Değişen tek şey enkazın adresi
Marmara Depremi’nin üzerinden 26 yıl geçmesine rağmen değişen tek şey depremlerin gerçekleştiği kentler oldu. Sözler verildi, planlar yapıldı ama hiçbir ders alınmadı. Milyonlar hâlâ yıkılmayı bekleyen evlerde yaşıyor.

İlayda SORKU
Ülkenin deprem gerçeğiyle yüzleştiği 17 Ağustos 1999 depreminin üzerinden 26 yıl geçti. Gölcük merkezli depremde, resmî verilere göre 18 bin 373 kişi yaşamını yitirdi, on binlercesi yaralandı.
26 yıldır bilim insanlarının tüm uyarılarına kulaklarını tıkayan, deprem vergilerini gelir kalemine dönüştüren, kentsel dönüşümü rantın yüksek olduğu bölgelerle sınırlayan, riskli yapı stokunu yenilemeyen, deprem toplanma alanlarının büyük kısmını AVM ve konut projelerine satan tek adam rejiminde, halk kimsesiz ve çaresiz bırakıldı.
Topraklarının yüzde 93’ü deprem bölgesinde yer alan Türkiye’de Marmara Depremi’ni izleyen yıllarda Düzce’den Van’a, Afyon’dan Elazığ’a, Bingöl’den İzmir’e, Maraş’tan Balıkesir’e dört bir yanda yıkıcı sarsıntılar yaşandı. AKP iktidarının ihmali, on binlerce yurttaşın yaşamına mâl oldu, insanları enkaz altında bıraktı. Her felaketin ardından aynı sözler verildi, aynı acılar tekrarlandı. Rant odaklı uygulamalar ve liyakatsiz kadrolar yıkımın boyutunu artırdı.

1999’da 45 saniye süren 7.4 şiddetindeki Marmara Depremi’nin bilançosu ağır oldu.
Kocaeli, Sakarya, İstanbul, Düzce ve Yalova’da yıkıma yol açan depremde resmi verilere göre;
• 18 bin 373 kişi hayatını kaybetti
• 48 bin 901 kişi yaralandı
• 285 bin 211 konut hasar aldı
• 42 bin 902 işyeri hasar aldı
Ancak depremden gereken dersler alınmadı. 17 Ağustos’un ardından hazırlanan Ulusal Deprem Stratejisi ve Eylem Planı ile ülkenin 2023’e kadar depreme hazır hale getirilmesi hedeflendi ancak plan uygulanmadı. Bakanlık verilerine göre Türkiye’de 6 milyon civarında riskli yapı var. Ancak 2012’den beri tespit edilen riskli yapılardan yalnızca yüzde 4’üne karşılık gelen 238 bin civarında yapının dönüşümü tamamlandı. 6 Şubat depremlerinin üzerinden 30 ay geçmesine rağmen, vaat edilen 650 bin konutun ise yalnızca yüzde 32’si teslim edildi.
İBB tarafından son açıklanan verilere göre İstanbul’daki mevcut yapı stokunun yüzde 80’i 2000 yılı öncesine ait. Kentteki toplam 1 milyon 200 bin yapının 120 bini 7 ve üzeri şiddetindeki bir depremde ağır hasar alabilir. Yine İBB tarafından gerçekleştirilen hızlı tarama testleriyle ise kent genelinde 6 bin 840 binanın çok yüksek riskli yapı olduğu tespit edildi. Her an yıkılma riski taşıyan ve acil yıkılması gereken yapı sayısı ise bin 556. 39 ilçeden 19’u diğer ilçelere göre daha riskli olan İstanbul’da yapılan tespit çalışmalarında Kuzey Anadolu Fay Hattı üzerinde depremle kentte 500 bin binanın hasar alması öngörülüyor.
***

