‘Kitlesel Travmalar Sempozyumu’nun ikinci gününde konuşan BirGün gazetesi yazarı Prof. Dr. Selçuk Candansayar, iyileşme yerine dayanışmayı sağlayan bir modeli tartışmayı önerdi. Sempozyumun kapanış konferansını ise şair-yazar Murathan Mungan gerçekleştirdi

Dayanışmayı sağlayan model için çalışmalıyız


MERAL DANYILDIZ

Türkiye Psikiyatri Derneği (TPD) bünyesinde kurulan Ruhsal Travma ve Afet Psikiyatrisi Çalışma Birimi’nin düzenlediği ‘99 Depreminin 20. Yılında Anma ve Kitlesel Travmalar Sempozyumu’ ikinci gününde de devam etti. Sempozyumun dün gerçekleştirilen oturumunda, ‘Kitlesel Travmalar Bağlamında Bombalamalar Bağlamında Akut Dönem Müdahale’, ‘İnsan Eliyle Oluşturulan Kitlesel Travmalar’, ‘Adalet Sarsıldığında’ ve ‘Yeniden Var Olma Adına Anlam Arayışı’ başlıkları tartışıldı. Sempozyuma BirGün yazarı Prof. Dr. Selçuk Candansayar, Erik de Soir, Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve Cumartesi Anneleri, Çorlu Tren Katliamı Anneleri, Ziynet Özçelik, Ayşe Devrim Başterzi konuşmacı olarak katıldı. Sempozyumun ‘Yeniden Varolma Adına Anlam Arayışı’ başlıklı kapanış konferansında yazar-şair Murathan Mungan konuştu.

‘Kitlesel Travmalar Bağlamında Bombalamalar Sonrasında Akut Dönem Müdahale’ başlıklı konferansta konuşan ve sıra dışı bir durumla karşılaşıldığında hemen destek olunması gerektiğini söyleyen Erik de Soir, “Eğer destek sağlamazsanız insanları kaybedersiniz. Strese karşı ve strese karşı bir tepki oluşturmak üzerine eğitim verilmesine yatırım yapmalıyız” dedi.

TRAVMA ÇALIŞMAK POLİTİK BİR İŞ

‘İnsan Eliyle Oluşan Kitlesel Travmalar’ başlıklı panelde konuşan Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ise Türkiye’nin travmalar tarihini anlattı. Ülkede yaşanan en travmatik olaylardan birinin sokağa çıkma yasakları olduğunu belirten Fincancı, “Hâlâ küçük yerleşim alanlarında ilan edilen sokağa çıkma yasakları devam ediyor, bitmedi. Gezi’de insanların haklarına sahip çıkmak isteme durumu devlet şiddetiyle karşılaştı. 2012’den 2018’e kadar şematik olarak baktığımızda erkek şiddeti de oldukça arttı. İnsanlar, travmalar sonucunda giderek değerlerini yitiriyor” dedi.

DAYANIŞMA MODELİNE KAFA YORULMALI

‘Adalet Sarsıldığında’ başlıklı panelde konuşan BirGün gazetesi yazarı Prof. Dr. Selçuk Candansayar da, sermaye sınıfının, şiddetin bile isteye herkesin elinde olmasına izin verdiğini belirtti. Candansayar şöyle devam etti: “İnsanlara hangi dünyanın güvenilir olduğunu vaaz edeceğiz? Bırakın politik şiddeti, cinsel şiddete maruz bırakılmış bir kadına veya çocuğa bu dünyanın güvenilir olduğu anlatılır mı? Acaba biz iyileşme demekten vazgeçsek de dayanışmayı sağlayan bir modelin üzerine mi kafa yormaya başlasak diye düşünüyorum.”

Aynı panelde konuşarak Cumartesi Anneleri’nin mücadelesinden bahseden Ziynet Özçelik, duruşma salonlarında olanlardan bahsetti. Devletin kendisini sürdürebilmesi için meşruluğa ihtiyacı olduğunu aktaran Özçelik, “Bizim ülkemiz de dahil olmak üzere adaletin simgeleri adaletsizliğin sembolü haline geldi” dedi.

KAYIP YAKINLARI TRAVMAYLA YÜZYÜZE

Cumartesi Anneleri adına konuşan Sebla Arcan, şunları söyledi: “Bir devletin niteliği yurttaşına dağıttığı adaletle ölçülür. Yargının siyasallaşması onu adalet dağıtan bir yer olmaktan çıkardı. Kayıp yakınları da kesintisiz bir işkence ve kesintisiz travmayla yüz yüze. Anne Elmas Eren, oğlunun kıyafetlerini sürekli yıkadı, astı, döndüğünde giyebilsin diye. Berfo anne geceleri hiç kapıyı kilitlemiyor, oğlu dönünce eve girebilsin diye.”

İNSANOĞLU’NUN İLK TRAVMASI…

Sempozyumun ‘Yeniden Varolma Adına Anlam Arayışı’ başlıklı kapanış konferansında konuşan yazar-şair Murathan Mungan ise şunları söyledi: “Bana kalırsa insanoğlunun ilk travması dünyaya atılmış olmaktır. Doğar doğmaz popomuza yediğimiz ilk şaplak, sizi annenize bağlayan göbek bağınızın kesilmesi sizi daha sonra pek çok çeşidini göreceğiniz, açık ya da örtülü bir biçimde karşı karşıya kalacağınız şiddetle tanıştıran ilk anlardır.”