15 Temmuz’un ve önceki yılların da darbe ve kaos günlerinin tanıkları Zülfü Livaneli, Tarık Akan, Atilla Dorsay, Şükrü Erbaş ve Aytaç Arman BirGün’e konuştu. Sanatçı Arman, “Darbenin cehenneme kadar yolu var. Bu garip bir şey diğerleriyle kıyaslanamaz” dedi

Darbelerin cehenneme  kadar yolu var

Türkiye’nin 93 yıllık tarihinde saymakla bitmeyen hayli kabarık darbe listesi var. Toplumun her kesiminin canına okuyan bu süreçlerde sanat dünyası da payına düşeni alarak ağır bedeller ödedi. Şarkılar bestelendi, şiirler yazıldı, filmler çekildi; bir kez daha yaşanmaması için yüzleşmek için… Ancak ne yazık ki 15 Temmuz akşamı yaşanan askeri darbe girişimiyle Türkiye tarihine kara bir leke daha eklendi. Sonrasında yaşananlar ise durumu daha da içinden çıkılmaz hale dönüştürdü. Sokaklarda yaşananlar vahşet görüntüleri olarak tarihe geçti. Bu sürece ve daha önceki darbelere tanık olan sanat ve edebiyat dünyasının önemli isimleri Zülfü Livaneli, Tarık Akan, Attilla Dorsay, Şükrü Erbaş ve Aytaç Arman BirGün’e konuştu.

Aytaç Arman: Bu bildiğimiz klasik darbe değil!
“Darbenin konuşulacak hiçbir yanı yok. Cehenneme kadar yolu var” diyen sanatçı Aytaç Arman 15 Temmuz’u şöyle değerlendirdi: “At İzi it izine karışmış. Bu garip bir şey, diğerleriyle kıyaslanamaz. Nedir, nerden kaynaklanır, nasıl bir şey aklım almıyor. Darbeler hükümetlere karşıdır diye algılanır geniş kitlelerce; darbeler halka karşı yapılır. Sonucunda hükümet gider, bir hükümet gelir. Demirel iki defa şapkasını aldı gitti ve geldi. Darbeler halk üzerinde kalıcı olumsuz etkiler bırakır. Halkın özgürlükleri gider, halkın hakları gasp edilir. Tabii ki halk zarar gördüğünde sanat da zarar görür. Her türlü özgürlük rafa kalkar. Başka boyutları da var. Sonuç itibariyle klasik bir darbe olarak gözükmüyor. Dehşet, vahşet garip şeyler oluyor, yaşayıp göreceğiz. Karamsar olmamak için hiçbir nedenimiz yok ama nefes alıp verdiğimiz sürece umut hep vardır. Onun için umutlu olmak zorundayız.

Zülfü Livaneli: Bu kez başka bir tehlikeye uyandık
Darbeye de sokakta yaşanan linç kültürüne de karşı olduğunun altını çizen Zülfü Livaneli şunları söyledi: “Darbeler Türkiye’ye büyük zarar verdi ve kabul edilemez. Darbeler yüzünden bu hale geldik. Darbeyi önlüyoruz adı altında sokağa çıkan insanların vahşet sergilemesi de hiç kabul edilemez. Uygulanan vahşete karşıyım. AKP teşkilatının örgütleyip sokağa çıkardığı örgütlü hareketler bunlar. Genç askerler, çocuklar... Bu görüntüler dehşet verici... Bunların durmadan tekbirle yürümeleri ise toplumda örgütlü bir kesim olduklarını gösteriyor.

Sivil halk şiddetine, örgütlü şiddete karşı olduğumuz kesin. Onun dışında bu olayın nasıl gelişeceğini bilemiyoruz. Birçok alanda tasfiyeler başladı, yargı da bunlardan biri.. Bu sadece Fettullah örgütünün tasfiyesiyle kalmaz, laiklik tasfiyesine de dönüşürse o zaman bambaşka bir anlama gelecek. Türkiye’ye böyle olmamasını umuyorum. Bu kez başka bir tehlikeye uyandık galiba ama birkaç gün izleyelim, şu anda kendimizi çok bağlayıcı tavırlar almak yanlış olur.

