Geçmiş ile karşılaştırma eğilimi, algılarımız ve değerlendirme yanılgılarımızda oldukça etkili görünüyor ve buna sıkça rastlıyoruz. Bu eğilimle insanların “değer verme yanılgısına” düştüğüne neredeyse emin gibiyiz.

Değer yanılgısı
İnsanlar indirim ve sonrasında karşılaştıkları fiyatları farkında olmadan kıyaslıyor.

Tolga Mırmırık

İçinde bulunduğumuz ekonomik çöküş ve belirsizlik dönemi, geleceğe yönelik maddi gelir ve değer algımızın neredeyse tamamen dağılmasına yol açmış durumda ne yazık ki. Geleceğe yönelik maddi beklentilerimizi sadece günü kurtaracak çözümlerle ilerletmeye mahkûm edilmiş gibiyiz bir süredir. Bu sebepler ile yazının devamını mümkün olduğu kadar asgari yaşam standartlarımız varmış ve ekonomik dalgalanmalar yaşanmayacakmış gibi hayal edip, pembe tablolu zamanlardaymışız gibi okumanızı rica ediyorum.

Maddi yatırım yapma, borçlanma, ya da bir harcama yapma kararlarından birisi söz konusu olunca, insan beyni tuhaf oyunlar oynayabiliyor. Matematik ve mantık tam tersini söylese de insan olarak hepimizde yer etmiş minik varsayımlar ve yanılsamalar inatla tek yönde ilerlememize yol açabiliyor. Bu konu özellikle ileriye yönelik gelirleri tahmin etmede ve bir maddeye değer atamada gözlemlenebilmekte.

Önceki yazıda Dan Gilbert’in konuşmasına atıfta bulunup Bernoulli’nin risk ölçümüne ilişkin formülünden bahsetmiştim. Konuşmada bahsi geçen diğer kısımlar da maddi değerlendirmelerde yaptığımız hatalara dair oldukça zihin açıcı örnekler ile devam ediyor. Bu maddi değerlendirmelere dair hatalar, sadece eve alacağımız bir çalışma sandalyesinin fiyatı, gitmeyi planladığımız bir tatilin bize maliyeti ya da olası bir yangın riskine karşılık yaptırdığımız sigorta bedelinde değil, içinde bulunduğum bilişim sektöründeki “müşteri yararı” konusunda da çok geçerli. Üretilen bilişim uygulamalarında eklenecek özellikleri belirleyebilmek için yapılan analiz çalışmalarında, her bir özelliğin risk değerlendirmesi sırasında mutlaka “bu eklenti kullanıcıya ne fayda sağlar” kısmı da düşünülmeye çalışılıyor. Fayda kısmının bulunmasında onlarca değişik metot varsa da konumuz bu metotlar değil, metotlar ne olursa olsun, insan aklının devreye girdiği her konu için yanıltıcı sonuçlara ulaşabileceğimiz gerçeği.

Geçmişe takıldık…

Bir süre sonrası için bir İtalya gezisi planladım. Gezi planlamasındaki en önemli noktalardan birisi de tabi ki bana bu işin maliyeti idi. Uçuşlardan şehirlerarası yolculuklarıma, kalacak yerlerden gezeceğim müzelere ve hatta günlük yeme içmelerime kadar adım adım her türlü harcama kalemimi ortalama olarak güncel fiyatlar üzerinden hesaplamaya ve kalacak yer, uçak yolculukları ve şehirlerarası transferler gibi kimilerini de şimdiden satın almaya çalıştım. Özellikle uçuş seçimlerimdeki davranışım dikkatimi çekti, aklıma Dan Gilbert’ in o konuşmasında bahsettiği bir konu geldi.

Basitleştirmek adına şöyle özetleyebilirim. Bir gün bir telefon almak için araştırma yapıyorsunuz ve işinize yarayan bir modelin fiyatını 10.000 TL olarak görüyorsunuz. Ertesi gün aynı ilana baktığınızda kampanya ile 8.000 TL’ye indirilmiş olduğunu gördünüz. O gün elinizdeki kartta o kadar limit olmadığı için satın almayı gerçekleştirmediniz. Bir sonraki gün baktığınızda ise kampanyanın sona erdiğini ancak hâlâ önceki haline göre indirimli olarak 9.000 TL olduğunu gördüğünüzde o meşhur minik algılarımız bize “sakın para verme çakallara, hepimiz bunun 8.000 TL olduğunu biliyoruz, kazıklanacaksın” diye bağırmaya başlıyor ve “ürün pahalı” algısı ile satın alma işleminden vazgeçiyorsunuz. Oysa ürün hâlâ daha da önceki haline göre 1.000 TL daha ucuz. Aslında hâlâ kârdasınız. Ama tüm nöronlarımız bizlere bunun geçerli olmadığını, fiyatın bir zamanlar 8.000 TL olduğunu söylüyor. Dan Gilbert buna benzer durumlar için yaptığı tüm çalışmalarda aynı algı yanılgısına sıkça rastlamış. Beynimizin “geçmiş ile karşılaştırma eğilimi” altında kalması yüzünden bu tuzağa düştüğünden bahsediyor. Geçmiş ile karşılaştırma eğilimi, algılarımız ve değerlendirme yanılgılarımızda oldukça etkili görünüyor ve hemen her yerde buna rastlıyoruz. Bu eğilim ile insanların iyi fırsatları bile kaçırdığı ve “değer verme yanılgısına” düştüğünden neredeyse emin gibiyiz.

Geçmişle karşılaştırmanın bizleri nasıl etkileyebileceğine dair bir örnek de şöyle. Bunu siz de düşünebilirsiniz. Çok da hayranı olmadığınız bir grubun bir konseri için basılı bilet aldınız 50 TL vererek. Cüzdanınızda da 50 TL var. O biletle giriş yapabileceksiniz sadece. Konser alanına ulaştığınızda biletinizi düşürdüğünüzü görüyorsunuz. Bir 50 TL daha verip de yeni bilet ile konsere girmeyi düşünür müsünüz? Bu soruya birçok insan “hayır” cevabı vermiş. Açıkçası ben de soruyu ilk gördüğümde “hayır” demiştim, tahminim sizlerin birçoğu da bunu okurken “hayır” dedi. Soruyu değiştirip, “cebinizdeki iki 50 TL ile konser alanına gittiniz ve oraya vardığınızda 50 TL ‘den birisini düşürdüğünüzü fark ettiniz. Yanınızdaki diğer 50 TL ile bileti alır mısınız?” şeklinde sorunca ise cevaplar tam tersi yönde yer almış. Çoğu insan buna “evet” demiş (ben de). Mantıklı bir analiz yaparsak, aslında kaybettiğiniz şey aynı, o gecenin toplam maliyeti bizim için değişmedi. Sadece bir kâğıt parçası düşürdük her iki durumda da. Peki neden bu tür bir saçmalık yaptık? Buradaki durum önceki kampanya fiyatının aynısı aslında. Geçmişte 50 TL olan bir konsere şimdi 100 TL vermek istemiyorsunuz ve burada da o telefon seçimindeki aynı nöronlar bağırmaya başlıyor. “Saçmalama, hepimiz bu konserin 50 TL olduğunu biliyoruz”.

Umuyorum ki yakın zamanda aklı başında kararlar alınabilen bir ekonomik yönetime geçeceğiz ve bu değerlendirebilme konularında daha da eğlenebileceğiz. İyi haftalar.