Hadi RTE bilinen biri!.. “Ne yapsa yeridir” diyebiliriz!..

Ancak görülen o ki; yurttaşlarımızın bir kısmı ağzı açık onu dinliyor.

Geri kalan en az yüzde 51 ise, “Yine mi! Artık yeter!” çığlığı atıyor...

RTE’nin her sözü, hareketi ve de aldığı her karar Anayasa’ya aykırı!...

Tarafsız, partisiz biri olması için yemin eden RTE, meydanlarda AKP’nin marşlarını tekrarlayan, genel başkanını belirleme hakkını kendinde gören, hatta, “konuşmalarını yazan” şimdiki milletvekiline, “düşük profilli birisinin başbakan olması” gerektiğini söyleten bir pervasızlıkla suç işlemeye devam ediyor...

Anayasa suçu işleyen bu kişiye “dur diyecek” hukukla özdeşleşen dürüst bir yargı mensubu bu ülkede yok mu acaba?...

• • •

Hemen soralım!.. Peki şu anda ülkede Başbakan ve Bakanlar Kurulu var mı?..

Başbakan yok da ‘boşbakan’lığın olduğu belli!..

Ülkenin geleceğini etkileyecek çok önemli bir Anayasa oylamasında bile, hükümetten birinin oturması mecburiyeti nedeniyle bir bakan eğreti olarak Meclis’e gönderilmiş.

O zat da gündem gereği milletvekillerinin sorularına cevap vermektense, Kaçak Saray’a övgüler düzen konuşmalar yapmakla görevli...

Bir de komik ki sormayın!... Düşük profile uygun bıyık bile bırakmış!...

• • •

Buraya kadar tamam!..

Ancak RTE’nin sözcüsü İbrahim Kalın’ın açıklamasını duyunca, ülkenin artık “hukukla mukukla” ilişkisinin tamamen kesildiği anlaşılıyor.

Kalın, kamu görevlisi. Doğrudan siyaset yapamaz. RTE’nin işlediği anayasa suçunu tekrarlayamaz. Devam ettirirse, aynı suçtan yargının işlem yapması gerekir. Hem de ivedilikle!...

Dün Anayasa oylaması nedeniyle Kalın’ın CHP için söyledikleri doğrudan suçtur!..

Bakalım yazarlara karşı şahin olan savcılar, Ona da aynı şekilde davranabilecekler mi?!

• • •

Dokunulmazlıkların kaldırılması oylaması sırasında en heyecanlı, en tedirgin grup AKP’ydi.

Bir yandan “en düşük profilli kişi” aranıyor, diğer yandan oylama sonucunda kendi içlerinden fire çıkmasın diye çaba sarf ediliyordu...

Oylama kutularının başına ellerinde telefon kameralarıyla birikmiş milletvekilleri, hem resim çektiriyorlar, hem de “kimin ne oy verdiğini” takip ediyorlardı!...

Bu arada acınacak bir kare karşımıza çıktı.

Daha düne kadar başkanları ve başbakanları olan Ahmet Davutoğlu’nun varlığını görmezden gelircesine bazı milletvekilleri sırtını dönmüş gülüyorlardı. Ahmet Hoca arkalarında sessiz ve dalgın duruyordu... Görüntüde sanki “itilmiş kakılmış” muamelesi yapılıyor gibiydi...

Yani milletvekillerinin arasında “gözden iyice düşmüş” adeta “buruşturulmuş bir kenara konulmuş” havası yaşanıyordu...

Zaten Meclis salonuna girişi bile, birkaç alkış sesi sonrası fark edilmişti...

• • •

Bu durumu AKP’nin içinde yetkili olduğunu bildiğim ve sözlerine güvendiğim birisine sordum. Davutoğlu’nun neden zorunlu olarak Başbakanlıktan el çektirildiğini anlattı.

Söyledikleri çok önemli iddialardı.

Dile getirdiği iddiaların “kamunun haber alma hakkına istinaden” yazılması gerektiğini düşünüyorum. Doğruluğunu tabii ki zaman belirleyecek...

• • •

AKP’li siyasinin iddiaları şöyle;

Davutoğlu, RTE’nin iki önemli isteğini yerine getirmemiş.

1-Bilindiği gibi Ruhani’nin yönetimindeki İran, BM ambargosunu delmek adına Ahmedinecat döneminde yapılan ticaret sırasında, ülkesini dolandırmaları gerekçesiyle Babek Zencani ve Rıza Sarraf’ın idamına karar vermişti.

Ayrıca Zencani ve Sarraf’tan yaptıkları ticaretten elde ettikleri tüm varlıklarına, İran’ın malı olduğu gerekçesiyle el koymuşlar...

İran, Sarraf’ın zimmetinde bulunan 2.7 milyar dolarlık varlığının geri ödenmesini Türkiye’den istemiş.

Sarraf bu kadar varlığı olmadığını açıklamış. Tam bu sırada da ABD’nin Sarraf’la ilgili başlattığı soruşturmayı yargıya intikal ettireceği bilgisi alınmış.

Ve Rıza’nın ABD yetkilileriyle el altında ilişki kurduğu belirlenmiş.

Rıza’nın ABD’ye kaçması sonrası başta Halk Bankası olmak üzere, Türkiye’nin yaptığı tüm usulsüzlüklerin ortaya çıkacağı düşüncesiyle Davutoğlu’na İran’a 2.7 milyar doların ödenmesi talimatını vermiş...

Bu talimat yerine getirilmemiş. Bu arada Rıza Sarraf, ABD’yle anlaşarak kaçmış!..

2- Paralelcilerle kavgayı bitirmek için yargı başta olmak üzere, güvenlik güçleri, eğitim ve üniversitelerde bulunan cemaatçilerin resen kamudan tasfiyesini sağlayacak bir anayasa değişikliğinin yapılması Davutoğlu’ndan istenmiş.

İddiaya göre Davutoğlu ayak sürümüş, talimatı yerine getirmemiş.

Daha benzeri çok olaylar yaşanmış ancak bunlar bardağı taşıran son damlaymış...

• • •

Bu iddialar vahim!..

Mutlaka araştırılmalı!..

Doğruysa; neden “düşük profilli” bir başbakan istendiği daha iyi anlaşılıyor.

Ülkenin kaynaklarının istenildiği gibi kullanıldığı, hukukun keyfi olarak uygulandığı, tek adamın istediğinin “şak” diye yapıldığı bir dönem isteniyor...

• • •

Meclis’teki dokunulmazlıkların kaldırılması sırasında AKP ve MHP sıralarından haykırılan kin ve nefret çığlıkları anlaşılan Türkiye’yi daha kanlı bir döneme sokacak.

Bu dönemdeki kanın ve ülkenin içine gireceği kara dönemin sorumluları, dokunulmazlıkların kaldırılmasına “evet” diyenler olacak!...

Kürt sorunu Mecliste çözülür diyenler biliniz ki; ülkeyi kaprisleri için bölmeye çalışanlara ve tek adam döneminin karanlığında torunlarımızı hapsetmek isteyenlere en anlamlı “tokat”, dokunulmazlıklara “hayır” diyerek atılabilir.

Geleceğimizin, sorumlulukla hareket eden milletin gerçek vekillerinin elleri arasında olduğu artık fark edilmeli!

• • •

Bugün 19 Mayıs, bugün laik ve demokratik Cumhuriyetimizin kuruluşu için atılan ilk adım. Bayramımız kutlu olsun!...