DÖRT YANIMIZ FAYLARLA ÇEVRİLİ
BirGün’e değerlendirmelerde bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi Müdürü Prof. Dr. Hasan Sözbilir, “Gelecekte deprem üretecek fayların yapılaşmaya kapatılması gerekiyor. Bu ülkede 20 yıldır uygulanıyor ancak bir fay yasası olmadığı için olması gerektiği gibi işlemiyor. Öte yandan 99 depreminin ardından sıvılaşma tehlikesine karşı da gerekli önlemler alınmış değil. Türkiye’de yetkin mühendislik yok. Dolayısıyla risk azaltma çalışmaları tam anlamıyla gerçekleştirilemiyor” dedi.
Kuzey Anadolu Fayı ve Güney Anadolu Fayı gibi ana faylarda gerçekleşen depremlerin yıkıcı niteliğinin yüksek olduğuna dikkat çeken Sözbilir, deprem tekrarlama aralığını tamamlayan ve kırılma riski taşıyan fayların olduğu bölgeleri şöyle sıraladı:
• Olası bir Marmara depreminde Kumburgaz, Avcılar, Adalar segmentleri,
• Erzincan-Bingöl bölgesindeki Yedisu segmenti,
• Maraş bölgesindeki Ölüdeniz fayı,
• Erzurum, Şırnak ve Hakkari Yüksekova bölgesi,
• Malatya bölgesi,
• 6 Şubat depremlerinde kırılmayan Maraş Fayı,
• 6 Şubat depremleri bölgesinde Savrun Fayı,
• Konya, Aksaray, Niğde bölgesinde Tuz Gölü fay zonu,
Ecemiş fayı,
Adana ve İskenderun arasında yer alan fay parçaları,
Muğla, Aydın, Denizli, Uşak, Afyon, Eskişehir, Kütahya, İzmir, Manisa, Balıkesir ve Çanakkale illerinde de kırılmamış ve risk taşıyan fay parçaları mevcut.
Öte yandan denizde bulunan ve deprem üretme riski olan faylara da dikkat çeken Sözbilir, Karadeniz, Akdeniz, Marmara ve Ege denizlerinde yüksek deprem potansiyeli olan faylar bulunduğunu belirtti.

7.4 VE ÜZERİ BEKLENİYOR
Beklenen Marmara Depremi’ne ilişkin de değerlendirmelerini aktaran Sözbilir, “Medyada iki farklı görüş var gibi lanse ediliyor; biri deprem olacak diyor, öbürü olmayacak diyor. Ancak deprem olacak beklentisinin bilimsel yayınları var. Dünyadaki bütün bilim insanları makalelerinde Marmara Denizi’ndeki kırılmanın yakın gelecekte olması gerektiğini söylüyor. Ancak ve ancak bölgedeki fay deprem üretmekten vazgeçebilir, kırılma gerçekleşmeyebilir. Bu şekilde deprem olmayabilir fakat bu da çok düşük bir ihtimal. Bölgede 7.4 ve 7.6 üzerinde bir deprem beklentisi var. 7.0 şiddetinde olsa dahi çok ciddi düzeyde can ve mal kaybı yaşanır. Yalnızca İstanbul’da değil Tekirdağ’dan Yalova’ya kadar Marmara Denizi’ni çevreleyen tüm illerde can ve mal kaybı yaşanacaktır” dedi.
Sözbilir, yapılması gerekenleri şu ifadelerle sıraladı:
• Öncelikle fay yasası hayata geçirilmeli.
• Enerji Bakanlığı’na bağlı MTA, İçişleri Bakanlığı’na bağlı AFAD ve Çevre Bakanlığına bağlı Mekânsal Planlama Genel Müdürlüğü gibi depremle ilgili birimler tek çatı altında toplanmalı. Gerekiyorsa bir Afet/Deprem Bakanlığı kurulmalı.
• Türkiye’de tek olan Kandilli Rasathanesi Deprem Araştırma Enstitüsü arttırılmalı. 7 farklı enstitü olmak üzere ülkenin her bölgesi için bir enstitü kurulmalı.
• İl, ilçe ve köy bazında yapı stokunun deprem senaryolarına dayalı tahmini yapılmalı ve bu tahminler ışığında alınacak önlemleri içeren Deprem Master Planı’nı hazırlanıp uygulanmalı.
***

