Zirvede Covid-19 salgınının bittiği ilan edilerek alınan sağlık önlemlerinin yürürlükten kaldırılması savunuldu. Ancak zirvede Covid-19’a dair akla gelebilecek tüm önlemler alındı. Sloganları adeta “Size bulaşsın, bize değil”.

Davos’ta ‘gizli’ pandemi önlemleri
İklim krizinin konuşulduğu Davos’u yaşam savunucuları protesto etti. (Fotoğraf: AA)

Benjamin MATEUS

Davos’ta her sene düzenlenen Dünya Ekonomik Forumu, bu yıl 16-20 Ocak tarihleri arasında yapıldı ve dünyada gündemindeki kötü gidişat konuşuldu.

Koronavirüs salgınından sonra ilk defa fiziksel olarak düzenlenen Davos’ta devlet liderleri, milyarderler ve yardakçıları salgın “geçmişte kalmış” gibi davranmıyorlardı. Tersine, tüm önlemler alınmıştı ve tüm katılımcılara Covid-19 testi zorunlu kılınıyordu.

Her zamanki gibi sıkı güvenlik önlemleri de alınmıştı. 5 bin silahlı güvenlik görevlisi ve birçok keskin nişancı vardı. Güvenlik harcamalarının maliyeti 30 milyon İsviçre frangını buluyor ve İsviçre ordusu tarafından alınan önlemler, liderlerin protestoculardan korunmasını sağlıyor. Daha da önemlisi, bu defa Covid-19’a dair akla hayale gelen tüm önlemlerin de alınması sağlanmıştı.

AYNI FIRTINADAYIZ AMA AYNI GEMİDE DEĞİLİZ

Milyarderleri ve dünya liderlerini Covid-19’dan korumak için alınan önlemler, zirvenin sonuna doğru basına sızıncaya dek sır gibi saklanmıştı. Ardından ise bolca tartışma oldu. “Dediğimi yap, yaptığımı yapma” ya da “o zaman pasta yesinler” ve “aynı fırtınadayız ama aynı gemide değiliz” gibi yorumlar sosyal medyada bolca paylaşıldı.

Seslendirilen öfke, servet sahibi parazitik azınlık ile kapitalizmin kasasını şişirmek için günün 24 saati, haftanın 7 günü çalışan işçi sınıfı arasındaki ayrıma işaret ediyor. Küresel kapitalist elitler ve Fransız monarşisi arasında kıyas yapan gönderiler de gözden kaçmıyor.

Zirvede Covid-19 salgınının bittiğinin ilan edilmesi ve alınan sağlık önlemlerinin yürürlükten kaldırılmasının savunulması da ikiyüzlülüğün kanıtı niteliğinde oldu. Sloganları adeta “Size bulaşsın, bize değil.”

Katılımcılar dezenfekte edilmiş temiz havayı solurken, ajandaları koronavirüs salgınının tanımını “endemik” yani “olağan” olarak değiştirmekti. Diğer bir deyişle, pandemi bitti deyin ve devam edin! Aşıya erişimin ve sağlık hizmetlerinin adaletli kılınması gerektiği çağrılarına kim nasıl inansın ki?

Gerçeklere yakınsayan tek yorum Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Guterres’ten geldi. Yaşadıklarımızdan ders çıkarmadığımızı ve “olası gelecek salgınlara hâlâ hazır olmadığımızı” söyledi.

Davos’u ele alan önceki yazılarımızda ifade ettiğimiz gibi; “yönetici elitlerin toplam refahı trilyonlarca dolar buluyor. On yıllardır sergiledikleri davranışlar, insanlığı varoluş kriziyle karşı karşıya bıraktı. Derinleşen felakete çözüm sunacak politikalar uygulamadılar ve uygulamayacaklar çünkü sorun yalnızca zihinlerinde değil, kapitalist üretim biçimlerinde ve bu yapıların korunmasını her şeyin üstünde tutuyorlar.”

Elitleri koronavirüsten ve eylemcilerden korumak için alınan önlemleri bu açıdan anlamak lazım.

