Davutoğlu'ndan 'imza yetkisi' açıklaması: İlkesel bir şey söyledim, tam tersini ifade etmiştim
Gelecek Partisi lideri Ahmet Davutoğlu, "Cumhurbaşkanı imza yetkisini Altılı Masa liderleriyle paylaşacak" açıklamasının yanlış anlaşıldığını söyledi. Davutoğlu "Hepimiz sürecin içinde olacağız anlamında söyledim" dedi.
Ahmet Davutoğlu, “Cumhurbaşkanı ister içeriden ya da dışarıdan olsun, genel başkanlar karar süreçleri içerisinde imza yetkisine sahip olarak bulunacaklar” sözlerininin yanlış anlaşıldığını söyleyerek "İlkesel bir şey söyledim, tam tersini ifade etmiştim" dedi.
Habertürk'te Mehmet Akif Ersoy'un sorularını yanıtlayan Ahmet Davutoğlu'ndan gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Davutoğlu tartışma yaratan sözlerine ilişkin şunları kaydetti: "Asla vesayet altında çalışacak bir cumhurbaşkanını iş başına getirmeyiz. Güçlü cumhurbaşkanı olacak; ama şimdiki cumhurbaşkanı anlayışıyla tek başına karar veremez. Biz yaklaşık birkaç toplantıda şu temel sorunla ilgilendik; acaba genel başkanlar cumhurbaşkanı yardımcısı olsun mu diye uzun istişareler yaptık. Genel başkanların cumhurbaşkanı yardımcısı olması konusunda mutabakata vardık. yani genel başkanlar dışarıda bir yerde oturacaklar. Cumhurbaşkanına vesayet edecekler diye bir tablo yok. Aynı masada sayın cumhurbaşkanım diye hitap ettikleri bir cumhurbaşkanına, o saygıyı gösterdikleri cumhurbaşkanına hitap edecekler. Ama onlar da cumhurbaşkanı yardımcısı olarak elini taşın altına koyacaklar. Aslında demeye çalıştığım şey şuydu. Tam tersini ifade etmiştim. Şimdi açıklığa kavuşmasına imkan sağladı bu tartışmalar. İlkesel bir şey söyledim. İlkesel olarak şu: Hepimiz sürecin içinde olacağız."
Altılı Masa'da herkesin oy oranına göre bakanlık alacağını söyleyen Davutoğlu, "Diyelim ki A partisi büyük çoğunluğa sahip 7-8 bakanlığı olacak. Altılı Masa'da olanların hepsi cumhurbaşkanı yardımcısı ve en az 1 bakanlık alacak" dedi.
"Karar sürecinde eşitliğin stratejik kararlarda olacağını" söyleyen Davutoğlu "Mesela önemli atamalar. Herkesin içine, toplumun içine sinecek şekilde" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu'nun konuşmalarından öne çıkan başlıklar şöyle:
"İKTİDAR KANADINDA PANİK YARATTI"
"Çok zorlu bir yıllık süreç geçti. 2022 zor bir yıldı. Altılı Masa da 1 yılını tamamladı. 5 Ocak'taki toplantı öncesindeki genel atmosfere bakıldığında iktidar yanlıların büyük bir kriz çıkacağı beklentisi vardı. 5 Ocak'ta bir kriz çıkmaması; hatta kuvvetli bir bildiriyle 2 metnin 30 Ocak'ta tanıtımı yapılacağı açıklamasında iktidar kanadında paniğe sebebiyet verdi. Kastettiğimiz şey; geçiş süreci içinde toplumu bu tek aklın, tek adamın yönettiği zihniyetten, yanlışlar manzumesinden alıp, kurumsal hakkın, katılımcılığın, dayanışmanın olduğu, yetki ve sorumluluk dengelerinin paylaşıldığı sisteme geçmek istiyoruz. Bu sınavı doğru atlatırsak; geçiş sürecinde farklı gelenekleri temsil eden Altılı Masa'nın hep beraber çalışma ahlâkını geliştirmesi.
