Berlin’de bir futbol maçı. Dakikalar 7’yi gösterirken bir anda oyun duruyor. Ev sahibi takımın tüm oyuncularına kulübeden gelenler de dahil oluyor. Formalar çıkarılıyor, 7 numaralı tişörtler yan yana duruyor. Bir anda kameralar tribünlere çevriliyor. Kucağında çocuğuyla karşılaşmayı izleyen o formanın asıl sahibi gözyaşlarına hâkim olamıyor; başkaları da ağlıyor...

Geçen cumartesi Alman İkinci Ligi’nde oynanan Union Berlin-Bochum maçında yaşandı bu kare. Bir anda mücadeleyi yöneten Michael Weiner oyunu durduruyor ve olaylar gelişiyordu. Yapılan aslında basitti; başkent temsilcisinin oyuncuları lenf kanseri teşhisi konan takım arkadaşları Benjamin Köhler’e sahip çıkıyorlardı. Rakip futbolcular alkışlarla destek veriyordu. Rakipten hakeme herkes o ana katkıda bulunuyor; futbol birleştiriyordu...

Yıllarca Eintracht Frankfurt formasını giyen deneyimli yıldıza geçen hafta yapılan ilk sürpriz bu da değildi. Tabiri hoş görün; ilk jeneriklik golü 2013’ten beri formasını giydiği kırmızı-beyazlı kulüp atmış; teşhis konduktan sonra oyuncunun sözleşmesi uzatılmıştı.

Köhler artık hayatının maçını oynuyor. Görünen o ki hiç de yalnız değil...

Peki onun mukavelesini uzatan takımın hikâyesini biliyor musunuz?

Aslında her şey 1906’da Olympia Oberschöneweide’nin kurulmasıyla başlamıştı. Defalarca adı değişecek kulüp 60 yıl sonra bugunkü adını almıştı: Union Berlin.

Üyelerinin çoğunu Birinci Dünya Savaşı’nda kaybeden minikler, 1920’de stadyumları Alte Fösterei’a kavuşuyordu. 1923’te hadlerini aşıyorlar, Almanya şampiyonluğu için Hamburg’la kapışıyorlardı. Kolay lokmaydılar, farklı kaybetmişlerdi.

1920’lerde şehrin güçlü camiaları Hertha ve Tennis Borussia Berlin ile çekişen kulübün taraftarları sergilenen mücadeleden pek memnundu. O günlerde kullanılmaya başlayan “demir birlik” ifadesi, yıllar sonra kulübün marşı olacak, Punk’ın ninesi Nina Hagen tarafından söylenecekti...

İkinci Dünya Savaşı’nı müteakip topraklarda iklim değişiyordu. Takımın bir bölümü Batı’ya göçüp yeni bir takım kurarken, Doğu’da kalanlar yollarına devam ediyordu. Duvar şehri bıçak gibi ortadan ikiye kesip ayırıyordu. Yuvaları Alte Fösterei da doğu tarafında kalmıştı.

1966’da bugünkü adlarını alan ekip, Stasi (Doğu Almanya Devlet Güvenliği Bakanlığı) tarafından desteklenen Dynamo Berlin ile kıyasıya rekabete girişiyordu. Onlar şampiyonluklara ambargo koyarken, minikler avuçlarını yalıyordu.

Sadece 1968’de Doğu Almanya Kupası’nı kaldıran Union’un şansı orada da dönmemişti zira federasyon Prag Baharı’nı müteakip bütün takımlarını Avrupa’dan çekmişti. Kupa Galipleri’ne böylece gidememişlerdi...

Rejimin gözünde hep batıydılar, maçlara gelen taraftarları sürekli fişlenmişti. Frikiklerde yaptıkları tezahürat adeta direnmenin estetiğiydi. Yıllarca aynı şeyi haykırmışlardı... Almanca’da baraj ile duvarın aynı kelime olduğunu biliyor muydunuz?

Tevatüre göre Duvar’ın yıkılmasından sonra Doğu Batı’ya koşarken, Batı’dan bir grup taraftar Doğu’ya geçmişti.

2001’de Almanya Kupası’nın finalinde Schalke’ye boyun eğen kırmızı-beyazlılar, Avrupa’nın yolunu tutuyordu. Sonrasında alt liglerin yolunu tutan kült camia, iflasın eşiğine gelmişken düzenlenen kan bağışı kampanyasıyla nefes alıyordu.

Dökülen yaşlı stadyumlarını elden geçirmeleri gerekiyordu. Fakat zar zor ayakta duran bir kulübün gücü buna yetmiyordu. İşte bu sırada taraftarlar devreye giriyordu. Bir inisiyatif oluşturuluyor, inşaat malzemeleri alınıyordu. Uzun süren bir hukuki mücadelenin sonunda izin çıkınca, beklenmeyen olmuştu. O renklere gönün verenler hafta sonlarını, tatillerini burada geçirmeye başlıyor; 140 bin saatlik işgücü sponsorlarla birleşince bir rüya gerçek oluyordu. Başarmışlardı; yine birlik olmuşlardı.

O cumartesi akşamının gözleri yaşartan unutulmaz 7. dakikası işte orada yaşandı. Her köşesinde taraftarın el emeği, göz nuru vardı.
2003’ten bu yana şarkılar, ilahiler söyleyerek Noel’i karşılayan kırmızı-beyazlılar, yıllardır yılın o zamanı manşetleri süslüyor. Başta sadece 89 kişinin geldiği etkinlik, artık otuz bine yakın insanı ağırlıyor.

Tarih boyunca akıntıya kürek çeken taraftarının sevgisiyle büyüyen Union Berlin, ezber bozduran hikâyesiyle saygıyı hak ediyor.
Bu kulüp kanser olan futbolcusunun sözleşmesini uzatmayacak da kim uzatacak...

Onlar hep birler, hep beraberler!