Ey yurttaşlar!.. Bu dönemde hiçbir güvenceniz kalmadı çünkü “makul şüphe” yetkisi rejimin eline geçti. Canınızın da, malınızın da, (varsa) paranızın da güvencesi tek adamın iki dudağı arasında. Sizi artık hukuk da koruyamaz. Ya uyanacak, şahlanarak 2015 seçimlerinde “AKP’ye yeter” diyeceksiniz. Ya da her zaman yaptığınız gibi, bir abi bulup ona biat edeceksiniz. Seçim sizin!