Trump’ın “çekiliyoruz” çıkışıyla birlikte “Ortadoğu’da kartlar yeniden karılıyor” sözü hiç bu kadar klişe olmaktan çıkıp, reel durumu anlatan somut bir durum tespitine dönüşmemişti. Trump’ın bir hamlesiyle çok aktörlü Suriye denkleminde roller gerçek manasıyla yeniden dağıtılmaya başlandı. İrili ufaklı bütün oyuncular değişen yeni durum çerçevesinde pozisyon almaya, konumlarını güçlendirme arayışına girdi. Çekilme kararına en üst perdeden […]

Trump’ın “çekiliyoruz” çıkışıyla birlikte “Ortadoğu’da kartlar yeniden karılıyor” sözü hiç bu kadar klişe olmaktan çıkıp, reel durumu anlatan somut bir durum tespitine dönüşmemişti. Trump’ın bir hamlesiyle çok aktörlü Suriye denkleminde roller gerçek manasıyla yeniden dağıtılmaya başlandı. İrili ufaklı bütün oyuncular değişen yeni durum çerçevesinde pozisyon almaya, konumlarını güçlendirme arayışına girdi.

Çekilme kararına en üst perdeden itiraz eden Macron Fransası Menbiç’te boy göstermeye, Suriye Kürtleri Şam yönetimiyle masaya oturmaya başladı. Yeni Osmanlıcılar ABD’nin boşluğunu doldurmaya gönüllü oldu. Sünni Arap aşiretler SDG ile kurulan ittifakı sorgulamaya başlarken, Barzani’ye yakın Roj Peşmergeleri Rojava’ya adım attı. Ve tüm bu gelişmeler birkaç güne sığarken, Rusya ve İran şimdilik olanları seyretmekle meşgul.

ABD askerlerinin çekilmesi, ortaya çıkacak boşluğun nasıl doldurulacağı ve Fırat’ın doğusunun hangi gücün kontrolünde olacağı sorusunu da beraberinde getirdi. Herhangi bir Batılı gücün tek başına bu boşluğu doldurma ihtimali düşük. Boşluk ya NATO tarafından ya ABD destekli TSK-ÖSO ya da Suriye Ordusu-YPG tarafından doldurulacak.

Bu denklemde Türkiye’nin rolü de yeniden biçimleniyor. Uzun bir süredir ABD ile Rusya arasındaki sürtüşmeden nemalanmaya çalışan Yeni Osmanlıcılar, ülkenin askeri, politik, stratejik konumunu pazarlayarak her iki küresel aktöre de vazgeçilmezliğini anlatmaya çalışıyordu.

Ortadoğu’nun kaygan siyasi zemininde bu ikili oyun bir nebzede olsa tuttu. Bir tarafta Rusya ile yakınlaşırken, diğer taraftan ABD ile ilişkiler tüm krizlere rağmen belli bir düzlemde tutuluyordu.

ABD’NİN IŞİD İHALESİ

Trump’ın çekiliyoruz kararı sonrasında değişen denklemde Türkiye’ye biçilen misyonda da değişim oldu. Düne kadar YPG/SDG gibi devlet altı yapılarla iş tutan ABD, yeniden Türkiye’ye yüzünü döndü. Erdoğan, Fırat’ın doğusuna operasyon çıkışı sonrasında Trump ile yoğun bir diplomasi trafiği gerçekleştirerek, “IŞİD’i biz bitiririz” pazarlığıyla ihaleyi almak için yoğun çaba sarf etti.

IŞİD’le mücadeleyi NATO müttefikine zimmetlemek isteyen Trump için bu ısrar bulunmaz bir fırsattı. Washington, Suriye’deki çıkarları açısından sadık müttefiki Türkiye’yi SDG/YPG’ye tercih ederek, Suriye’nin kuzeyinde etkili bir NATO gücünün bulunmasını bölgesel çıkarları açısından daha işlevsel buldu.

RUSYA’NIN İDLİB İHALESİ

ABD’nin IŞİD ihalesini Türkiye’ye devretme hamlesinin bir benzerini daha önce Rusya yaptı. Moskova, Astana süreci kapsamında Ankara’ya İdlib’teki radikal İslamcıları ikna etme, onları uzlaştırma misyonu verdi. İdlib mutabakatı Ankara’nın özel girişimiyle Rusya tarafından Türkiye’ye biçilen misyondu. Her ne kadar Türkiye ev ödevini gereğince yerine getiremese de süreç ağır aksak ilerliyor. Ancak bu ihalenin de bir kullanım süresi var.

YENİ MACERALAR

Ortadoğu’da da Suriye’de de yeni bir dönemin arifesindeyiz. ABD’nin oyun kurmakta zorlandığı, bütünlüklü bir planı hayata geçirmekte zorlandığı, yeni kaos, kriz ve çatışma dinamiklerinin harekete geçirildiği bu dönemde taşlar yeniden yerinden oynayacak. Suriye Kürtleri de, AKP Türkiyesi de bölgede tek başına oyun kurabilecek güce sahip olamadığından küresel aktörlerin çizdiği sınırlar çerçevesinde hareket edebilecekler.

Yeni Osmanlıcıların “IŞİD’i süpürürüz” bahanesiyle ABD’nin icazetiyle Fırat’ın doğusunda yeni maceralara girişme ihtimali, Türkiye’yi çok büyük sıkıntılara sokmaya gebe. Hem bölgedeki Kürt ve Arap unsurlarla karşı karşıya getirecektir ülkeyi hem de IŞİD vandalizmiyle… Değişen Suriye ve Ortadoğu denkleminde atılacak her bir adımın defalarca düşünülmesinde fayda var.