İsveç, muhalefetsizlikten yakınıyor

İsveç, muhalefetsizlikten yakınıyor. Devlet bilimciler, Başbakan Fredrik Reinfeldt’in sağ, azınlık hükümetinin, sol kanattan sağlam bir muhalif atak görmedikçe ülkede demokrasinin zora gireceği konusunda uyarıyor. Eylül 2010 seçimlerinin ardından ikinci kez iktidara taşınan sağ bloğu oluşturan dört partinin, bir azınlık hükümeti kurmuş olması ilk bakışta pek çok çevreyi sevindirdi. Hükümetsiz kalıp seçimlerin tekrarlanması korkusu, kurulan sağ, azınlık hükümetiyle atlatılmış oldu. Hangi kanada oy vermiş olursa olsun “işlerin yürüyecek” olması İsveçliyi rahatlattı. Solun en büyük partisi Sosyal Demokratlar’ın, şimdilerdeki devrik lideri, Mona Sahlin, seçim sonrası Başbakan Reinfeldt’le bir dizi görüşme yapıp hükümet kurulurken zorluk çıkarmayacaklarının sinyallerini verdi. Mona’nın anlaşmacı tutumu sayesinde Meclis’te çoğunluğu sağlayamayan sağcılar, ırkçı parti, İsveç Demokratları’nın kucağına düşmeden bakanlarını belirledi, bütçesini Meclis’ten geçirip işine gücüne başladı.

Seçimlerin üzerinden geçen beş ay, İsveç’i başka bir çizgiye taşıdı. “Sol neden susuyor?” soruları artık yüksek sesle sorulmaya başlandı. Seçim sonrası yaralarını sarmaya çalışan Meclis’teki üç sol parti, şimdilerde hükümete karşı sessiz kalmakla suçlanıyor. Solun suskunluğu öyle rahatsız edici bir boyuta vardı ki İsveç kamuoyunda, “Demokrasimiz zedelenecek, muhalefet lazım” tartışmaları başladı. Göteborg Üniversitesi’nden devlet bilimci Gunnar Falkmark, bu konuda İsveç kamuoyunu uyaran ilk isimlerden oldu. Falkmark, “Çok ağır bir seçim yenilgisi alan sol kanadın suskunluğu ve uyumlu politikaları ilk bakışta kaosu önledi. Ama uzatmalarda bu demokrasi sorunu olabilir. Zayıf muhalefetin olması, iktidarı kötüye kullanma olanağını her zaman yükseltir. Bu şekilde bir dört sene daha giderse çok acılı olur “diyor.

Seçim yenilgisi, üzerine, bir de iyi muhalefet yapamamak, İsveç’te Meclis’e girmiş sol bloktaki bir partinin genel başkanını yerinden etti. Sol Parti’nin genel başkanından da istifası isteniyor. Ne oldu da muhalefete ihtiyaç doğdu? Başbakan Reinfeldt’in yaptığı bir şey mi var ki, beş ayda “Savaşan bir muhalefet yapamıyorlar” diye genel başkanlar değiştiriliyor, sol kanat ağır eleştiriler alıyor.

Ortada, yargıyı siyasete alet eden açılmış bir dava yok. Şimdilik İsveç’te hiçbir yazar ve gazeteci ‘darbeci’ şüphesiyle hapis yatmıyor. İsveç’te de seçim sonrası, geçen yıl aralık ayında, Anayasa değişikliği yapıldı. 2011’le birlikte değişiklikler yürürlüğe girdi, süreç içinde, hakkını yiyemem, Reinfeldt “Taraf olmayan bertaraf olur” diye tek bir tehdit cümlesi savurmadı.  Yazara, çizere, heykeltıraşa Başbakan karışmıyor. İsveçliler de “Tıksırıncaya kadar içiyorlar” ama Başbakan nefretini kusup yasada AB’yi kılıf gösterip değişiklik yapmaya gitmiyor.
İsveç’teki “Muhalefet neredesin?” çağrılarına sebep, Başbakan Reinfeldt’in vergi indirimine gitmek istemesi oldu. Vatandaşın fazla vergi ödediğini hesaplayan Reinfeldt, vergi ödeyenin yükünü hafifletmek istiyor. Bu bir af değil, sadece indirim. Başka bir hükümet, politikası gereği vergileri yükseltebilir de, bağlayıcı hiçbir yasal düzenleme yok. Ama korkulan, bu gibi değişikliklerin İsveç’teki sosyal devlet yapısına bir zarar verecek olması. İşte bu sebeple muhalefet şiddetle göreve çağırılıyor. İstenen şey tabi ki “Recep Bey” muhalefeti değil, hesaplar, kitaplar yapılsın, rakamlarla işin getirisi götürüsü konuşulsun deniyor. Muhalefet, demokrasinin şartı. Sekiz yıllık APK iktidarında, içi boş muhalefete bile katlanamayan Başbakanımız kendini demokratik bir ülkeyi yönetiyor sanmasın. Ortamı, bu tutumuyla biraz daha zorlarsa kendini başbakan bile sanmasın.