Millet İttifakı’nı oluşturan partiler, güçlendirilmiş bir parlamenter sisteme dönüş için yol haritası üzerinde çalışmaya başladı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ile İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener önceki gün görüşerek, kuvvetler ayrılığının güçlendirildiği yeni bir anayasanın hazırlanması için ilk adımı attı.

Bu çalışmalara Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da yakın zamanda dahil olacaktır.

•••

‘Tek başına güçlü lider’ yerine ‘güçler ayrılığı’ ilkesinin benimsendiği ve ‘denge ve denetleme’ anlayışının daha sağlıklı işlediği bir parlamenter sistem, Türkiye’nin sosyal yapısı ve demokratik geleneği açısından gerekli ve önemlidir.

Millet İttifakı’nın cumhurbaşkanı adaylarının en önemli projeleri de zaten ‘tek adam’ rejimini yıkarak demokrasiyi ve hukukun üstünlüğü anlayışını yeniden tesis etmek!

Seçimde 2. turda RTE’nin karşısındaki adayın önceliğinin bu olacağı kesin!..

•••

Türkiye’nin iç ve dış politikada, ekonomide, eğitim ve sağlık gibi alanlarda içine girdiği çıkmazı aşmak için, geniş bir toplumsal mutabakata ihtiyacı vardı.

Millet İttifakı, bu açıdan önemli bir ‘asgari mutabakat zemini’ oluşturarak, farklı siyasi gelenekleri bir araya getirmeyi ve toplumsal barış ve huzur projesi için ilk adımı atmayı başardı.

CHP, İYİ Parti, Saadet Partisi ve Demokrat Parti, huzur için en önemli şeyin ‘barışma niyeti’ olduğunu ortaya koydu.

•••

Asgari mutabakat oluştuğuna göre, bu mutabakatı güçlendirmek için başta HDP olmak üzere aynı doğrultuda düşünen bütün siyasi görüşlerin temsilcilerinin uzlaşıya ve barışa katkı sağlamak için özveri ve çaba göstermesi gerekiyor.

Mutabakat zeminini genişleterek bütün toplumu ‘barıştırmak’, bu ittifakın en önemli misyonu olmalıdır.

Aslında tüm farklılıkların bir araya gelerek tam bir kucaklaşmayı gerçekleştirmesi demokrasinin de gücünü gösterecektir.
Aynı zamanda demokratik devletin varlığı ve siyasal yönetimin denetlenmesini sağlayan basın özgürlüğünün, üzerinde anlaşılması gereken en temel konu olduğu da unutulmamalıdır!..

•••

24 Haziran’dan sonra ilk olarak parlamenter sistemi daha sağlıklı bir şekilde restore etmek, daha sonra demokrasi anlayışımızı tabana yaymak gerekiyor. Demokrasinin kalıcı olması yerel yönetimlerin etkin olmasına bağlıdır. Yani;
“Demokrasi, Ankara’dan bahşedilen bir hizmet değil, yerelde ortaya koyulan bir irade haline gelmelidir!..”

•••

Farklılıkların bir arada yaşamasına en iyi örnek günümüzdeki Avrupa ülkeleridir…

Demokrasiyi yerelde tesis etmek ve farklı görüşleri uzlaşı içinde bir arada tutmak için bugüne kadar geliştirdikleri en iyi formül ise ‘Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’ beyannamesidir.

Sanıldığının aksine bu belge, Avrupa Birliği tarafından hazırlanmadı.

Türkiye’nin de kurucu üyesi olduğu ve bununla her fırsatta övündüğümüz ‘Avrupa Konseyi’ tarafından hazırlandı!..

•••

Avrupa Konseyi, ‘vatandaşların kamu işlerinin sevk ve idaresine katılma hakkını’ daha iyi kullanabilmesini sağlamak amacıyla, yerel yönetimlerin yetkilerini artıran bir ilkeler bütünü hazırlayarak 1985 yılında imzaya açtı. Türkiye ise sözleşme niteliği taşıyan bu belgeyi 1988’de imzaladı.

1991 yılında TBMM tarafından uygun görülen ve 1992’de Bakanlar Kurulu tarafından onaylanan belge, bazı çekinceler saklı kalmak koşuluyla 1 Nisan 1993 tarihinde yürürlüğe girdi.