ZİRVE ÖNCESİ AŞI ZORUNLULUĞU

Zirveye katılan herkesin toplantıya gelmeden önce tazeleme aşı olması şiddetle tavsiye ediliyordu. Katılımcılara gönderilen sağlık önlemleri rehberine göre “Katılımcıların foruma katılmadan önce Davos’ta bulunan test noktalarında test yaptırmaları ve test kartlarını almaları gerekmektedir. Test yaptırmadığınız ya da pozitif çıktığınız takdirde kimlik kartınız geçersiz hale gelecektir.”

Zirveye katılanların özel doktorları var ve testleri pozitif çıktığı takdirde modern tıbbın sunabildiği en iyi tedavi imkânlarına erişebiliyorlar.

Ortak alanlara kurulan havalandırma sistemi son teknoloji ürünüydü ve forum alanı her gün defalarca dezenfekte ediliyordu. N95 maskeler ücretsiz dağılıyordu ve solunum cihazları hazırdı. İşçi sınıfı söz konusu olduğunda bu gibi önlemlere “gereksiz” diyenler, bu önlemlerin işe yaradığını biliyorlar. Forum organizasyonu tarafından sağlanan ulaşım hizmetlerinde, tüm şoförlere maske takma zorunluluğu getirildi.

Dahası, toplantı alanlarını dezenfekte etmek için kızılötesi ışınlarla çalışan hava temizleme sistemleri kuruldu. Kızılötesi hava temizleme cihazlarının geçmişte ABD Hava Kuvvetleri ve Beyaz Saray tarafından kullanıldığını geçmişte yazmıştık. Birleşik Krallık Savunma Bakanlığı da bu sistemi 2020 yılı sonlarında kullanmaya başlamıştı.

HALKIN TEDBİRLERİ: SAÇMA VE GEREKSİZ

Dünyanın en zengin ve güçlü kesiminin koronavirüs kapmasını engellemek için bu sistemler kullanılıyor. Fakat benzer önlemlerin toplumun genelinin erişimine sunulması tartışıldığında bir anda “anlamsız ve gereksiz” kabul ediliyor. Okullar ve sağlık hizmetleri finansman sıkıntısı sebebiyle perişan oluyor, öğretmenler ve sağlık çalışanlar ağır iş yükü altında eziliyor ve her gün koronavirüs kapma tehlikesiyle çalışıyor, tüm emeklerine rağmen kendi yaşam maliyetlerini dahi zor karşılıyor.

Gerçek şu ki, koronavirüs can almaya devam ediyor. 2022 yılında ABD’de üçüncü en yaygın ölüm sebebiydi ve günlük ortalama 600 kişinin ölümüne sebep oldu. Omicron’un alt varyantları arasında “XBB.1.5” en yaygını olmaya devam ediyor.

Son dört haftada dünyada 53 bin kişi koronavirüsten dolayı hayatını kaybetti. Bu, bir önceki aya göre yüzde 20 artış anlamına geliyor. 2022 yılına ait “fazladan ölüm” verileri, pandemi öncesine göre yüzde 10-20 daha yüksek.

Daha da kötüsü, Çin hükümetinin “sıfır covid” politikasını bir kenara bırakarak, insanlık suçu işleyen elitlerin yöntemlerini benimsemesi ve kısa süre öncesine kadar mücadele ettikleri virüsün bir anda Çin toplumuna yayılması oldu.

Ülkesinde enfeksiyon ve ölüm sayıları korkunç düzeye ulaşmışken Çin’in Başbakan Yardımcısı Liu He milyarderlerin önüne geçti ve “ortak refah” için çalışmaya hazır olduklarını söyledi. Çin yeni yılının başlamasıyla 2 milyar insan seyahat edecek ve virüsü ailelerine taşıyacak. Enfeksiyon ve ölüm oranlarının artmasına kesin gözüyle bakılıyor.

Dördüncü Enternasyonal Komitesi Küresel Emekçi Tahkikatı isimli girişim ile Covid-19 pandemisi esnasında kapitalist elitlerin yürüttüğü politikaların izini sürüyor ve işçi sınıfına uyarılarda bulunuyor. İşçi sınıfı ulus devlet sınırlarını aşarak bir araya gelmeli ve suç işleyenlerin hesap vermesini sağlamalı. Sınırsız kazanç peşinde koşan ve salgını alt etmek için insanlığın kaynaklarını doğru kullanmaktan aciz kalan bu sistem sona ermeli.

Çeviren: Fatih Kıyman
Kaynak: World Socialist Web Site