Kuvvetle muhtemel, depresyon ve intihar vakalarının artacağı aylar hatta yıllar var önümüzde. Her cimri daha cimri, her zalim daha zalim, her açgözlü daha da iştahlı hale gelirken; her yoksul daha yoksun, her "zayıf" daha kırılgan olacak.

Değişen iş yaşamı ve ‘Tükenmişlik-19’

Sebla KUTSAL / Klinik Psikolog

Maslach Tükenmişlik Ölçeği’ni geliştiren ABD'li psikolog Christina Maslach’a göre tükenmişlik: “İşi gereği yoğun duygusal taleplere maruz kalan ve sürekli diğer insanlarla yüz yüze çalışmak durumunda olan kişilerde görülen fiziksel bitkinlik, uzun süreli yorgunluk, çaresizlik ve umutsuzluk duygularının, yapılan işe, hayata ve diğer insanlara karşı olumsuz tutumlarla yansımasıyla oluşan bir sendrom.”

Covid-19 salgınıyla iş yaşamlarımız dönüşürken "tükenmişlik" kavramını anımsamamak olmazdı. Misal, Fransa’da mesai saatleri dışında gelen e-postalara cevap vermeme ve çevrimdışı kalma hakkı, 2017 yılında yasal olarak tanındı. Bu, elemanının özel yaşamını, tatillerini kemirmeyi seven patronlara karşı harika bir kazanımdı. Ancak bugün #Covid19 pandemisi nedeniyle, Fransa bile bu kazanımlarından geri adım attı, hatta koronavirüsü fırsata çeviren Fransız sermayesi, (bazı sektörlerde) haftalık çalışma süresinin 60 saate kadar çıkarılmasını kanun hükmünde kararnameyle sağladı.

Türkiye'de ise patronlar sermayeyi eritmeme, çarkı döndürme derdinde, devletten destek yok. Bu durumda, çalışılan kuruma karşılıksız sadakat, belirsiz iş saatlerine uyum, her türlü mobbing karşısında mukavemet gibi özelliklerin iş yaşamında belirleyici olacağı günler çok yakında. Kişisel hak ve özgürlüklerini, işçi olarak haklarını, ifade özgürlüğünü, rekreasyon zamanlarını patronların avucuna "al senin olsun" diyerek bırakabilenler işlerini daha yüksek oranda koruyacak.

Ne pahasına peki? Akıl sağlığından, benlik saygısından, yaşam süresinden ödün vermek pahasına. Nice genç bekar, evlenip de köle pazarında "ayın elemanı" seçilmek zorunda kalmamak için müzmin bekarlığa yelken açacak... Nice çift "bu devirde evlenilmez" diyerek ayrılacak, evliler boşanacak, çocuk isteyenler vazgeçecek, "anne/baba benimle hiç ilgilenmiyorsun" diye ağlayan çocuk sayısı artacak. İnsanca tüm istek ve ihtiyaçlar askıya alınacak.

Kuvvetle muhtemel, depresyon ve intihar vakalarının artacağı aylar hatta yıllar var önümüzde. Her cimri daha cimri, her zalim daha zalim, her açgözlü daha da iştahlı hale gelirken; her yoksul daha yoksun, her "zayıf" daha kırılgan olacak. İçimize kapanmayalım. Susmayalım. Dayanışma ve sevgi elimizde kalan son kozlar; neyse ki, ikisi de sermayenin elinin uzanamacağı kadar yükseklerde.