Ankara’da 108 kişinin yargılandığı, ama duruşmaları aralıksız devam etmesine rağmen sessiz sedasız görülen bir dava var: Kobani davası.

Hatta bugün 13. duruşmanın ikinci oturumu görülüyor. Bu oturum-duruşma nedir sorarsanız, şöyle: İlk duruşma 26 Nisan 2021'de görüldü. O günden bu yana da iki hafta duruşma, iki hafta ara şeklinde devam ediyor. Yani sanık siyasetçiler ve avukatları bir yıldır Sincan Ceza İnfaz Kurumları kampüsündeki duruşma salonunda.

Dava dosyası eklerle birlikte 1000 klasöre ulaşmış olsa da mahkeme, davayı yakın zamanda bitirmek için elinde geleni yapıyor.

Bu sırada sanık avukatları ise dosyaya hazırlık yapmak, gelen giden evrakları incelemek, tutukluluk haline itiraz gibi acil işleri yapmak, talimatla dinlenen müştekilerin ifadelerini incelemek, cezaevinde müvekkilleriyle görüşmek ve savunmaya hazırlanmak gibi birçok mesleki faaliyetini gereğince yapamıyor.

Tabii hapishanelerden SEGBİS’le bağlanan sanıklar da bu uzun günler boyunca sandalyede, kapalı alanda, saatlerce hava almadan oturmak zorunda kalıyor. Günlerce…

Malum, davada Halkların Demokratik Partisi’nin (HDP) önceki dönem Eş Genel Başkanları Figen Yüksekdağ ve Selahattin Demirtaş ile HDP MYK üyelerinin de aralarında bulunduğu 22’si tutuklu 108 kişi yargılanıyor.

Davanın, onlar kadar tanınmayan ama son dönemde haberlerde adı sıkça geçen bir diğer tarafı da var: Bahtiyar Çolak, mahkemenin önceki heyet başkanı. Şu anda hakkında açılan soruşturma kapsamında ev hapsinde.

Avukat Kenan Maçoğlu, davanın birinci yılında yaptığımız söyleşide eski heyet başkanının icraatlarını şöyle anlatmıştı:

“Eski mahkeme başkanı 3 bin 530 sayfa iddianameyi ve 324 ek klasörü bir hafta içerisinde (o arada gün boyu aralıksız devam eden FETÖ duruşmalarına da girerken) tensip zaptındaki ifadesine göre ‘titizlikle inceleyerek’ iddianameyi kabul kararını verdi. Yargılama başladıktan sonra usul hükümlerini hiçe sayarak, savunma ve adil yargılanma hakkını ihlal eden ve yargılanan arkadaşlarımızın tutuklu kalmasına yol açan kararlara imza attı. Basına yansıyan bilgilere göre kendisi, Atadedeler isimli, kendilerini ‘derin devletin ticari istihbarat ayağı’ olarak tanıtan yasadışı örgütün 2 numarası. Yine haberlere göre, etkin pişmanlıktan faydalandığı için tutuklanmayıp ev hapsiyle serbest bırakıldı. Böylesine önemli bir dosyada özel olarak görevlendirilen ve yalnızca Kobani dosyasını görecek olan bir mahkeme heyetinin başkanı olarak, yapmış olduğu tüm işlemlerin hukuken geçersiz olması gerekir. Bahtiyar Çolak hakkında teknik ve fiziki takip yapıldığı biliniyor. Soruşturma dosyasını inceleme şansımız olsa belki de heyet ve siyasi iktidar arasında doğrudan bağlantılara dair birçok bilgi ve belgeye ulaşılabilecek. Fakat bu konudaki taleplerimiz mahkeme heyeti tarafından reddedildi.”

Yani, bu kadar önemli bir davada mahkeme heyeti başkanı çok ciddi, daha da önemlisi bu davayı etkileme ihtimali bulunan bir suçlamayla karşı karşıya. Ama sanık avukatları, hâkim ile ilgili bilgilere ulaşamıyor.

Acaba, bu evraklara ulaşanlar dosyayı Kobani davasındaki adil yargılama hakkı çerçevesinde de inceleyecek mi?

Yoksa avukatların, “iktidarın, Atadedeler çetesi ve Bahtiyar Çolak üzerinden Kobani davasındaki ajandasını uygulamak için müdahale ettiği” yönündeki açıklaması duymazdan mı gelinecek?

Peki ya Selahattin Demirtaş’ın “Bahtiyar Çolak gerçekten Süleyman Soylu ve Bahçeli himayesinde bu örgütü kurmuşsa bu davayla alakası yok diyebilir misiniz?” sorusu cevapsız mı kalacak?