"İHTİLAF SÖZ KONUSU DEĞİL"
Altılı Masa'da bu konuda herhangi bir ihtilaf söz konusu değildir. Geçiş sürecinde ortak, kurumsal hakkı, danışma, dayanışma, istişareyi harekete geçireceğiz. Bu metinle önemli bir eşik aşıldı. Biz bu eşiğin aşılmış olmasının mutluluğu içindeyiz. Bu metni bugün sayın Akşener'e verdim. 5 lideri kapalı zarf içinde gönderdim. Biz bunu mahremiyet içinde yönettik. Ortak politikalar metni ile birlikte açıklayabilmek için 30 Ocak'ı tercih ettik. Elimizde çok kuvvetli iki mutabakat var. Hep şunu söyledik; birlikte yöneteceğiz dedik. Bu bir ilkesel pozisyon. Bu kadar tecrübeden sonra bizi anayasal zorluğa düşürecek metne imza atmayız. Asla vesayet altında çalışacak bir cumhurbaşkanını iş başına getirmeyiz. Güçlü cumhurbaşkanı olacak; ama şimdiki cumhurbaşkanı anlayışıyla tek başına karar veremez. Biz yaklaşık birkaç toplantıda şu temel sorunla ilgilendik; acaba genel başkanlar cumhurbaşkanı yardımcısı olsun mu diye uzun istişareler yaptık. Genel başkanlar cumhurbaşkanı yardımcısı olacaklar.
"CUMHURBAŞKANINI TEK ADAM DURUMUNA DÜŞÜRMEYECEĞİZ"
İlkesel olarak hepimiz sürecin içinde olacağız. Bugün Bahçeli-Erdoğan ilişkisi vesayet ilişkisidir. Bahçeli'nin hiçbir sorumluluğu yok ama Erdoğan'a her şeyi yaptırıyor. Bahçeli dışarıda ama Erdoğan 'Bahçeli ne düşünüyor' diye sürekli onu ziyaret ediyor. Sinan Ateş olayı mesela. 12 gün oldu 38 yaşında, 2 çocuk babası vatandaşımız sokak ortasında öldürüldü. Cumhurbaşkanı çıkıp da 'Biz bu işin takipçisi olacağız' diyemiyor. Bekir Bozdağ'ın söylemesi önemli değil. İtfaiye müdürü neden söylemiyor da Cumhurbaşkanı 'yangını söndüreceğiz' diyor. Biz sorumluluğu paylaşmak adına kabinede olacağız. Cumhurbaşkanı seçip, bütünüyle onu kamuoyunun karşısına muhatap kılıp, kendimiz kenara çekilmeyeceğiz. Yetki sahibi olunca sorumluluk sahibi de olunur. Cumhurbaşkanını tek adam durumuna düşürmeyeceğiz.
Bir de muhalefetten tek adam gitmesini gerektiğini söyleyenler de aslında cumhurbaşkanının kendi yardımcılarına danışmasını bile vesayet gibi görüyor. Erdoğan son seçimde yüzde 52,4 aldı. Ona oy verenlerden belli toplum kesimin bize oy vermesi için 6 siyasi parti çıkıp, kampanya yapacak. Altılı Masa'dan her birimiz aday olsun, herhangi birisinin yüzde 50'yi yakalaması mümkün mü? Sayın Akşener'e de kendi partisi görmek ister. Sayın Babacan'ı, Sayın Uysal'ı, Sayın Karamollaoğlu da öyle. Biz masayı kurarken doğal adaylıklarımızdan feragat ederek masaya geldik.
"HEPİMİZ BU MESELENİN İÇİNDEYİZ"
Bizim aramızda bir mutabakat metni bu. Ben başbakanlık yaptım. Eskiden bakanlar kurulu'nda karar çıkması için bütün bakanların imza atması gerekiyordu. Bu başbakan üzerinde de vesayet anlamına mı geliyor? Türkiye'de 4 partili hükümet de kuruldu. Her konuda başbakanı istişareye zorlayan bir şey. Aramızdaki mutabakat bu diyeceğiz, tabii ki Cumhurbaşkanının imzasıyla çıkacak. Biz Cumhurbaşkanı yardımcısıyız, elimizin taşın altına koymuşuz. Hepimiz bu meselenin içindeyiz. Bu sözlerimin iki ana hedefi var. Birincisi seçimi kazanmak. Biz eğer çıkıp kitlelerin önüne bizim cumhurbaşkanı adayımız bu şahıstır deyip oy isteyeceksek, o kitlelerin bizim etkimizi görmesi lazım. Kendilerini temsil ettiğini düşünen toplumsal kesimlerin orada yetki sahibi olarak görmeleri seçim kazandırır.
