Darağacında son fidan: Hıdır Aslan

25 Ekim 1984'te idam edilen devrimci Hıdır Aslan, ölümünün 35. yılında da unutulmadı. Aslan, 12 Eylül faşist cuntasının ardından ANAP'ın onayıyla Turgut Özal başbakan iken idam edilmişti.

Özgürlük ve Dayanışma Partisi, Aslan'ın ölüm yıldönümünde "Senin sesin yenilgi tanımaz" ifadeleriyle bir video paylaştı.

HIDIR ASLAN

Hıdır Aslan 1958'de Tunceli Hozat'ta doğdu. Ortaokuldaki başarısı üzerine öğretmenlerinin de ısrarıyla ailesi Ankara'daki ağabeyinin yanına lise için gönderdi.

Politikayla Kurtuluş ve Etlik Liseleri'nde okurken tanıştı. Kısa bir süre sonra LİSE-DER'e gitmeye başladı. Bir olaya karıştığı gerekçesiyle tutuklanarak 7 ay cezaevinde kaldı.

1978 sonrası İzmir'e gitti. Şubat 1980'de yakalanınca, Devrimci Yol üyeliği ile suçlanarak Buca Cezaevi'ne gönderildi. 4 yıl süren cezaevi günlerinden sonra 25 Ekim 1984'de Burdur Kapalı Cezaevi avlusunda idam edildi.

Hıdır Aslan'ın cezaevinden arkadaşı Mesut Güngör'e yazdığı mektuplar:

"12.6.1981 Mesut kardeşim, Buca'da olduğunu öğrenince şu hayırsıza iki satır mektup yazalım dedim. (...) En son Ankara Kapalı'dan tahliye olduğum gün görüşmüştük. Hayli zaman oldu; özledik sizleri desek yeridir. Burada bir koğuşta 7 kişiyiz. Azalıp çoğalmıyoruz ve hiç değişmiyoruz. Hep aynı adamlar... Günleri kitap, gazete okuyarak, TV seyrederek, sohbet ederek geçiriyoruz. Sohbet dedim de, herkes anlatacağı şeyi en az iki defa birbirine anlattı. Şimdi üçüncü anlatıma hazırlanıyoruz."

"23.8.1981 Kardeşim Mesut, mektubum gecikti. On günü aşkın bir süre önce aldım mektubunu. Karar sonrası o kadar çok mektup aldım ki... Akraba ve dostlar... Teselli için öncelik tanıdım onlara. Seninki de malum, sona kaldı. (...) Beş kişiyiz. Erhan ve Şirin isminde iki arkadaş var bizim dışımızda. Tecritte yanyana odalarda yalnız kalıyoruz. Şirin ve Erhan aynı odada kalıyor. Şirin, 'Yahu baba, siz bu kahkaha atmasını nerde öğrendiniz? Sabah gül, akşam gül, gül ha babam gül. Ne bu be! Düğün evi mi burası arkadaş?' diyor. Şirin siyasi değil. Yargıtay'da bozuldu cezası. (...) Birçok arkadaşa yazamadım. Mektup yazmasını burada öğrendim. Burayı çıkarsam, tüm yaşantım boyunca yazdığım mektup sayısı 10'u geçmez. Burada zorunlu yazıyoruz..."

"15.9.1981 Sana biraz da yeğenlerimden sözedeyim. Herkese nasip olmayacak kadar çok yeğenim var; 29 tane. Bu yıl 30'un üstüne çıkacak. Çoğunun resmi burada. Mesut, hele iki tanesi; sevimli mi sevimli. Her sabah uyandığımda onların yüzüne bakıyorum. İçim açılıyor..."

"24. 7.84 Gelelim açık görüşlere... Bayramda herkesinki gelir diyorduk. Bozbay hariç herkesinki geldi. Dediğim gibi özellikle böyle yılda bir yakalanan bir görüşü kaçırması buruklaştırıyor insanı. Hatta tadını çıkara çıkara, ekleyip çıkararak anlatmayı bile etkiliyor. Öteki, Kasabalı Taşkın'ın da buraya geldiğinden beri ilk kez geldi görüşçüsü. Çocuk mektup, telgraf yazıyor cevap alamıyordu. 'Evde birşeyler var, biri öldü; anam ya da babam' diye fikir yürütüyordu. O ara bir mektup geldi amca kızından. 'Hüseyin abi, sizin beygir öldüğü için gelemediler sizinkiler' diyor. Başka bir konuyla bağlantılı olsa sakız edilirdi adam..."

