Darbe, faşizm, filler ve çimenler

Atilla ÖZSEVER / atillaozsever@ttmail.com

15 Temmuz darbe girişimi, başlangıçtan itibaren başarısız olmaya mahkûmdu. Ordu içerisindeki bir grup Cemaatçi askerin gerçekleştirmeye çalıştığı bu darbe girişimi, ne ABD ne de AB tarafından destekleniyordu. NATO’ya bağlı bir orduda darbe yapmak için mutlaka Atlantik ötesinden “icazet” almak gerekir.

Ayrıca TSK’nin hiyerarşik yapısına uygun olmayan bir biçimde, en üst düzeydeki komuta kademesinden hiçbir kimsenin katılmadığı böyle bir darbe girişimi, sonuç itibariyle başarısız olacaktı.

ilerici, demokrat ve sol güçlerin emekçilerle birlikte İslamcı bir faşizme karşı en geniş birlikteliği öngören bir demokrasi programı çerçevesinde bir mücadeleyi inşa etme zamanıdır

Bundan 56 yıl önce 27 Mayıs 1960’da yapılan darbede bile Milli Birlik Komitesi olarak bilinen cuntada, general düzeyinde yüksek rütbeli subay olmamasına karşın KKK Orgeneral Cemal Gürsel ikna edilerek darbe sürecine katılmıştır. 1962 ve 1963’teki darbe girişimleri de albay rütbesindeki Talat Aydemir komutasında başarısızlıkla sonuçlanmıştır.

15 Temmuz darbe girişiminin teknik açıdan da çok başarısız olduğu başlangıçtan itibaren ortaya çıkıyordu, anlamsız bir şekilde köprü geçişleri kapatıldı. Kritik mevki ve yerler ile medyanın etkisizleştirme operasyonlarında beceriksizlikler yaşandı.

Esas itibariyle YAŞ öncesi TSK’den 1.200 dolayındaki Cemaatçi subayın tasfiye edileceği bilgisi, bu kesimi can hayliyle bir ‘intihar’ girişimine yöneltti. Tasfiye sonrası hapse girecekleri endişesi de, bu acemi darbe girişimine yol açtı.

Kuşkusuz bu başarısız darbe girişimi, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile AKP’ye büyük yarar sağladı. Darbe girişiminin hemen ardından 3 bin dolayında asker tutuklandı; büyük kısmının Fetullah Gülen Cemaati’ne mensup olduğu iddia edilmekle birlikte, içlerinde Atatürkçü subayların da bulunduğu ifade ediliyor. 2 bin 745 savcı ve hâkim açığa alındı, 2 Anayasa Mahkemesi, 140 Yargıtay, 48 Danıştay üyesi hakkında da yakalama kararı çıkarıldı, gözaltılar başladı. Ordu ve yargıda, Erdoğan ve AKP’nin hâkimiyeti tamamen perçinlenmiş olacak.

Bu gelişmelerin erken bir seçime ve ardından da Anayasa değişikliği yapılarak Erdoğan’ın başkanlığına yol açabileceği öngörülüyor. Tabii ki tüm ilerici, demokrat ve sol güçler, hem askeri bir darbeye, hem de otoriter faşist bir rejime kesinlikle karşıdırlar.

Nitekim Birleşik Haziran Hareketi, Halkevleri, ÖDP, EMEP, KP, HTKP gibi sosyalist partiler ve ilerici, demokratik güçler, bu karşı duruşu çok açık bir biçimde dile getirdiler. DİSK, KESK, TMMOB, TTB gibi emek ve meslek örgütleri de “AKP’ye teslim olmayız, darbeden medet ummayız” açıklamasını yaptılar.

Türkiye’nin tarihinde görülmüştür ki; devleti ele geçirmek isteyen iktidar odakları arasındaki çatışmalar, sonuç itibariyle emekçilerin, demokratların, solcuların ezilmesine yol açabilmektedir. Bu kez de fillerin çatışmasının çimenlerin ezilmesine yol açmaması için doğru bir strateji ve mücadele süreci örgütlenmelidir. Şimdi tüm ilerici, demokrat ve sol güçlerin emekçilerle birlikte İslamcı bir faşizme karşı en geniş birlikteliği öngören bir demokrasi programı çerçevesinde bir mücadeleyi inşa etme zamanıdır…

***

darbe-fasizm-filler-ve-cimenler-161508-1.

Turkuaz Kart’la yabancı kiralık işçilik

TBMM Sağlık ve Çalışma Komisyonu’nda kabul edilerek Meclis gündemine giren Uluslararası İşgücü Kanun Tasarısı, yabancı işçilere belirli koşullarda yasal çalışma imkânı getiriyor. Tasarı, özellikle nitelikli işgücü olarak değerlendirilen yabancı çalışanlara “Turkuaz Kart” verilerek, bu kişilerin çalışma haklarından yararlanmasını öngörüyor.

Meclis Çalışma Komisyonu üyesi ve CHP İstanbul Milletvekili, sendikacı Yakup Akkaya, “Tasarı ile ucuz işgücünün önü açılacak. Örneğin herhangi bir Ortadoğu ülkesinden gelen bir kaynakçı, asgari ücretle çalışmaya razı olacak. Bir süre önce çıkan Kiralık İşçilik Yasası ile birlikte uluslararası özel istihdam büroları, ülkemizde faaliyete başladı. Şimdi bu bürolar aracılığıyla yabancı mühendis, mimar, doktor, teknik eleman daha ucuza iş bulacak. Yerli nitelikli işgücümüz ise ya işsiz kalacak ya da daha düşük ücretle çalışmak zorunda kalacak” diye konuştu.

Yakup Akkaya, yasanın TMMOB, TTB gibi meslek kuruluşlarını devre dışı bırakacağını, yerli işgücünün bu kuruluşlardan belge alması gerekirken yabancı mühendis, mimar ve hekimlerin belge almaksızın daha avantajlı bir biçimde çalışma olanağına kavuşacağına dikkat çekti. Akkaya, “Turkuaz Kart” sahibine doğrudan vatandaşlık hakkının verileceğini de belirtti. TMMOB Başkanı Emin Koramaz da, yasanın geri çekilmesini istedi.

ILO sözleşmesi onaylansın
DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, tüm göçmen işçilerin kayıtlı çalışması gerektiğini kaydederek, ucuz işgücü kitlesi yaratmanın ciddi toplumsal sorunlara yol açacağına dikkat çekti. Çerkezoğlu, göçmen işçilerin Türkiye işçi sınıfının rakibi değil bir parçası olduğunu belirterek, “Türkiye, vakit geçirmeksizin Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) göçmen işçilerin haklarına ilişkin 97 ve 143 sayılı sözleşmelerini imzalamalı ve yürürlüğe koymalıdır. Bu sözleşmelere göre göçmen işçiler; ücret, çalışma saatleri, izin, asgari çalışma yaşı, eğitim, sendika üyeliği ve barınma gibi haklardan eşit şekilde faydalanmalıdır” dedi.

Türk-İş Genel Sekreteri Pevrul Kavlak da, Suriyeli sığınmacıların Türk işçileriyle eşit koşullar altında, insan onuruna yaraşır şekilde istihdam edilmeleri gerektiğini ifade ederek, “Bazı kötü niyetli işverenlerin, kayıtlı işçileri işten atarak haksız bir şekilde Suriyeli istihdam etmelerinin, bu insanları sömürmelerinin önüne geçilmelidir. Geçici çalışma izni verilecek bu kişilere, sendikalara üye olma ve toplu iş sözleşmelerinden yararlanma olanakları da sağlanmalıdır” diye konuştu.