Tarık Akan: Hiç bir darbe demokrasi getirmez
“Ülkem adına çok üzüldüm, hiç bir darbe demokrasinin ‘d’sini dahi getiremez. Böyle yanlış yapılar, aptalca bir hareket ülkeme hakikaten yakışmıyor. Çok üzüldüm çok.”

Şükrü Erbaş: Sadece ve sadece yaşama hakkı
15 Temmuz’da yaşananları Oscar Wilde’ın “Kaba gücü bir noktaya dek anlayabilirim, ancak kaba mantığa dayanılmaz” sözünden yola çıkarak değerlendiren Şükrü Erbaş: Bu ucuz oyun gerçekten dayanılacak gibi değil. Size darbe yapılıyor, siz bütün bakanlarınızla televizyon kanallarında demeçler veriyorsunuz. İşgal edilmiş havaalanı, uçağınız inecek diye birkaç saat geçmeden boşaltılıyor! Sabaha çıkmadan darbeyi yargıçlar yapmış gibi üç bine yakın yargıcı açığa alıyorsunuz. Sokağa çağırdığınız halk, gecenin bir yarısı evinde uyuyan öteki halka küfürler ederek ellerinde palalar, sopalar dönüp Alevi mahallelerine yürüyor. Darbelere karşı kendilerini korumaları için halka ruhsatlı silah vermekten söz ediyorsunuz. Beş vakti yirmi dört vakte çıkardınız; camiler gece gündüz sizin büyük demokrasinize çağırıyor bizi. Bütün bir ülkeyi bir gecede teslim alıyorsunuz. Darbe değil de bir siyasi bağış bu. Benim sorum bizlere... Bizler, tek tek ya da topluca öldürülmeden önce; bütün bu vahşeti utanç ve çaresizlik içinde daha fazla seyretmeden; bu faşizm bizi evlerimize gömmeden, bütün o büyük teorik gevezelikleri bir kenara bırakıp, sadece ve sadece yaşama hakkı temelinde ne zaman yan yana duracağız?

Atilla Dorsay: Bir opera provası gibi
Bu darbenin demokrasi adına çok derin yaralar açtığını ve diyalog kurma çabalarında telafisi mümkün olmayan zararlar vereceğini belirten Atilla Dorsay: Son derece beceriksizce yapılmış adeta bu iktidarın eline koz vermek için bu kadar kötü planlanmış gereksiz, saçma, anlamsız bir darbe gösterisi. Bu anlamsız girişime dayanarak siyasal gücünü ve iktidarını büsbütün güçlendirmeye çalışan, bunun getirebileceği demokrasi düşüncesi etrafında birleşme olanaklarını bile cömertçe harcamaya hazır gözüken bir hükümetin ve bir başkanın yönetimi altında gitgide daha çok bölünmeye, parçalanmaya birbirine girmeye neredeyse iç savaş provası yapmaya hazırlanan bir toplum.

Bu askeri bir darbeyse! Nerede sivil hükümete karşı herhangi bir tutuklama bir bakanın bir bürokratın tutuklanması işinden el çektirilmesi! O kadar beceriksizce ki neredeyse bir opera provası gibi duruyor. Sanki bir yerden planlandığı, tezgahlandığı izlenimi bile akla gelebiliyor. Bu darbeyi ciddiye almak mümkün değil. Bu darbenin demokrasimizde görünenin aksine çok derin yaralar açacağına ve kendi aramızda diyalog kurma çabalarına telafisi mümkün olmayan zararlar vereceğine inanıyorum. Hiçbir açıdan darbeyi savunmak mümkün olmadığı gibi darbenin yarattığı ortamın da ülkemize herhangi bir hayır getireceğini sanmıyorum.