Coğrafya derslerinin uğrak noktalarından biriydi Cebelitarık Boğazı

Coğrafya derslerinin uğrak noktalarından biriydi Cebelitarık Boğazı. Akdeniz ile Atlas Okyanusu’nu birleştiren, Avrupa ile Afrika kıtalarını ayıran bu kritik yer, tarihten de bildiğimiz kadarıyla birçok krizin merkezi olmuştu. Haritadaki bu küçük nokta, artık futbol dünyasının da resmen bir parçası.

31 bin kişilik San Marino’nun bile yanında kalabalık kaldığı diyar, milli takımı bulunan en küçük nüfusu durumunda. Dile kolay 29 bin kişiden bir 11 çıkarıyorlar. Hal böyle olunca tesisatçılar, itfaiyeciler, gümrükçülere gün doğuyor. Şaka bir tarafa takımda iki profesyonel futbolcu bulunuyor, onlar da bizim halı saha takımının şampiyonluğa oynayacağı Cebelitarık liginde mücadele ediyor.

2016 Avrupa Şampiyonası elemelerinde oynadığı iki karşılaşmada da yedi gol yiyen minikler, iki sınavlarında da manşetleri süslediler. Polonya’ya ter attırırken ilk kez resmimaça çıktılar, İrlanda’dan fark yerken bir rekora yardım ve yataklık ettiler. Müsaadenizle hikâyeyi burada biraz geriye saralım...

Aslında her şey asırlar önce başlamıştı. Araplardan bölgeyi 15. yüzyılda ele geçiren İspanyollar, 1704’te İngiltere-Hollanda kuvvetlerine engel olamayınca, Antik çağlarda Herkül’ün Sütunları olarak bilinen topraklar el değiştirmişti. İspanya, güneyinde yer alan Birleşik Krallık’ın kanatları altındaki mıntıkaya gözünü dikse de, iki kere sandığa gidilmiş, referandumlardan dünyanın dört bir köşesinde olduğu gibi Kraliçe’ye sadakat çıkmıştı.

Zaten bundan kelli Cebelitarık ile İspanya’nın aynı grupta yer almasına izin verilmiyor. Aradaki husumetten korkuluyor. İşin futbol boyutuna gelirsek, vakt-i zamanında Malta’ya 12 atan Boğalar, daha güçsüz komşularına ne yapardı insan kestiremiyor.

İşte minikler ilk resmi maçlarında Polonya ile buluştular. Yer Portekiz’di. Şaşırmayın canım o kadar küçük yerde UEFA normlarına uygun stat ne arar... İber Yarımadası’nın büyük abisiyle de kanlı bıçaklılar, ondan Portekiz’in yolunu tuttular. Faro’daki Algarve Stadyumu’na tüm Cebelitarık sığıyor ya neyse. bin 600 futbolsever tarihe tanıklık etmişti...

İşte o tarihi mücadelede sahne alan üç kardeşten Kyle, Malta’ya karşı kazanılan hazırlık karşılaşmasında galibiyeti getiren golü atmıştı. O acente; diğer Cascairo’lar Ryan ve Lee polisler.

Kimilerinin aklına daha önce üç biraderin bir milli maçta oynayıp oynamadığı sorusu gelebilir. Hemen yanıtlayayım, 1948 Olimpiyat Oyunları’nda Yugoslavya’yı yenerek altın madalya kazanan İsveç’te üç Nordahl sahne almıştı. Knut Roma, Bertil Atlanta’ya gitmiş, Milan’a transfer olan Gunnar leblebi gibi gol atmıştı. Zaten o, Serie A tarihinin en golcüleri sıralamasında Silvio Piola ve Francesco Totti’den sonra üçüncü basamakta yer alıyor.

Cebelitarık’ın serüveniyle devam edelim. İkinci müsabakalarında da İrlanda’ya ter idmanı yaptırdılar. Hat-trick yapan Robbie Keane, Avrupa Şampiyonası elemelerinde en çok gol atan futbolcu unvanını ele geçirdi. Toplamda 21 defa fileleri sarsan emektar yıldız, dünün fiyakalısı, bugünün “içimizdeki İrlandalı”sı Hakan Şükür’ün rekorunu kırmıştı. Hal böyle olunca gördüğümüz “Robbie Keane Hakan Şükür’ü tarihe gömdü” başlığı Yeni Türkiye’de bizleri şaşırtmamıştı.

Boğaz’dan darboğaza gelince...

Malum federasyon başkanımız da Yeni Türkiye diyordu, fakat görünen tablo eskinin şerefli mağlubiyetlerini hatırlatıyor. Önce kibirimizi bırakalım, sonra gerçekten yapılanmaya bakalım. Zira kendimizi dev aynasında görerek çok yıl, turnuva kaybettik.

“Topu elle kaleye götürseler, üç kez kaleye gidebilirler” dediğimiz, “averaj takımı” ilan ettiğimiz İzlanda, üç maçta kalesini gole kapattı, rakip fileleri sekiz defa ağları sarstı. Hakikaten averaj yaptılar, grubun tepesine oturdular. Peki bugünkü teknik direktörleri Lars Lagerbäck üç yıl önce göreve geldiğinde, FIFA sıralamasında kaçıncıydılar? 106. Peki şimdi? 34!

Peki bizim lisanslı futbolcu sayımızın İzlanda’nın nüfusundan fazla olduğunu biliyor muydunuz...