"HERKESİN KALBİNE SU SERPİLECEK"
Bir yıldır biz çok önemli metinler ürettik. Her toplantı öncesinde bu masanın çökeceği iddiasında bulundu sayın Cumhurbaşkanı. Oturduk, konuştuk ve uzlaştık. Ola ki vakit darlığı dolayısıyla yeteri kadar izah edemediğim durumlar olmuştur. Net söyleyeyim; 30 Ocak'ta bunu açıkladığımızda herkesin kalbine su serpilecek. 30 Ocak'ta yol haritasını gördüğünüzde zihinlerden bu sorular gidecek. Benim bunu söylemem sebebim; yarın isim üzerine konuşacağız. Ben oradaysam söz hakkım olacak. Aynı şeyi Sayın Kılıçdaroğlu da demek zorunda. Sayın Akşener'e, Sayın Karamollaoğlu'na sorular gelecek. Bizim kitleleri ikna etmemiz için 'merak etmeyin, Türkiye'yi temsil edecek Cumhurbaşkanı seçeceğiz, biz onun yanında yönetim sürecinde olacağız' dememiz gerekiyor.
"HALK BİLECEK Kİ 6 GENEL BAŞKAN ONUN YANINDA"
Hükümet kurulduktan sonra sayın cumhurbaşkanının güçlü hükümeti yönetebilmesi için halkın hepimizin yanında olduğun görmesi, o cumhurbaşkanını rahatlatır. Meclis'te cumhurbaşkanının arkasında 6 partinin de grubu cumhurbaşkanının arkasında diye onu desteklemekten daha büyük bir yetki cumhurbaşkanına verilmez. Böylece o cumhurbaşkanının arkasında duracağız, üstünde durmayacağız. Önce cumhurbaşkanı olacak arkasında 6 tane ya da 5 tane cumhurbaşkanı yardımcısı olacak. Halk bilecek ki, 5 ya da 6 genel başkan onun yanında. Yetkiyi ve sorumluluğu da paylaşıyor diye düşünecek.
"MASADA OLANLAR CUMHURBAŞKANLIĞI YARDIMCILIĞI VE EN AZ BİR BAKANLIK ALACAK"
Bizim açıklamamızı 5 Ocak'ta dikkatli okuyanlar fark etmiştir. Milletimiz müsterih olsun. O masa hem iyi işleyecek hem de ülkeyi pürüzsüz yönetecek. Orada dedik ki, 'Cumhurbaşkanlığı adaylığı süreci ile milletvekili adaylıkları birlikte değerlendirilecek'. Biz topluca 360'ı çıkarmak için en optimum seçim algoritmasını kuracağız. Şimdi bu ne demektir? Bütün gücümüzle Meclis'te 360'ın üzerine çıkmak için algoritmalar geliştireceğiz. Kaç milletvekili varsa o kadar bakanlık alacak. Diyelim ki A partisi büyük çoğunluğa sahip 7-8 bakanlığı olacak. Altılı Masa'da olanların hepsi cumhurbaşkanı yardımcısı ve en az 1 bakanlık alacak. Aynı zamanda sorumluluk üstleniyoruz. Risk alıyoruz. Kendi kitlemizi ikna edeceğiz. Eşitlik stratejik kararlarda. Mesela önemli atamalar. Herkesin içine, toplumun içine sinecek şekilde. Seçim günü akşamı Türkiye'de hiçbir kesimin 'biz kaybettik' anlayışına kapılmaması.
"ARAMIZDA TATLI SERT TARTIŞMALAR OLUYOR"
Cumhurbaşkanı adayından önce prensipleri belirledik. Cumhurbaşkanı çizginin dışına çıkarsa, genel başkanlar şunu diyebilir 'Bak biz anlaşmıştık'. Yeni bir Türkiye doğuyor. Bu sancıları yaşayacağız. 4 Ocak günü Beştepe'de kimlerin ne konuştuğunu biliyorum; yarın bu masa çökecek dendi. Çöktü mü, çökmedi. Makul 6 siyasi liderler oturdu. Aramızda tatlı sert tartışmalar oluyor. Metni ortaya çıkardık. Kimsenin tek başına, bir kesimi temsil eden olmasın. Bugün Erdoğan'ın atamaları niye rahatsız ediyor? Çünkü yakınlarını atıyor, kimseye danışmıyor, liyakate bakmıyor. Merkez Bankası tecrübesi olmayan birisini Merkez Bankası Başkanı atıyor. Alacağız önümüze özgeçmişleri, tecrübesine bakarız. Bu makul insanların ortak buluştuğu sistemin adı uzlaşıdır, demokrasidir. Bir vesayet asla olmayacaktır.
