Darbe saf kötülüktür. Çünkü silah ve öldürmek onun için yöntem değil, varoluş biçimidir. Bu kötülük bulaşıcıdır. Ve aslında bir üniformaya asla ihtiyaç duymaz. Hiçbir darbe kendi toplumunu kurmadan gitmez. Her darbe kendi artığı bir toplumu bırakarak bir kenara çekilir. Bir gün yeniden ortaya çıkmak için kinini biriktirir.

Darbe yalnızca saf kötülük değildir aynı zamanda bu dünyadaki diğer bütün kötülüklerin de anahtarıdır.

Bu ülkede darbelerin tarihi kinin ve acıların tarihidir. Bir gün bir sabah ekranlarınızda beliriverir ve sizi en sevdiklerinizle avlar. Onun ağzından duyduklarınız sizi öldürmeden önce vurduğu son darbedir. Dünyadaki bütün darbe bildirilerinin içeriği aynıdır. Hepsi iyilikten, güzellikten, hoşluktan bahseder. Örneğin “Yüce Türk Milleti, siyasi partilerimiz yüce Atatürk’ün cumhuriyeti döneminde unutulmuş mezhep ayrılıklarını kışkırtmakta faydalar görerek Erzincan, Sivas, Kahramanmaraş, Tunceli ve Çorum illerinde siyasi çıkarlar uğruna vatandaşlarımızın birbirini katletmelerine neden olmuşlardır” der ama öte yanda o illerde öldürülenlerin yakınlarını toplayarak işkenceden geçirir.

“Tek ayak üstünde, duvar dibinde duruyorum. Ceza! Ama bir süre sonra yoruluyorum. Ayağım düşüyor yere, tutamıyorum. Emre itaatsizlik! Cezası: Duvarın dibinde, kanalizasyon kapağını kaldırdılar, bir avuç b.k alıp ağzıma attım. Sonra ağzımda pislik, hazır ola geçtim, öylece duruyorum. Kıpırdamak yok, temizlemek yok, yere tükürmek yok. Öylece ağzım kapalı, kımıldamadan ayakta, hazır olda bekliyorsun. Bir süre sonra bıraktı, içeri girdim. Elazığlı arkadaş, ismi Ramazan. Allah razı olsun, bazı dişlerimi iple çekti. Çünkü temizleyemedim dişlerimi....”

Darbe yalnızca saf kötülük değildir aynı zamanda bu dünyadaki diğer bütün kötülüklerin de anahtarıdır. Kenan Evren’in okuduğu bildirinin o süslü sözlerinin önü, sonu ve özeti şu yukarda okuduğunuzdur.

Peki darbeye neden karşıyız? Sadece hayatta kalmak için karşı olunmaz. Çünkü darbeye karşı olmak zaten ölümü göze almaktır. Eğer insan ölümü göze almışsa darbenin ona sunacağını düşündüğü hayatı yaşamaktansa ölmeyi tercih ettiği için darbeye karşıdır. Kısacası mesele dayatılan hayatlar meselesidir. Darbe, içinde bok yemenin olduğu bir hayatı da dayatabilir, sokakta yürürken tacize uğradığınız ve tacizcilerin ceza almayacağı bir hayatı da… Darbe kendi ahlakını ve anlayışını dayatır. Açlığı ve sömürülmeyi dayatır. Ve insan darbeye karşı ölümü göze alıyorsa kendisine dayatılan bu hayatı yaşamak istemediğindendir. Dayatılan hayat direnme hakkını kendiliğinden ortaya çıkarır.

İşte o zaman onun önünde ne tank, ne toma dayanır!