Tinerci çocuklardan korktular. Travestilerden korktular. Ne aynı mahalleyi paylaşmak istediler onlarla ne aynı bakkaldan alışveriş yapmayı. Evlerini, dostluklarını, komşuluklarını, insanlıklarını, bir basit merhabalarını çok gördüler. Sokaklarından bile geçmek istemediler. Onlar tinercilerle, sokak çocuklarıyla, travestilerle göz göze gelmekten korkan, arkalarından onlara kötü bakışlar savuran insanlar. Pınar Selek ise eşcinsellerin, travestilerin, transseksüellerin, tinerci çocukların sokaklarına, dünyasına giren, onlarla yaşayan, bizi alt kültürlerin dışlanma mekanlarının içine sokan bir kadın. Ataerkil iktidarın ve kafa yapısının “ötekilere” yaklaşımını Ülker Sokak’ta inceleyen bu kadının artık diğer dışlanmışlardan çok bir farkı yok. Çünkü ondan da rahatsız olanlar çıktı. Onu da sürgün ettiler. Onun da gözlerine bakacak ne cesaretleri ne yüzleri kalmadı bazılarının. O da bir « temizleme operasyonunun » kurbanı. Ve onlar yüzünden biz Pınar Selek adını artık muhteşem araştırmaları yerine başka konularla anmak zorunda bırakılıyoruz. Olguların kelimelere nasıl hapsedilebileceğine şahit oluyoruz. Geleceğimizin geçmişimizden daha aydınlık ve güzel olacağına olan inancımızı yavaş yavaş kaybediyoruz.

 
Mahkeme sürecinden bahsetmenin lüzumu yok sanırım. Dava başladığında çocuk olanlar bugün çocuk sahibi oldular. Şaka gibi ama şaka değil. Yalan gibi ama yalan da değil. Kafka romanını hatırlatan, adaletsizliğin, saçmalığın 14 yıldır süren bir örneği, bir hukuk skandalı Pınar Selek’in başına gelenler. Oysa Pınar Selek adı mahkemelerde hiç geçmemeliydi. Bugün bu yazı hiç yazılmamalıydı. Çünkü onun başına gelenler hiç yaşanmamalıydı. Konuşmalarda başka konular içinde geçmeliydi ismi. Ve adını andığımız vakit kurduğumuz her cümle böyle öfkeyle, hayal kırıklığıyla çıkmamalıydı. Mahkeme kararları, bilirkişi raporları ve bunca gerçeklik karşısında devam ettirilen bir utanç tablosu hiç yaşanmamalıydı. Vicdan kelimesinin kimileri için bir anlam ifade etmediğini görüyoruz. Sevgi ayrı bir konu. Saygı deseniz başka bir yerde duruyor. Biz sadece adalet istiyoruz! Geç de olsa gelen bir adalet.  Çünkü o, bu dava yüzünden Sokak Atölyesini, çalışma alanını kaybetti. O, bu dava yüzünden annesini kaybetti. Yaşanılan bunca haksızlıklara, kine, travmalara, işkencelere rağmen insan yine de birilerinin içinde, çok derinlerde bile olsa bir iyilik, bir adalet kırıntısı olduğuna inanmak istiyor. Çünkü her şeye rağmen insan böyle gaddarlığın, haksızlığın hüküm sürdüğü, salt kötü bir dünyada yaşadığını kabullenmek istemiyor.
 
Şiddet, adaletsizlik, eşitsizlik daha fazla normalleşmesin. Hiçbir annenin kalbi haksız bir dava yüzünden durmasın. Hiçbir sosyolog çalışma alanı olan ülkesinden uzakta yaşamak zorunda bırakılmasın. Vicdandan, duyarlılıktan ümidini kesenler sadece adalet istemişti. Geç de olsa hak yerini bulsaydı keşke. Hayal kırıklığına rağmen umutla, boğazlarda düğümle beklenen o adalet 14 yıl sonra bile gelmedi. Pınar Selek de gelmez artık. Kimse o ve onun gibileri bir daha dışlananların gözlerine bakmaktan çekinenlerle karşı karşıya getirmesin.