Galatasaray ve Fenerbahçe, oldukça kısır ve 80’lerden kalma bir futbol resitali (!) sunarak puanları paylaştı.

Demode bir dünya derbisi

Abdullah Avcı görevi bırakmadan önceki 2 şampiyonluk maçında Galatasaray karşısına böyle çıkmıştı. Ön alanda neredeyse rakip ceza sahasının önüne kadar uzayan bir baskı. O baskıları Donk ve Fernando’nun ısrarlı pas organizasyonu liderliği ile aşmıştı sarı-kırmızılılar. Elbette Erol Bulut’un benzer bir baskıyla başlamasında, onun 2017 yılına kadar yardımcılığını yaptığı Avcı’nın başaramadığını başarma gayesi de vardır. Üstelik ilave bir önlem de almışlardı, Taylan Antalyalı’nın kafasını, özellikle rakip alanda, rahat rahat kaldırmasına izin vermemek.

Terim’in takımı bu ilk 10 dakika baskısını biraz da Marcao’nun topu oyuna sokma denemeleri ile kırdı, Brezilyalı takımdan ayrılırsa Terim onun savunma yetenekleri olduğu kadar bu tür ekstra katkılarından da mahrum kalacak. Tabii bu noktada, Galatasaray’ın, bu baskıyı kırdığı dakikalarda neden ısrarla sol kanattan akın yapmaya çalıştığını anlamak güçtü. İlginç olan sadece Linnes-Arda ikilisinin son derece uyumsuz görünmeleri değil, Emre Kılınç’ın neredeyse her hücumda sola deplase olmaya çalışması ve bu 3 oyuncunun orada kuru bir kalabalık yaratmasıydı. Evet Marcao ayağında topla ileri çıktığında pozisyonu gereği sol kanatı görüyordu, ama 1-2 basit istasyon pasıyla top Omar’a indirilebilirdi. Zira bu, Terim’e sağ kanatta Omar ve Caner’in teke tek düellosundan daha fazla yararlanma fırsatı verecekti, hele hele Norveçli oyuncunun ilk rahat ortası Arda’nın kafasına adrese teslim bir orta olmuşken.

Maçın geneli için, Erol Bulut’un maçı kazanmak amacıyla Arena’ya geldiyse yetersiz bir planı olduğunu, Fatih Terim’in ise iyi olmaya çalışan bir planın yetersiz oyuncularla uygulandığını söyleyebiliriz. Babel ve Diagne’nin sahaya girişi bir 10 dakika önce olabilirdi aslında. Ayrıca Luyindama’nın ikinci yarı sahaya çıkışının da çok yerinde bir karar olmadığını düşünüyorum. Donk’un oraya girişi, Galatasaray’ın duran toplardaki elini de güçlendirebilirdi ve nihayetinde, Özellikle Perşembe günü takımın telafisi olmayan bir maça çıkacağını, Fenerbahçe maçının 37 tane telafisi olduğu düşünüldüğünde. Fenerbahçe tarafındaki performansın da hayal kırıklığı olduğunu söylemek lazım, zira uzun süredir Galatasaray kalecisinin doğru dürüst yere dahi yatmadan maçı tamamladığı bir derbi izlememiştik. Tabii burada sarı-lacivertlilerin hücum hattının ve hatta tüm hücum organizasyonunun tamamen % 90 oranında yeni oyunculardan kurulu olduğunu ve zamana ihtiyaçları olduğunu da hatırlamak lazım.

Hakem performansları hakkında burada pek yazmıyoruz, fakat Ali Palabıyık halen ligin eski tip anlayışla maç yöneten hakemlerinden. VAR’ın hakemleri tembelliğe yönelttiğinden çok şikayet ediyoruz, ancak bazen de orta sahadaki ikili mücadelelerde oyunu akışına bırakmak ve gerekirse pozisyonu sonradan izlemek lazım. Palabıyık, orta sahada rakibin ani baskınlar yapacağı bir çok akını anında faul gerekçesi ile keserken, gelen tepkilere göre bir sonraki kararında sertliğini artırıyordu. 2 dakika arayla hem iyi hem kötü polisi oynayınca inandırıcılığınız da kalmıyor.