Dembe ve dedesi sabahın beşinden beri tozlu patikalardaydı. Güneş çoktan yükselmiş ve yüzünü gösterir göstermez de yakmaya başlamıştı. Dedesi,  Dembe’nin düşmüş, uykulu suratına baktı.; - Bu kadar yeter, şu ağacın altında biraz dinlenelim ve sonra geri dönelim.” Dembe sadece baktı, başını eğdi,  zürafaların üzerinde üç beş yaprak bıraktığı çıplak ağaca doğru yöneldi. İki yorgun gövde, iki çift kısık gözle tozlu ve kıraç ufka dalıp gittiler.

Onca kırım ve yıkımdan sonra barışa duyulan arzu Dembe’de ad olarak vücut bulmuştu. Şimdi köylerinde huzur vardı. Ama o kadar.. Ölüm tıpkı bir gölge gibiydi ve her daim onları yoklamaya devam ediyordu. Annesi onlarla birlikte sabah beşte kalkmış üç saatlik yaya bir yolculuk sonrası bir İngiliz çiftliğinde tarla işine gitmişti. Bu sayede birkaç gündür yiyecek bulabiliyorlardı. Ancak yakacak çalı ve tezek için Dembe ve dedesi öğleye kadar tozlu Afrika bozkırlarında dolaşıp duracaklardı. İçme suyu ise dinlendirilmiş bir bakraç çamurlu sudan ibaretti. Yıkama ve yıkanma aynı çamurlu su birikintisinde gerçekleşecekti.

Dembe’nin hikayesi tüm Afrika’nın hikayesi aslında. Yada tüm dünyanın..

Dünyada halen  1.2 milyar insan temiz içme suyuna ulaşamamakta. Bu nedenle her yıl 1.8 milyon kişi ( % 90’ı beş yaş altı çocuk) ishalden ve yine 1.3 milyon kişi de sıtmadan ölmekte.

2.7 milyar insan modern pişirme olanaklarından yoksun olup odun,tezek vb yakıtlarla ihtiyaç giderebilmekte. Pek çoğu bu yakıtların temini için kilometrelerce yol yürüyüp, zamanlarının büyük bir bölümünü harcamakta.  Isınma olanaklarından yoksun olup son derece kötü şartlarda yaşayanlar ise 1.4 milyarı bulmakta.

Yine dünya ölçeğinde 1.2 milyar insan ise elektrik olanaklarından mahrum.

Bu en dibe vurmuş yaklaşık 1.5 milyar insan açlık sınırında kabul edilen bir yoksulluk boyutunda.

Türkiye’de ise yaklaşık on sekiz milyon kişi piyasacı sistemin resmi beyanına göre açlık ve yoksulluktan kıvranmakta.

Bu coğrafyada yaşayan Barış, Afrikalı Dembe ve Hintli Şanti’den daha mı şanslı?

Temizliği yer yer şüpheli de olsa içme suyuna, elektriğe ve yakacağa ulaşabilir durumda olmasına bakılırsa öyle denebilir. Ancak, son on yıldır – özellikle özelleştirmelerle birlikte- ticarileşen elektrik, su ve gaz artık çok daha pahalı olup satın alınabilir değil. Bir başka deyişle varken ulaşılamaz durumda.

Hindistan’da Ganj kenarında yaşayan Hintliler temiz içme suyundan mahrum. Afrika’nın en büyük petrol ihracatçısı Nijerya’da yoksulluk diz boyu iken Shell silahlı militanlarıyla kan kusturmakta.   Uganda’da İngiliz New Forests köylüleri topraklarından sürmekte.

Ekvator, Nijer, Çat ve Meksika sınırlarında toprağa düşenlerle Irak sınırında toprağa düşenlerin yazgıları (!) bir.

Kapitalizm yer kürenin hemen hemen her köşesinde toprağı, suyu, yer altı ve yer üstü kaynaklarını yağmalarken, diğer yandan da yarattığı açlık ve yoksulluğa karşı yardımseverlere çağrı üstüne çağrı yapmakta. Bir başka yandan da, Birleşmiş Milletleri yarattığı yıkımı maskelemek için kullanmaktan kaçınmamakta. UNDP aracılığıyla, “Bin yıl kalkınma hedefleri” gibi projelerle yoksulluğa ve açlığa karşı savaş açmaktan söz edilmekte.

Oysa, Latincede bir laf vardır; “Mala gallina, malum ovum” yani “Kötü yumurta kötü tavuktan çıkar “ . Vıcık vıcık riya kokan işler anlayacağınız..

Bütün bunlar yaşanırken bir yandan da kapitalizm, kitleleri narkotize ederek öğrenilmiş çaresizlik içerisine sıkıştırmakta, dezenformasyon çalışmalarını hız kesmeden sürdürmekte.

Toplumsal bilinç yoğurulmakta, ölü zihinler, öğrenilmiş çaresizlik çemberine alınmakta.

Doğrusu merak ettiğim, bütün bu subliminal faaliyetlerin ne kadar başarılı olabildiği..

Örneğin “Arap baharı” başarısızlığın bir işareti midir?

Kimilerine göre, ‘Arap baharı’ dönemi bir antrakt, film yeniden başladığında ve karanlık koltuklara çöküldüğünde izleyici olma konumuna çekilenler şöyle mırıldanacaklar;” yumuşak karın ekonomi ve bıçak kemiğe dayandığında, “artık yeter, ölümden öte yol yok!” noktasına gelindiğinde başka bir dünyanın kapıları açılacak”

Kimilerine göre ise; ancak gerçek irade ile içeriden açılan kapılardan çıkılabilir aydınlığa..

Peki, ne zaman?

Dembe ve dedesi yarın sadece ve sadece sabah sporu yapmak için uyandıklarında…