Balkanlar yeniden ısınmaya başladı. Uluslararası ilişkiler literatürüne Balkanlaşma kavramını kazandıran bu çetin coğrafyada “dondurulmuş sorunlar” yeniden alevlenmeye başladı. Makedonya ile Yunanistan arasındaki “isim”, Kosova ve Sırbistan arasındaki “sınır” krizleri Avrupa’nın doğu ucundaki sinir uçlarını yeniden gererken, Batı ile Rusya arasındaki kapışma her iki sorunda da belirleyici oluyor.

Balkanların çok etnikli ülkelerinden Makedonya, ülkenin resmi adını Makedonya Cumhuriyeti’nden Kuzey Makedonya Cumhuriyeti’ne değiştirmek için referanduma gitti. Yeterli katılımın sağlanamaması referandumu geçersiz kılsa da, oylama iki milyonluk bu küçük Balkan ülkesinin kaderini belirlemesi açısından önemliydi.

Yunanistan’ın kendi tarihi mirasını gasp ettiği gerekçesiyle ‘Makedonya’ adını kullanmasına itiraz etmesi sonucu NATO ve AB’ye katılımı engellenen Makedonya, bu blokajın kaldırılması, Batı ittifakına dahil olması için haziran ayındaki Presba Anlaşması ile isim değişikliğini kabul etmişti.

Referandumda, “Makedonya Cumhuriyeti ile Yunanistan arasındaki isim anlaşmasını kabul ediyor musunuz?” sorusu ile birlikte “NATO ve Avrupa Birliği üyeliğinden yana mısınız?” soruları yaşananları özetler nitelikte. Avrupa-Atlantik entegrasyonu kapsamında önemli bir noktada bulunan Makedonya, zaten üyelik için NATO’dan resmi davet almıştı. Süreç sorunsuz işlerse, referandumdan beklenilen sonuç çıkmasa da yılsonunda Kuzey Makedonya, NATO’nun 30. üyesi olacak.

Balkanlar’da ABD/AB - Rusya kapışması
Referandum bir anlamda Balkanlar’a sirayet eden AB/ABD ve Rusya çekişmesinin tezahürüydü. Mesele sadece Makedonya ile sınırlı değil. ABD liderliğindeki NATO eski Sovyet coğrafyasına yönelik genişlemesini sürdürüyor. Bir yandan Batı, diğer yandan Rusya, Balkanlar’ı, kendi eksenine oturtmak için yoğun gayret sarf ediyor. Baltık ülkelerini birliğe üye yapan, Doğu Avrupa’ya açılan NATO, son olarak Kafkasya’ya uzanmış, Gürcistan’ı da ittifakın parçası yapmak için bastırırken, AB Tiflis’e “özel statü”yü çoktan verdi. Ukrayna ise bu kapışmanın yol açtığı sıkıntıyla AB/ABD ile Rusya arasında fiili bir parçalanma yaşadı.

Makedonya’yı Batı’ya kaptırmamak için Rusya ile ABD ve AB arasında büyük kapışma yaşanıyor. Referandum ‘bilek güreşi’ne dönüştü. NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Almanya Başbakanı Angela Merkel ve ABD Savunma Bakanı James Mattis, Üsküp’te açıkça “evet” kampanyası yaptılar.

ABD Savunma Bakanı Jim Mattis, Üsküp’te referandumun ülkenin NATO üyeliği yolunu açacağını ve buna Moskova’nın kesinlikle karşı olduğunu açıkladı. Batı, Makedonya’yı kendi ittifak yapısına dâhil etme gayretkeşliğinde. Bu sebeple hem AB üyeliği hem de NATO üyeliği konusunda kapıları açmış vaziyette.

Rusya mevzileri kaptırmak istemiyor
Rusya, Makedonya’nın NATO üyeliğiyle Balkanlar’daki nüfuzunun zayıflamasından ve Batı ittifakı tarafından kuşatılmasından endişe ediyor. Hırvatistan’ı ve ardından da geçen yıl Karadağ’ı NATO’ya kaptıran Rusya açısından Makedonya’nın da düşmesi önemli bir kayıp demek.

Bu nedenle dişini göstermeye başladı, Makedon muhalefeti üzerinden “hayır”ı örgütleyerek referandumu sekteye uğrattı. Boykotçuların sandığa gitmeyerek, referandumu kadük bırakması Moskova’nın stratejisiydi. Rusya’nın AB Daimi Temsilcisi Büyükelçi Vladimir Çizov, Makedonya’nın NATO üyesi olma tercihinin “bir hata” olduğunu söylerken, “Sonuçları olacak hatalar var” tehdidinde bulunmuştu.

Kosova ve Sırbistan’da sınır değişikliği
Balkanlar’ın bir diğer sorunlu bölgesi Makedonya ile komşu Kosova’da ise “sınır” krizi patlak verdi. Kosova birlikleri Sırbistan sınırındaki Gazivoda hidroelektrik santralı yakınındaki bazı noktaları ele geçirdi. Belgdar, orduyu en üst teyakkuz seviyesine geçirdi.

Gazivoda Gölü Barajı, Sırbistan ve Priştine arasında hassas bir konu. Suni bir göl olan Gazivoda’nın Sırbistan’ın kontrolü altında ama gölden Kosova da faydalanıyor.

Kosova, NATO’nun iki yıl süren ağır bombardımanı sonucunda 1999’da Sırbistan’dan ayrılmış, 2008’de de bağımsızlık ilan etmişti. Sırbistan ve Rusya’nın ambargosu nedeniyle uluslararası platformlarda tanınma sıkıntısı yaşıyor.
Kosova da Sırbistan da Avrupa Birliği’ne dahil olmak istiyor. Ne var ki bu sürecin başlayabilmesi için Kosova’nın birçok ülke tarafından daha tanınması ve her iki tarafın da aralarındaki sorunları ciddi ölçüde çözmesi gerekiyor. Hırvatistan bu sebeple Slovenya ile olan sınır sorununu çözmeden üyeliğe alınmadı.


Sınır değişikliğinin arkasında Blair var
Kosova ile Sırbistan’ın sınır sorunları hassas bir mesele. Henüz resmileşmemiş çözüm önerisime göre Sırbistan’ın güneyinde Arnavutların çoğunlukta yaşadığı Presevo Vadisi, Kosova’ya verilecek ve karşılığında Sırbistan da Mitroviçe şehrinin içinden geçen İbar nehrinin kuzeyinde Sırp çoğunluğun yaşadığı bölgeyi yeniden tam kontrol elde edecek. Bütün bu sürecin merkezinde ise Irak İşgali’nin sorumlularından eski İngiltere Başbakanı Tony Blair var. Blair, Balkan mesaisinde sınırların değiştirilmesi için Priştina-Belgrad arasında mekik dokuyor.

Makedonya da Sırbistan da Kosova da sorunlu ülkeler. Makedonya’daki Arnavut azınlığın varlığı dengeleri hassaslaştırıyor. Makedonya’da nüfusun yaklaşık %25’ini oluşturan Arnavut nüfus, siyasal dengeler açısından önemli bir ağırlığa sahip. Bu nedenle 2004 yılında Arnavutlara nüfusça ağırlıklı oldukları bölgelerde daha büyük yerel özerklik tanındı.

Balkan Yarımadası’nın Avrupa jeopolitiği ve jeoekonomisi içindeki stratejik önemi, çok etnili, kültürlü bölgeyi daha da hassaslaştırırken küçük bir kıvılcım bölgesel bir çatışmanın alevlerini ateşleyebilir.