Oyunun adı edepsizlik. Davos insanları, yoksulluk üzerine konuşuyor ve derneklere maddi yardım vaatlerinde bulunuyor. Fakat bu komodinin üzerinde öylece duran bir bozukluk

Davos medeniyeti

VIJAY PRASHAD / @vijayprashad

Küresel seçkinler her yıl İsviçre’nin ücra kasabası Davos’ta buluşur. Bu toplantılar, Dünya Ekonomik Forumu adıyla 1971’de başladı fakat Davos 1990’larda buluşma noktası haline geldi. “Küreselleşme” moda bir sözcük, Davos da onun genel merkezi oldu. İş, politika ve medyanın buluştuğu, kartvizitlerin alıp verilerek herkesin daha iyi bağlantılara kavuştuğu bir yer burası… Görüşmeler bazen sekteye uğrasa da dünya seçkinlerinin uyumu her şeyin üzerinde. Yapılmaya çalışılan şey de bu; gezegenin önemli insanlarından bir Davos medeniyeti yaratmak.

Her sene, toplantıdan önce, Oxfam International, küresel refah ile ilgili rapor yayınlıyor. Bu yıl rapor çarpıcı haberlerle geldi. 2010’da, 388 kişinin varlığı, dünyanın yarısını oluşturan 3.8 milyar kişinin varlığından daha fazlaydı. Geçen yıl, sayı 80’e düştü. Yani 80 insan 3.8 milyar insanın varlığından fazlasına sahip oldu. Durum gitgide daha kötüleşiyor. Bu yılki veri daha çarpıcı. Sadece 62 kişi, 3.8 milyar kişininkinden daha fazla varlığa sahip. 62. Eşitsizlik; yoluna, istikrarlı bir şekilde devam ediyor.

Bu 62 kişi ya da onların temsilcileri muhtemelen Davos’taydı. Onlar Davos medeniyetinin çekirdeği. Peki Davos’ta ne tartıştılar? Bu seneki konu “Dördüncü endüstriyel devrimin yürütülmesi”ydi. “Dördüncü endüstriyel devrim” nedir? İlk Endüstriyel devrim 19. yüzyılda insan gücünün yerini makine gücünün alması olarak görüldü. Geç 19. yüzyıl, bilimin endüstri ile ilişkilendirildiği Teknoloji ya da İkinci Endüstriyel Devrim adıyla anılacak dönemdi. 20. yüzyılın ortalarında, bilgisayarların görünür olmaları Dijital ya da Üçüncü Endüstriyel Devrimi başlattı. Dördüncüsü robotlarla ve mekanikleşmeyle ilgili – işçilerin yerine makinelerin ikame edilmesi. UBS adlı İsviçre Bankası, Davos öncesinde yayınladığı raporda mevcut durumda varlıklı olanların dördüncü endüstriyel devrimden en kârlı çıkacak kişiler olduğunu ortaya koydu. Onlar “dördüncü endüstriyel devrimin itici gücüyle ellerinde bulunan varlıkları sayesinde bundan daha fazla nemalanacaklar,” diye yazdı UBS’ten bir analist. Yani makinelere meyleden bir yaklaşım eşitsizliği azaltmak yerine artıracak. Zengin daha da zengin olacak. Yoksul daha da yoksullaşacak.

Oyunun adı edepsizlik. Davos insanları, yoksulluk üzerine konuşuyor ve derneklere maddi yardım vaatlerinde bulunuyor. Fakat bu komodinin üzerinde öylece duran bir bozukluk. Yardımdan bahsetmek sadece zenginlerin taşlaşmış ahlaklarından ‘daha az huzursuz' olmalarını sağlıyor. Aynı zamanda güvenliklerinden de endişe ediyorlar. Eğer hatırı sayılır bir nüfusu acınası koşullarda yaşatacak bir dünya yarattıysanız, açık ki bu nüfus mutsuz, hatta öfkeli olacak. Öfkelenirlerse, isyan edip kontrolden çıkabilirler. Kenar mahalleler ayaklandığında, zengin ne yapar? Hayırseverlik bu akışı geri döndüremez. Zengin yatırımcılar bu nedenle ağırlıklı olarak etrafları çevrili sitelerde, onları koruyacak güvenlik önlemleri içinde otururlar. Yoksullukla sınırı olan ülkeler güvenlik güçleri tarafından kafese alınır. Bu nedenle dünyanın en büyük işvereni 3.2 milyon kişiye iş sağlayan ABD Savunma Bakanlığı’dır. Aynı zamanda şüphe yoktur ki dünyanın en büyük üçüncü özel sektör işvereni G4S adlı güvenlik şirketidir. Onu WalMart ve ürünleri ucuza üretmek için Çinli işgücünü kullanan Foxxconn takip eder. Foxxconn Çin’de ürettirdiği bu ürünleri borç batağındaki Amerikalı tüketicilere, WalMart’ta satar. İşçiler ya da borç batağındaki tüketiciler arasında oluşacak bir huzursuzlukta G4S ortamı sakinleştirir ve birilerini hapse atar.

Batıdaki mülteci krizi, Davos medeniyetinin krizinden başka nedir ki? Şayet insanlara kendi topraklarında güvenli ve üretken bir yaşam şansı tanımazsan onlar da başka yerlere göç edecekler. Evlerinize gelip aynı sizinki gibi bir yaşam isteyecekler. Fakat Batı’da ne buldular; zenginliklerle dolu adalar ve sefaletle dolu okyanuslar. Mülteciler askeri çatışmalardan ve hava bombardımanlarından kaçarak, polisin askeri andırdığı ve kafalarının üzerlerinde İHA’ların uçmaya başladığı yerlere geldiler. Kendi ülkelerinde de karşılaştıkları G4S ile karşılaşacaklardı. Davos’taki konulardan biri orduda ve polis teşkilatında robotların kullanılmasıydı. Robocop günleri çok uzak değil. Makinelere, 62’den çok kenar mahalledekilerle aynı sınıfı paylaşan polis memurlarından daha çok güvenebilirsiniz.

Davos 62’si, terörizmin ve Haydut Devletler’in istikrarlı dozda kapitalizmle çözülebilecek eski sorunlar olduğuna inanmak istiyor. Irak, Suriye ve Kuzey Kore’deki insanların en çok istedikleri şeylerin alışveriş merkezleri ve kredi kartları olduğunu hayal ediyorlar. Ama şu açık ki; Alışveriş Merkezi ve Kredi kartı medeniyeti, eşitsizliği yeniden üretiyor, sıradan insanları borç batağına sürüklüyor, böylece sonsuz tüketim zinciri oluşturuluyor. Borç onları oyalamaya başladığında, memnuniyetsiz, kırgın bir şekilde yeni yollar arayışında oluyorlar. Sol güçsüz olduğundan alternatif çoğu zaman dinci ya da etnik politikaların demagojisinde bulunuyor. Sistematik olmayan bu stratejiler hemen şiddete dönüşüyor. Terörizm eski düşmanlıklar tarafından değil bugünün sosyal durumu tarafından yaratılır. Davos medeniyeti, dünyanın varlığını 3.8 milyardan kaçırıp 62 kişiye veriyor. Bu rakamları hayal edin. Akıllı birini delirtmeye yeterler.

Çeviri: Ömür Şahin Keyif