"HİÇ MERAK ETMEYİN, ANAYASAL SORUN ÇIKMAYACAK"
Cumhurbaşkanımız seçildiğinde, oturacak. Kendim vesayete karşı hayat boyu mücadele ettim. Bütün makamları terk ettim. Bizim burada uzlaşıyla oluşturduğumuz bir metni kabul eden cumhurbaşkanı adayı birlikte yönetme konusunda irade beyan eden cumhurbaşkanının seçilirken de birlikte mücadele edeceğiz. Bu tabii ki ilkesel. Şu günün ki cumhurbaşkanı Meclis'te mutlak çoğunluğa sahip olduğu için Meclis önemsiz gibi gözüküyor. Halbuki cumhurbaşkanının kararını döndürme hakkı var Meclis'in. Ortak aklı işleteceğiz. Kriz mi oldu, oturup, konuşup, çözeceğiz. 2 hafta önce sayın Kılıçdaroğlu, sayın Akşener'in görüşmesinde kriz görüntüsü var deyip herkes yemeğin sonunu beklerken ikisini de tanıyan arkadaşları olarak 'Hiç merak etmeyin kriz çıkmayacak' demiştim. Şu anda 6 siyasi lider makul şekilde devam edecek. Hiç merak etmeyin, anayasal sorun çıkmayacak. Çok güçlü bir yol haritası açıklanacak, ortak politikalar metni açıklanacak. İl il formül üreteceğiz. O Meclis'te Cumhurbaşkanının bir çoğunluğu olacak. Tek başına hareket ederse o Meclis çoğunluğunu kaybedeceğini bilecek.
"DAİMİ SİSTEM DEĞİL ADI ÜSTÜNDE GEÇİŞ SÜRECİ"
Süreç başlayınca '6 benzemezden bir şey olmaz' dendi. Bu el ele tutuşmuş insanların nehirden karşıya geçmeye benzer. Biz şimdi nehrin yarısını geçtik. Bundan sonra aynı teknedeyiz. 6'mız birden kazanacağız ya da 6'mız birden kaybedeceğiz. Geçiş sürecinde kim genel mutabakata aykırı davranmışsa halkın önünde o krizin hesabını verir. Bunun müeyyidesi sandıkta olur. Sayın Ecevit, sayın Sezer'le bir kriz yaşadı. Bedelini sandıkta ödedi. Bizim hedefimiz 5 sene değil, çok daha erken süreçte Güçlendirilmiş Parlamenter sisteme geçmek. Hedefimiz 400 milletvekilini almak. Parlamenter sisteme geçmişsek, bir başbakan çıkıp, yönetecek. Bu daimi sistem değil; adı üstünde geçiş dönemi. Bu tecrübeye sahip bir cumhurbaşkanı adayı bulacağız. Kendi hırsıyla, siyasi geleceğini düşünmeyen birisi olacak. Bazen o bize hakemlik yapacak, bazen birbirimize hakemlik yapacağız. 1 yıl içinde her toplantıda çöktü, çökecek denen masa nasıl ayakta kalmışsa, hükümeti yönetirken de bu mantıkla çözeceğiz. Krizsiz olacak demek hayatı tanımamak demek. Ama krizi çözeriz.