•••

Yerel Yönetimler Özerklik Şartı, herhangi bir çekince ileri sürmeksizin uygulandığı hiçbir ülkede bölünme veya özerklik ilanına neden olmadı. Aksine pek çok ülkede, daha güçlü bir demokrasi anlayışının yerleşmesine ve vatandaşlık bilincinin artmasına katkı sağladı.

Bugün Türkiye’nin yaşadığı demokratikleşme ve terör paradoksunu yıkmanın en iyi yolu da Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı, hiçbir çekince olmaksızın kabul etmek ve uygulamaktır.

•••

Bölünme korkumuz nedeniyle ‘özerklik’ kavramını yanlış anlıyoruz. Özerklik Şartı, özerkliği şöyle tanımlıyor:

“Özerk yerel yönetim kavramı yerel makamların, kanunlarla belirlenen sınırlar çerçevesinde, kamu işlerinin önemli bir bölümünü kendi sorumlulukları altında ve yerel nüfusun çıkarları doğrultusunda düzenleme ve yönetme hakkı ve imkânı anlamını taşır.”

Şart’a göre yerel yönetimlerin temel yetki ve sorumlulukları anayasa ya da yasalarla belirleniyor.

•••

Ancak çekince koyduğumuz maddelere sağduyulu bir şekilde bakıldığında, günümüzde bu çekincelerin hiçbir anlamı kalmadığı görülebilir.

O günkü korku Kürtlerin özerklik talepleriydi. Oysa bugün talepler ve taleplere bakış değişmiş, Kürt sorununun çözümü toplumsal bir istence dönüşmüştür.

•••

Özerklik Şartı’na koyduğumuz çekinceleri kaldırmak tabii ki tek başına demokratikleşme sağlamayacak. Ancak bu yolda önemli bir psikolojik eşiği aşarak, bir paranoyadan kurtulmamıza katkı yapacaktır!..

•••

Yıllardır ortaya koyulan güvenlikçi yaklaşım da gösterdi ki, Kürt sorununa askeri bir çözüm bulmak mümkün değil!..

Bunun yerine Avrupa düzeyinde bir demokratikleşme yaklaşımı geliştirmek gerekiyor.

Avrupa ülkeleri bütün etnik ve kültürel çatışmaları ‘daha fazla demokrasi’ ile aşmıştır. ABD tarzı bir terörle mücadele yaklaşımı ise Ortadoğu bataklığını ortaya çıkarmıştır.

•••

CB Adayımız Muharrem İnce, söylemlerinde bu konuyu net bir şekilde gündeme getiriyor.

Kürt sorununu çözmekte direnen siyasilerin aslında, demokrasi ve hukuk devletine de inanmadıklarının altını çiziyor.

Bugüne kadar bu konuyu kaşıyan sağ siyasetçiler, ‘kaos ve kışkırtılan terörle’ tek adam rejimine ulaşmayı planladılar.

Şer anlayışın hedefine ulaşmasının son kapısı 24 Haziran!..

24 Haziran’da önümüze koyulacak olan sandıkta demokratikleşme yaklaşımını Millet İttifakı; dikta ve kaos yaklaşımını ise ‘Şer İttifak’ olarak tanımladığım Cumhur İttifakı sunuyor bize.

Seçim sizin!..

Beni mutlu eden bir ekleme; Gençlerimizin eğitim düzeyi adına önemli örnek teşkil eden, ABD’de yapılan ‘DESTINATION IMAGINATION’ karşılaşmasına Türkiye’den katılan TOROS KOLEJİ’nin 10 yaş takımı dünya 12’ncisi olduğunu geçen yazımda belirtmiştim.

‘Koordinasyon komitesinin’ verdiği bilgiye göre karşılaşmaya değişik kategorilerde Türkiye’den 43 okul takımı yaklaşık 300 öğrenciyle katılmış. Bu durum beni müthiş heyecanlandırdı. Gençlerimizi ve okullarını yaratıcılık üzerine kurulu bir dünya yarışmasına katıldıkları için içtenlikle kutluyorum. Onlarla iftihar etmeliyiz!..