Değişmeyen gerçeklerimiz

Uzun sürdü ama çok güzel oldu. Gelecekte daha da acayip olacağız bence.

Artık iyice gerçekdışı bir gerçeklikte yaşayacağız gibi geliyor bana.

Mesela yıllardır (benim de online olduğum son 15-20 yılda) hep şikâyet edilen, yazılan, eleştirilen şeyler nelerdi, bir liste yaptım kendimce, buyrun:

1 Sahtekâr politikacılar
Evet, bu olay değişti mi? Değişmedi ama şöyle güzel bir şey oldu o sıralarda: Birisinin yalan söylemesinde sıkıntı yokken, ona yalancı derseniz, başınıza bir takım sevimsiz işler güçler gelebiliyor. O yüzden günümüzde “Yalancı politikacı” kavramı yerine “Pervane sistemi” uygulanmakta… Artık yaşadığımız günlerde bir politikacının dedikleri sadece o lafları söyledikten sonra ancak bir ya da iki gün içinde gerçek kalabiliyor. Çünkü bizim politikacılar sağ olsunlar, dünyanın dönme hızına ayak uydurduklarından bir dedikleri, bir dediklerini tutmuyor. Yani bugün 2+2=4 iken yarın 2+2=”Vatan hainisin” kavramına bile dönüşebilir. O yüzden, bu ekibin dudaklarından çıkacaklara çok da şey etmemek lazım.

2 Hayat pahalılığı
Ne değişti? Yıllardır dünyanın en pahalı benzinini kullanan ülkelerden biri olmamız, sürekli benzine “zam değil, güncelleme” gelmesini değiştirdi mi?

Benzinden ve araçlardan kesilen nefessiz vergiler, yıllar içinde tüm siyasilere adeta bir madde bağımlılığı gibi işlemiş durumda.

Adamlar zamsız duramıyor. Zam üzerine zam katı çıkmak ya da verginin vergisinin vergisini almak, yıllar içinde çok büyük bağımlılıklar yarattı. Zam gelmesse fenalaşıyor adamlar sanırım… Ha bir de deprem sonrası çıkartılan ve vatandaşa adeta mızrak gibi saplanan vergiler var. Onlar da hiçbir şekilde amaçları dahilinde kullanılmayıp kafaya göre ezildiler. Köprüler “ücretsiz” olacak derlerdi zamanında, aranızda bazılarınızın yaşı tutmaz. Böyle bir yerden neredeyse “Bir de vatandaştan köprünün ortasında geçiş ücreti alalım, çıkışta da ayrıca bi ücret saplarız” noktasına geldi.

3 Ülkenin kendi kendisine yetememesi
Benim okuduğum yıllarda “Dünyanın kendi kendine yetebilen 7 tarım ülkesinden biri” idik. Ne olduysa o yerli ve milli, binlerce yılda bu topraklarda evrimleşmiş, tohumlarımızdan vazgeçtik. Dünya tekeli olan yabancı şirketlerle el sıkıştık. Kendi tohumlarımızı da güzel bir şekilde kendi ülkemizde yasakladık. Tarım arazilerinin üzerlerine betondan saçma sapan şekilsiz yerleşimler diktik. Bir de utanmadan tv’lere kamu spotu olarak “Tarım arazisine yapılaşmayın kenks” diye reklamlar verdik.

4 Ne denildiyse tam tersinin olması
Benim ülkede en sevdiğim şey bu. Gerçek bir sürrealizm, gerçek bir manasızlık, gerçek varoluşsal sıkıntı. Bugüne kadar bize ne dendiyse HEP tam tersi oldu. Avrupa Birliği’ne giriyorduk ya yıllar önce… Bir ara vizeler kalkıyordu, şimdi vize vermeler kalkıyor. Dünyanın en özgür ülkesiyiz bazılarına göre, gerçeklerde ise yetkili bir abiye internetlerden “Gak” bile desen sabah almaya geliyorlar senin gibi kargaları. Cezaevinde mesela “hiç tutuklu gazeteci yok” diyor birileri, oysa dünyanın en fazla paket gazetecisi sizin memlekette diyorlar. Hatta Çin’i bile geçmişiz galiba paketçilikte. En azından paketçiliğimiz gelişiyor. Bu arada en çevreci de biziz. 2.5 milyar ağaç diktik ama ormanları, ekosistemi, dereleri filan komple bitirdik.

5 Adına kanma ne olursun
Bir üstteki madde gibi, ülkede ne varsa, önce bir adına bakın. Adında ne yazıyorsa tam tersi oluyor. Mesela “En süper demokratız” diyen birisi varsa anlayın ki, oralar comolokko.

Neyse ne, oysaki Suudilerin robotlara vatandaşlık verilmesine fenalaşan Devlet Bey’den bahsedecektim ama sonra fark ettim ki bu davranışını kıskançlıktan yapıyor. Ülkemizin geliştirdiği ve işletim sistemi sürekli güncellenen en büyük yapay zekasına bu noktada biraz kıskançlık yapma fırsatı tanımalıyız bence.