"... Sevgili Dost. Bir hafta önce bugün Babalar günüydü. Açık görüş -18 yaşından küçüklere ama var dendi. Yeğenlerle görüşebilir miyiz, oğullarımız olmadı daha dedik. Olur dendi. Biz yazıp çocukları istedik. Açık görüş var dedik İstanbul'dakilere. İlk defa başlarına geliyor; korkmuşlar. Yoksa... Abim, yeğenler, yengeler, amcaoğlu atlayıp gelmişler. Babalar günü olduğunu diğer ziyaretçilerden öğrendiklerinde oh çekmişler. Garipler ne bilsin Babalar Gününü. Yarım saat görüştük... Çocukları yeterince sevemedik. Zaman nasıl doldu anlayamadık. Birlikte resimler çektirdik..."

"... Kıymetli kardeşim, Bugün gene pencereyi açık bırakmışım, gece hafiften bir nezle ve kırgınlık vardı üstümde. Ama öğle yemeğinde kavrulmuş kıyma, içinde de kızarmış biber ve domates gelince hiçbir şeyim kalmadı. Mide güzel bir bayram etti. Bana ait olanın dışında Ali ve Erhan'in yemeklerini de bölüştüm... (..) Çay ve sigara konusu... Biraz prensip sahibiyim denebilir bu konularda. Çayı demli içmeyi, sigarayı 10'un üzerine çıkarmayı kesinlikle kabul edemem. Kürdün inadı tuttu diye bir laf var ya, tam benim için. Dışarda da aynı prensibe sahiptim. Kahveye oturdum mu çift şekerli açık çay masaya söylemeden gelir. Kahvecilerin hepsi öğrenmişti bunu. İşin güzel yanı, şimdi Ali de açık çay içmeye başladı., şekerli hem de..."

Yeğeni Sultan'a yazdığı mektuptan:

"Canım Abim,
Uzun uzun yazacak değilim. Bu ana hep hazırdım. Son yolculuğum yaşamım kadar güzel olmalı. Üzütmek mi? Bunu hiç istemiyorum canlarım. Büyük sözler etmeyi gereksiz buluyorum. Herşey yaşamımız kadar açık ve sade olmalı.

Yaşamak bir türküyse bunu, bu türküyü en güzel biçimiyle söylemeye çalıştım. Zafer şarkısınırı söylendiği günler de gelecek. Kısa da olsa onurlu yaşamanın yolunu seçtiğim için mutlu gidiyorum. İyi, güzel şeyler uğruna yaşanıyorsa her şey, katlanılmayacak şey yoktur. Ölüm bile basitleşiyor. Anlamlıysa ölüm yaşamak kadar güzeldir.

Şu mektubu yazarken bir yandan çay, sigara içiyorum. Ağır ağır. Tadına vara vara. Neşesiz değilim. Bir yandan yaşamımın film şeridini toplamaya çalışıyorum kafamda. Kısacık zamanda bu anlık, hemen her şeyi baştan sona ayrıntılarıyla izlemek oldukça zor gibi.

Vasiyet yazmamı istemiştin. Acele etmemiştim ama buna zamanımız oldu işte. İyiden, güzelden yana olun. Budur isteğim, hepinizden. Tüm dostlarıma, dost yüreklilere sevgimin sıcaklığını iletin. Utançsız, onurlu gidişimi. Üzülmek, acımak hiç kimseden beklemediğim bir şeydir. Bana yapılacak en büyük kötülük budur. İnsan acılarla da yaşamasını bilir, bilmeli. Güç de olsa.

Benim üzerimde büyük emekleriniz var, ödenmeyecek kadar büyük. Senin ve ötekilerin. Siz, emeğin tüm temsilcilerine, dünyadaki tüm emekçi, onurlu güçlü insanlara layık olabilmenin yolunu seçtim. Yapabileceğim her şeyi yapamamış olsam da, bu görevi yapacak yeni insanlar topraktan fışkırıyor.

Ailedeki bana düşen tüm hakları, sen ve Aydın'a bırakıyorum. En yararlı biçimde kullanacağınıza inanıyorum.

Çok şey söylemek istiyorum ama zaman öyle kısa ki. On dakikamız var. Üzülmeyin, acılara yenilmeyin, hayata karşı güçlü olun, yaşam budur. Seçilmesi gereken yaşam. Sultan'a sevgilerimi yolluyorum. Herbirinize isim isim yazamayacağım. Dostlara da. Bu hepsini karşılasın.

Yüreğimin tüm sevgisiyle, tüm onurlu güçlerimle seni, sizi, hepinizi kucaklar, doyasıya öperim. Güçlü olun. Başı dik olun. O güzel günlerde tekrar yanınızda olacağım.

Amcanız, kardeşiniz, dostunuz."

Hıdır Aslan