"MEHMET UÇUM MAAŞ ALAN BİR MEMURDUR"
Bir memur, hiçbir siyasal konumu olmamış bir memur, televizyon ekranına çıktı, bir genel başkanı ve topluca hepimizi sivil darbe yapmakla suçladı. Esas anayasal suç budur. Ben de baş danışmanlık yaptım, hiçbir dönemde genel başkanları suçlamadım. Sayın Erdoğan üzerinde Bahçeli vesayeti var, Perinçek vesayeti var. Beştepe'de bir güruh var. Biri ekranlara çıkıyor, 'Bu devletin mimarisini ben dokudum, burada 1 kişilik hükümet var' diyor ve devlete rol biçiyor. Sayın Erdoğan çıksın tartışalım. O vesayetin nasıl olduğunu ben anlatayım. Sayın Erdoğan önce kendi vesayetten kurtulsun. Bugün AK Parti Genel Merkezi'nin üstünde vesayet var. Hiçbir sorumluluk almayan, 'devleti ben yönetiyorum' deyince kimse konuşmuyor. Sayın Binali Yıldırım bir şeyler diyebilir. İki tane genel başkan vekili var. Binali Yıldırım konuşmuyor. Numan Kurtulmuş, genel başkan vekili olarak oturuyor, Mehmet Uçum konuşuyor. Mehmet Uçum maaş alan bir memurdur. Arkaik bir Marksist dogmayla yetişmiştir. Türkiye'ye rol biçen Beştepe'de vesayet rejimi var. Mehmet Uçum burada dedi ki, 'Bugün bakanlar müsteşar durumundadırlar' dedi. Sayın Soylu, sayın Bozdağ ne diyecek? Nureddin Nebati, Mevlüt Çavuşoğlu ne diyecek? Sonra da bize vesayet dersi vermekten bahsediyorlar. Bugün Beştepe'ye çöreklenmiş, AK Parti'nin değerleriyle alakası olmayan bir vesayet var.
"ŞU ANA KADAR HİÇ İSİM KONUŞMADIK"
Merak doğal bir şey. Biz kendi takvimimizi uyguluyoruz. Herkes müsterih olsun. Sayın Erdoğan'ın takvimine uymayacağız. O istediği zaman değil, biz istediğimiz zaman adayımızı açıklayacağız. Onların oyun planına gelmeyeceğiz. Adayımızı açıkladığımızda ola ki bir kesim memnun olmazsa, o kesimlere dönüp diyeceğiz ki 'Bakın biz ekibiz, burada bir kişi yok'. 26 Ocak'ta Sayın Akşener'in ev sahipliğinde toplanacağız. Bu metinler imzalanacak. Ortak Politikalar Grubu tekrar toplanacak. 30 Ocak'ta biz bunları lansmanla paylaşacağız. Sonra bu parametreler belli olduğu için iki süreci birden işleteceğiz. Birinci süreç sayın cumhurbaşkanımızın adaylığı, onun ismi üzerinde istişareler başlatacağız. Şu ana kadar hiç isim konuşmadık. Omuz omuza vereceğiz, sorumluluk bilinci içinde. İkinci süreç ise milletvekilliği seçimlerinde takip edilecek yol ve yöntem. Bu iki süreçte elde ettiğimiz neticeleri görüşeceğiz. Adım adım giderek olacak.
"AĞIR BİR SORUMLULUK VAR ÜZERİMİZDE"
Bir zihniyet devrimi yaşıyoruz. Herkes bir kişiyi merak ediyor, biz ise sistemi değiştirmeyi hedefliyoruz. Hiçbir gece yok ki, uykum iki veya üç kere bölünmesin. Ağır bir sorumluluk var üzerimizde. Tabiri caizse 04.00'de kalktım ve kıvrandım. Hiçbirimizin şahsi düşünme hakkımız yok. Sistemi kurduğumuz için kimi çıkarırsak çıkaralım, kitleler şunu görecek 'Bu cumhurbaşkanı benim partimden değil ama arkasında benim genel başkanım var' diyecek. Benim anayasa hukukunda referansım Serap Yazıcı, Ergun Özbudun'dur. Anayasa'nın 101. maddesinde yer almadığı için böyle tartışma var. Biz alanda bu iktidarı devireceğiz. Genel başkanlar olarak birbirimizi rencide edecek sözler söylememeye özen gösterdik. Genel başkanlar arasında hep siyasi nezaket oldu.
"SEÇİM TARİHİ KONUSUNDA TAM BİR MUTABAKATIMIZ VAR"
Biz bir ekibiz. Her parti genel başkan yardımcılarına saygı duyarım. Bazı şeyler sadece genel başkanlar arasında konuşuluyor. Genel başkanlar bir ifadede bulunmadan, diğer mensupların ifadeleri esas alınmaması lazım. 6 lider arasında 6 Nisan sonrasında seçime hayır demede tam bir mutabakatımız var. İlk turda ortak adayımızın kazanacağına dair güçlü inancım var. Bizim adayımız ilk turda kazanacak formülü üzerinde duruyoruz. Bunu sağlayacağımızı düşünüyorum. Başka blokta yer alan, HDP açısından söylüyorum; bizim için 6 liderin bir isimde mutabık kalması. Aday alana çıktıktan sonra her kesimden oy isteyecektir. HDP, AK Parti, MHP, Vatan Partisi ve başka partilerden de oy isteyecektir. Herkesten oy alınması için yapılacak söylemlere destek oluruz.
