Davos zirvesi bugün İsviçre Alpleri’nde başlıyor. 2019’un teması: Küreselleşme 4.0: Dördüncü Sanayi Devrimi Çağında Küresel Mimariyi Şekillendirmek. Bu havalı başlığa bakmayın küresel elitler arasında da belirgin bir tedirginlik ve endişe hâkim… Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) düzenlediği Davos toplantıları 1971’den beri her yıl “creme la creme” diye adlandırılan dünyanın “kaymak tabakasını” bir araya getiriyor. İş insanları, […]

Davos 2019 başlarken

Davos zirvesi bugün İsviçre Alpleri’nde başlıyor. 2019’un teması: Küreselleşme 4.0: Dördüncü Sanayi Devrimi Çağında Küresel Mimariyi Şekillendirmek. Bu havalı başlığa bakmayın küresel elitler arasında da belirgin bir tedirginlik ve endişe hâkim…

Dünya Ekonomik Forumu’nun (DEF) düzenlediği Davos toplantıları 1971’den beri her yıl “creme la creme” diye adlandırılan dünyanın “kaymak tabakasını” bir araya getiriyor. İş insanları, politikacıların yanında son dönemlerde sanat ve spor dünyasının ünlüleri de zirveyi renklendiriyor. 1992’de Nelson Mandela ile beyaz yönetimin başkanının; 2001’de Filistin devlet başkanı Yaser Arafat ile Şimon Peres’in buluşmaları kayda geçen önemli olaylar olarak hatırlanıyor. 2009’da ise Tayyip Erdoğan’ın yapmacık da olsa toplantılara egemen burjuva adabını, yerle bir eden esip gürlemesi hala akıllardan çıkmıyor.

DAVOS SINIFI

Amerikalı toplumsal aktivist ve düşünür Susan George katılan erkanı “Davos Sınıfı” olarak adlandırılıyor. George’a göre aralarında çelişkiler de bulunsa, bir sanayi kuruluşunun çıkarları bankacılarla tam örtüşmese de toplumsal tercihlere gelince uzlaşmayı başarıyorlar. Ne var ki 1980’lerden beri uyguladıkları kendini düzenleyen piyasa ve serbest ticarete dayalı neoliberal program bugün tıkanmış durumda. Ekonomik performans iç açıcı olmadığı gibi, kamuoyu nezdinde de ideolojileri inandırıcılığını yitirmiş bulunuyor. (Davos Class, Transnational Institute, 2012.)

ELİTLERİN BÜYÜK ÇELİŞKİSİ

Susan George’un 2012’de dillendirdiği bu görüşler bugün yeni bir veçheye bürünmüş görünüyor. 2019 buluşmasında gündemin önemli bir maddesi, “sağ popülizm” diye etiketlenen, otoriter aşırı sağ liderlerin yükselişi. Trump, Erdoğan, Orban derken halkaya son eklenen Brezilya cumhurbaşkanı Bolsonaro da Davos’ta boy gösterecek.

Küresel elitler için şöyle bir çelişki söz konusu: Sağ popülistler; “elitlere” karşı “halk” (bizde millet) söylemiyle kapitalist küreselleşmeden beli bükülmüş sade insanları seferber etmeyi başarıyorlar. Tepkilerini yerine göre yabancılara, göçmenlere, Müslümanlara, yerlilere, eşcinsellere yönelterek işçi sınıfının öfkesini soğuruyorlar; okların gerçek hedeflere, eşitsizlikleri doğuran güç ve mülkiyet ilişkilerine çevrilmesini önlüyorlar. Örneğin, Bolsonaro sıkı bir özelleştirmeci, serbest piyasacı. Zaten Erdoğan’dan Macar Orban’a bu tarz demagogların büyük sermayeye karşı sorunları yoktur. Aksine, zımni olarak zenginlerin çok çalışmayla, alın teriyle servet sahibi olduklarını, fabrikalar kurarak “millete” fırsat kapıları açtıklarını ima ederler.

Ancak küresel elitler bu süreçte kapitalist küreselleşmenin ideolojik hegemonyasını yitirdiğini, cazibesinin azaldığını, inandırıcılığının zayıfladığını da görüyorlar. Artık Mc Donalds açılan, Starbucks’ta kahve yudumlanan her ülkede mutluluk ikliminin hâkim olacağı tezinin geçersizleştiğini fark ediyorlar. Aşırı üretim ve birikimin ekolojik dengeyi bozduğunu, giderek derinleşen gelir ve servet dağılımı uçurumlarının böyle sürdürülemeyeceğini anlamış bulunuyorlar.

DAVOS 2019 GÜNDEMİ

Davos 2019’un temasının Küreselleşme 4.0 şeklinde belirlenmesi de kapitalizmin geleceğine ilişkin böyle bir kaygının sonucu olmalı. Başkanlık divanında Microsoft CEO’su Satya Nadella’nın yanında milenyum kuşağından 6 gencin oturması, eşbaşkanlıklarda çoğunluğu kadınların oluşturması gibi atraksiyonlar eksik değil. Ancak ana eksen küresel kapitalizmin çelişkileri.

Toplantıya sunulan DEF raporunun girişinde, Başkan Borge Brende, “birçok ülkede kutuplaşma artıyor”, bazı örneklerde ise, “toplumları bir arada tutan toplumsal sözleşme çöküyor” vurgusunu yapıyor. IMF’nin yayın organı Finance and Development dergisinin Aralık 2018 sayısında ana temanın “Yeni Bir Toplumsal Sözleşme” olması teknolojik gelişme ve küreselleşmenin yarattığı alt üst oluş karşısında yurttaşların güvensizlik hissini dağıtacak yeni bir toplumsal sözleşme önerilmesi de “düzenin akillerinin” sistem açısından yaklaşan tehlikenin farkına vardıklarını gösteriyor.

DEF raporunda küresel riskler sıralanırken, aşırı hava koşulları, iklim değişikliği anlaşmasının geçersiz hale düşmesi ve doğal felaketler ilk 3 sırayı alıyor. Çin’in yavaşlayan büyümesi, popülizmin yükselişi, Brexit çıkmazı, iklim değişikliği krizi ana gündem maddelerini oluşturacak. Prens William ve Yeni Zelanda’nın genç kadın başbakanı Jacinda Ardern’in de katıldığı bir oturumda da depresyon, anksiyete ve zihin sağlığı sorunları üzerinde durulacak.

DÜNYANIN LANETLİLERİ NEREDE?

Küresel burjuvazinin kendi perspektifinden sorunları tartışması ve çıkış yolu araması gayet doğal. Dünyanın lanetlileri, emekçileri, ezilenleri adına 90’larda Davos’u protesto gösterileri yapılır, elitler kayak merkezine koruma kalkanı eşliğinde bin bir zahmetle ulaşırdı. Dünya Sosyal Forumu ise, dünyanın altta kalanları adına sorunları ve çözümleri masaya yatırırdı.

Şimdi ise bizim saflarda bir yılgınlık havası gözleniyor. Bugün en büyük sorumluluğumuz enternasyonal bir inisiyatifi geliştirmek; küreselleşmenin efsunundan sıyrılan geniş kitlelerin sağ popülizmin anaforuna kapılmak yerine, sol, sosyalist, kamucu politikalara nasıl yöneleceğini tartışmak olmalı.