Danıştay 10. Dairesi’nden grevi ertelenen cam işçilerine kötü haber geldi. Kristal-İş üyesi 5 bin 800 cam işçisinin grevi 27 Haziran 2014 tarihinde hükümet tarafından “genel sağlık ve milli güvenliği bozucu” bulunarak 60 gün ertelenmiş ve sendika yürütmenin durdurulması için Danıştay’a başvurmuştu

Danıştay 10. Dairesi’nden grevi ertelenen cam işçilerine kötü haber geldi. Kristal-İş üyesi 5 bin 800 cam işçisinin grevi 27 Haziran 2014 tarihinde hükümet tarafından “genel sağlık ve milli güvenliği bozucu” bulunarak 60 gün ertelenmiş ve sendika yürütmenin durdurulması için Danıştay’a başvurmuştu. Danıştay 10. Dairesi 16 Temmuz tarihinde vermiş olduğu kararla yürütmenin durdurulması talebini reddetti.

Aslında bu karar sadece yürütmenin durdurulması talebinin değil, grev hakkının da reddi anlamına geliyor. Çünkü Türkiye’deki grev erteleme sistemindeki “erteleme” sözcüğü bir aldatmaca. Erteleme süresinin sonunda tekrar greve çıkılamıyor, “erteleme” aslında grev yasaklama anlamına geliyor. Bu yasaklamaya karşı tek çözüm 60 gün içinde yargının, hükümetin bu keyfi yasağını durdurması. Beklenen buydu. 10. Daire şimdiye kadar neredeyse tüm kararlarında grevi korumuştu. Grev ertelemelerinde yürütmenin durdurulması 10. Daire’nin ve Dava Daireleri Genel Kurulu’nun istikrar kazanmış içtihadıydı. İşte çok sayıda örnekten birkaçı:

10. DAİRE KENDİNİ İNKÂR ETTİ 
1991 Körfez krizi sırasında ülke çapında tüm işkollarına yönelik olarak “milli güvenlik” gerekçeli grev ertelemesi Danıştay 10. Dairesi’nin 1991/399 esas sayılı kararıyla iptal etti. Danıştay, sınırımızda savaş varken “milli güvenlik” gerekçeli bir erteleme kararını hukuka uygun bulmadı.

1995 yılında ise 10. Dairesi şu kararı verdi: “Grevin uygulandığı işyerlerinin ve yapılan işlerin niteliği de dikkate alındığında ertelenen grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olmadığı görülmektedir. Davalı idarenin savunmasında öne sürülen ekonomik sebeplerin ise karara dayanak alınmasına yasal olanak bulunmamaktadır ” (1995 tarih ve 1995/6508) Daire’ye göre “Bir grevin milli güvenliği bozucu nitelikte görülebilmesi için de ülke ve devletin özel savunma ve güvenlik altına alınmasını zorunlu kılacak ciddi tehlikelerin ortaya çıkması gerekmektedir”.

10. Daire Şişecam grev ertelemelerinin yürütmesinde geçmişte oldukça güçlü gerekçelerle durdurmuştu: “Bir grevin milli güvenliği bozucu nitelikte görülebilmesi için, ülke ve devletin özel (olarak) savunma ve güvenlik altına alınmasını zorunlu kılacak ciddi tehlikelerin ortaya çıkması gerekmektedir. Grevin yapıldığı işyerlerinin ve yapılan işin niteliği dikkate alındığında ertelen grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olmadığı sonucuna varılmaktadır. Davalı idarenin savunmasında öne sürülen ekonomik sebepler dava konusu kararın alınmasını yasal kılacak nitelikte bulunmamaktadır” (2003/6134).

Hükümetin bu karara itiraz etmesi üzerine Danıştay İdari Dava Daireleri Genel Kurulu da 10. Daire’nin görüşünü benimsedi. 10. Daire bu yaklaşımını 2004 yılında ikinci kez ertelenen Şişecam greviyle ilgili başvuruda korudu. Danıştay geçmişte lastik sektöründeki grev ertelemeleri konusunda da grev hakkını koruyan ve keyfi erteleme kararlarını durduran kararlar verdi.

Son 25 yılda istikrar kazanmış özgürlükçü kararlarının tersine, 10. Daire bugün tam tersine, yasakçı bir karara imza attı. Bu 180 derecelik dönüşün izahı yoktur! 10. Daire Anayasal bir hakkın hükümet tarafından gasp edilmesine neden seyirci kalmıştır? Aynı nitelikteki bir grev için, aynı işyerlerinde, aynı sendikanın grevi için 10 yıl arayla verilen taban tabana zıt kararlar ülkemizde hukukun durumu açısından vahimdir. Hükümet kararnamesinde tek bir somut gerekçe yoktur. Temel gerekçe otomotiv şirketlerinin ricalarıdır.

GREV HAKKI AYM ÖNÜNDE
Anayasa ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin hükümlerine değil de otomotiv şirketlerinin ricalarına kulak verilmesi, nasıl bir rejimde yaşadığımızı, siyasetin ve hukukun halini yeterince gösteriyor. 10. Daire, idarenin kanunsuzluğunu engellemesi gerekirken, işçilerin grev hakkını engellemiştir. 10. Daire’nin özgürlükten yasakçılığa bu tersine evrimi, daha şimdiden hukuk literatürüne geçecek “tuhaf” bir yolculuktur.

10. Daire’nin bu “tuhaf” kararı karşısında geriye tek hukuksal umut kalıyor: Son zamanlarda özgürlükçü kararlara imza atan Anayasa Mahkemesi. Sendika, bugünlerde üyesi 5 bin 800 işçinin grev hakkının ihlal edildiğini belirterek AYM’ye bireysel başvuru yapacak. Şimdi gözler AYM’de. 25 Ağustos’a kadar AYM’den ihlal kararı çıkarsa, grev hakkı, tekrar kullanılabilir hale gelecek. Aksi halde erteleme yasak haline gelecek.

1970’li yıllarda sansüre takılan filmler Danıştay kararıyla gösterilirdi. Film afişlerinin üzerinde kocaman “Danıştay kararıyla” bandı yer alırdı. Günümüzde işler tersine döndü. Neredeyse grev pankartları şu hale gelecek: “Danıştay kararıyla: Bu işyerinde grev yasaktır!”