"YENİ SİSTEME GEÇENE KADAR BUNLARI PARANTEZE ALIYORUZ"
Her partinin görüşleri olur. Bizim de anayasa konusunda farklı çalışmalarımız var. Eğitim konusunda farklı çalışma yapan partiyiz. Ana dilde çok açık şekilde, Türkiye'de bütün toplum kesimlerinin temsil edildiği, cemevlerine hukuki statü, başörtüsü de bunun içinde. Bu masa 200 yıllık modernleşme tarihinin bütün fikirleri bünyesinde barındırıyor. Milliyetçi, muhafazakar, seküler, sol akımların olduğu bir masa burası. Farklı görüşleri bilerek oturduk bu masaya. Farklı kanaatlerimiz olsa dahi parlamenter sisteme geçene kadar bunları paranteze alıyoruz. İleride çıkabilecek konuları geleceğe bırakmak lazım. Şu anda hedefimiz parlamenter sisteme geçmek. Farklı görüşlerimizi ileride her parti kendi zaviyesinden ele alabilir, hakkıdır.
"ÖNCELİKLİ OLAN ALTILI MASA'NIN İÇ TUTARLILIĞINI KORUMAK"
Masada rezervi olan parti varsa, öncelikli olarak hepimizin Türkiye'ye kara kıştan bahara çıkarmak. Baharda hangi çiçeğin olacağına o zaman karar veririz. Ortak, asgari müştereklerimizle yol yürüyeceğiz. Gelecek Partisi olarak çok dikkatli dil kullanıyoruz. Şu anda öncelikli olan 6'lı Masa'nın iç tutarlılığını korumak ve Türkiye'yi düze çıkarmak. Şu anda hepimizin mesajı, bu masanın Türkiye'de demokrasinin tekrar hayata kazanması için öncelik sırasını çok iyi okumak lazım. Şu anda birinci mesele yoksulluk, bir nefes almak. Hepsi bunu söylüyor, solcusu, sağcısı, Alevisi, Sünnisi...
"HDP'NİN KENDİ ADAYINI ÇIKARMASI BİZİ İLGİLENDİRMEZ"
PKK'ya karşı en sert mücadeleyi vermiş birisiyim. Sayın Mithat Sancar'ı akademik hayattan tanırım. Hep ifade ettim, Türkiye'de meşru siyasetin terörle arasında net çizgiyi çekmesi lazım. Son açıklamalarda bazı ilerlemeler, daha açık tutumlar oldu. Mersin'de terör saldırısına yapılan açıklamada bir takım mesafeler alındı, en azından kınama yapıldı. Ama kat edilmesi gereken yol var. Zaten Sayın Erdoğan ve Bahçeli'nin İstanbul seçimleri öncesi Kandil'den Osman Öcalan'ı televizyona çıkarması, İmralı'dan mektup getirilmesi için de soruşturma açılacak. TRT Genel Müdürü bu talimatı kimden aldı? Kim izin verdi? Kim izin verdi? Terörle ilgili ne düşünüyorsunuz diye muhalefete sorma hakları yok. Meşru siyaset çizgisine herkesin gelmesi lazım. HDP'nin kendi adayını çıkarması bizi hiç ilgilendirmez.
"REFERANDUMA GİTMEMELİ"
Başörtüsü meselesini Altılı Masa'da konuştuk. Sayın Kılıçdaroğlu'nun saygı duyulacak girişimiydi. Sayın Erdoğan'ın çok kötü tabirle 'gollük pas' dedi. Çok rahat çözülecek meseleyi yokuşa sürdü. Böyle bir konu referanduma gitmemeli. Bu konu Meclis'te çözülmeli. Muhalefetin bu konudaki görüşleri göz önüne alınarak Meclis'te görüşülmeli.
"BÜTÜN TARAFLARLA SURİYE'DE GÖRÜŞÜLEBİLİR"
BM Güvenlik Konseyi'nin 18 Aralık 2015 kararı referanstır. Rusya'nın da içinde olduğu süreç. Bu karar çerçevesinde bütün taraflarla Suriye'de görüşülebilir. Karşı çıkmam. BM Güvenlik Konseyi kararlarına uygun çerçevede olması kaydıyla."