ÖNERİLER DİKKATE ALINMADI
6 Şubat depremlerinin ardından Temmuz 2023’te gerçekleştirilen Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile İBB ilçe belediyeleri toplantısında Bakanlığa mevzuat değişikliği önerisi yapıldı.
İstanbul Planlama Ajansı’ndan edindiğimiz bilgiye göre, riskli yapı stokunun hızlı dönüşümü için mevzuat çalışmasına ilişkin sıralanan önerilerden bazıları şöyle:
• Yapının tamamı kaçaksa ve mühendislik hizmeti almamışsa güçlendirme şartı getirilmelidir.
• Yapı kayıt belgesi (yapı statiği açısından risk taşımayan nedenlerden dolayı belge alanlar hariç) alanlar da dahil olmak üzere tüm ruhsatsız yapılar, güçlendirme yapmamaları durumunda ilgili belediyesince yıkılmalıdır.
• Yönetmelik esaslarına göre riskli olduğu belirlenmiş olup güçlendirilmesi mümkün olan yapılar için talep edilmesi durumunda güçlendirme izni verilmelidir.
• Yapının tamamı veya bir kısmı imar planlarında donatı alanlarında bulunan riskli yapılara güçlendirme izni verilmemelidir.
• Güçlendirme imalatlarının kontrolü yapı denetim kuruluşlarınca yapılmalıdır.
• Güçlendirme izni alan yapılar çıkartılmalı, İstanbul Bina Kontrol ve Muayene Esasları doğrultusunda ilgili idaresince 2 yılda bir kontrol edilmelidir.
• Güçlendirilecek yapının kamu kurum ve kuruluşlarının mülkiyetindeki taşınmazlar üzerinde olması durumunda, taşınmaz satın alınmadan güçlendirme izni verilmemelidir.
• Hızlı bina taraması, riskli yapı analizinden önceki aşama olarak yönetmeliğe girmeli, tüm yapı stokunun depreme karşı kırılganlığı bu yöntemle tespit edilerek riskli yapı analizine sevki uygun görülenler için 6306 sayılı Kanunun hükümleri uygulanması esas olmalıdır.
• İstanbul’daki yapıların 5 yılda bir kontrol edilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenmelidir.
• Kontrolü yapılan binalara Muayene ve Kontrol Sertifikası hazırlanmalı, girişlerine asılmalıdır.
• Riskli olduğu tespit edilen ve acilen güçlendirilmesi gereken binaların Muayene ve Kontrol Sertifikasına sarı etiket yapıştırılmalıdır.
Ancak Bakanlık bu önerileri ne dikkate aldı ne de hayata geçirdi. Mühendislik hizmeti almayan kaçak yapılar için güçlendirme şartı getirilmedi. İstanbul’daki binaların 5 yılda bir kontrol edilmesine ilişkin bir düzenleme yapılmadı. Nihayetinde yurttaşlar orta ölçekli bir depremde dahi yıkılan binalarda yaşamaya terk edildi.
TESPİT ÇALIŞMALARI TAMAMLANDI
Öte yandan geçen günlerde Balıkesir Sındırgı’da meydana gelen 6.1’lik sarsıntı da fay hatları üzerinde bulunan ülkenin depremlere ne kadar hazırlıksız olduğunu bir kez daha ortaya koydu. Orta ölçekteki bir sarsıntı dahi yıkıma yol açtı. Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Balıkesir ve Manisa’da hasar tespit çalışmalarının tamamlandığını açıkladı. Ekiplerin incelemeleriyle toplam 729 binadaki 1036 bağımsız bölüm ağır hasarlı veya yıkık olarak tespit edildi.
***
REJİM HİÇBİR DERS ALMADI
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı Emin Koramaz, ülke tarihinin ihmaller tarihine dönüştüğüne dikkat çekti. “Doğal afetler sonucunda yaşanan can kayıpları, sosyal ve ekonomik travmalar siyasal iktidara hiçbir şey öğretmemiştir” diyen Koramaz, “Göz göre göre gelmekte olan İstanbul depremine karşı önleyici tedbirler almak yerine, Kanal İstanbul gibi doğal varlıklarımızı, su kaynaklarımızı ve tarım arazilerimizi ranta açmayı hedefleyen rant projeleriyle yaşamlarımız hâlâ hiçe sayılmaktadır” şeklinde konuştu.
Depremden ders alınmadığını vurgulayan Koramaz, şu ifadeleri kullandı: “Kâr hırsıyla kentin değerli arazilerine, zeytinliklerine rezerv alan kararı çıkarılarak verilen imar izinleri, coğrafi riskler göz ardı edilerek kurulan şehirler, plansız-çarpık kentleşme ve mühendislik hizmeti almayan yapılar yurttaşlar için büyük bir tehdittir.”
Yapıların tüm aşamalarında kamusal denetimin sağlanması gerektiğine vurgu yapan Koramaz, “Yapı denetimi uygulamasını yönlendiren kararlar ve ilgili tüm mevzuatın, TMMOB ve bağlı odalar, üniversiteler ve ilgili kesimlerin katılımıyla düzenlenmesi gerektiğini bir kez daha vurguluyoruz” dedi. Koramaz, yapılması gerekenleri şöyle sıraladı:
• Kentsel rant için değil, depreme hazırlıklı şehirler kurabilmek için imar planları oluşturulmalı
• Parsel bazında yapılan imar tadilatları ile ormanlık alanlar ve su havzaları dere yataklarıyla birlikte yapılaşmaya açılmamalı
• Deprem Şurası, Ulusal Deprem Konseyi gibi oluşumlar mutlaka devreye sokulmalı
• Bina envanteri çıkarılmalı
• Mevcut yapılar hasar görebilirlikleri ve riskleri esas alınarak gruplandırılmalıdır.
***
KADER DEĞİL İHMAL
Yıllardır önlem almayan AKP iktidarı, deprem başta olmak üzere ülkede yaşanan her afetin yıkıma dönüşmesine ve on binlerce yurttaşın yaşamını yitirmesine sebep oldu. Depremden etkilenen iller değişse de iktidarın umursamazlığı baki kaldı.
O günden bugüne gerçekleşen depremler ve ölü sayıları şöyle:
1999 Düzce: 763
2002 Afyon: 44
2003 Bingöl: 176
2011 Van: 644
2020 Elazığ: 41
2020 İzmir: 117
2023 Maraş: 53 bin 537


