Demokratik enerji programı, emeğin tarihsel kazanımlarını, örgütlülüğünü ve sosyal devleti sermayenin çıkarları lehine yok eden; sağlık, eğitim dahil tüm alanları piyasaya açan neoliberal politikaların değiştirilmesini esas alır.

Demokratik bir enerji programı

Hazırlayan: Oğuz Türkyılmaz

Özel şirketlerin değil, toplumun çıkarlarını gözetmeyi amaçlayan toplumcu enerji politika ve uygulamalarının amaçlarını ve araçlarını tanımlamaya çalışalım.

Enerji politika ve uygulamaları, tüm yurttaşların ve toplumun ortak gereksinimleri olan eğitim, sağlık, ulaşım, adalet, iletişim, kültürel ve sportif hizmetlerinin, güvenli çalışma ve yaşam koşulları, beslenme, uygun barınma ihtiyaçlarının ve tüm bu hizmet ve faaliyetlerin ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde toplam ekonomik faaliyetlerin gereksineceği miktar ve nitelikte enerjinin karşılanmasını amaçlamalıdır.

Bu amaca ulaşmak için yapılacak çalışmalar da, enerji ihtiyacının, toplum çıkarlarını gözeten bir yapıda, kamusal planlama kapsamında, kamu hizmeti olarak, doğal ve toplumsal çevreye olumsuz etkileri asDemokratik bir enerji programı Demokratik enerji programı, emeğin tarihsel kazanımlarını, örgütlülüğünü ve sosyal devleti sermayenin çıkarları lehine yok eden; sağlık, eğitim dahil tüm alanları piyasaya açan neoliberal politikaların değiştirilmesini esas alır gari düzeyde tutularak ve azami ölçüde yenilenebilir kaynaklara dayalı, etkin ve verimli olarak teminini, iletimini ve dağıtımını hedeflemelidir.

KAMUCU BİR DÖNÜŞÜM İÇİN NE YAPMALI?

Yeşil bir çevre, mavi bir gökyüzü, yaşanabilir bir doğa için, toplum çıkarları doğrultusunda, adaletli ve demokratik enerji politika ve uygulamaları toplumsal dönüşüm program be uygulamalarının ayrılmaz bir parçasıdır.

Ülkemizin yıllardır boğuştuğu sorunları aşmak ve ekonomik krizden mümkün olan en çabuk şekilde ve en az hasarla çıkabilmek için; yurttaşların ve toplumun vazgeçilmez gereksinimlerinin karşılanmasında kamu mülkiyeti, kamusal hizmet ve toplumsal yarar esaslarını temel alan demokratik bir planlama ve toplumsal kalkınma perspektifi ile kamucu, toplumcu bir programın uygulanması gereklidir. Kamu işletmelerinde şeffaflığın hakim olması, çalışanların karar alma süreçlerinde ve denetimde etkin olmalar, sendikal örgütlenmenin yaygınlaşması vb. vasıfları olacak yeni ve farklı bir kamu yapılanması, yatırımların planlı bir şekilde gerçekleştirilmesine imkân vereceği gibi, hizmetin niteliğini de artıracaktır.

Toplum yararını gözeten kamucu ve demokratik bir dönüşümün etkin bir unsuru olan demokratik enerji politikalarını ve programını önce hayal etmeliyiz. Kimse hayallerimize ket vuramaz. Sonra tasarlamak, kurgulamak, geliştirmek ve uygulamak için yoğun bir şekilde çalışmalıyız. Demokratik enerji programı, emeğin tarihsel kazanımlarını, örgütlülüğünü ve sosyal devleti sermayenin çıkarları lehine yok eden; sağlık, eğitim dahil tüm alanları piyasa uygulamalarına açan neoliberal politikaların değiştirilmesini esas almaktadır. Emeği en yüce değer sayan, siyasal, ekonomik, sosyal yönleriyle bütünlüklü, toplumcu bir demokratikleşme siyasal programının, eşit, özgür, adil bir topluma ve bağımsız ve demokratik bir ülkeye ulaşma mücadelesinin ayrılmaz bir parçasıdır.

***

ENERJİDE NASIL BİR DÖNÜŞÜM?

Enerjinin üretiminde ve tüketiminde köklü bir dönüşüm sağlanmalıdır. Bunun için de pek çok alanda radikal adımlar atılmalıdır. Bu adımlar şunlar olabilir:

İLK ADIM VERİMLİLİK

• Enerjinin tüm tüketim alanlarında daha verimli kullanılmasını sağlayacak politika ve uygulamalar yürürlüğe konulmalı, demokratik bir planlama anlayışı ve uygulamasıyla toplumun gerçek ihtiyaçlarının karşılanması temel olmalıdır. Kapitalizmin gereksiz tüketim, sürekli yeniden üretim sarmalının tetiklediği, genel olarak tüm enerji kaynaklarının, özel olarak işlevsel olmayan elektrik tüketiminin körüklenmesi anlayışından uzak durulmalıdır.

• Bakım, onarım, rehabilitasyon ve yenileme çalışmaları ile mevcut elektrik üretim tesislerinin verimleri ve kapasite kullanım oranları yükseltilmelidir. İletim ve dağıtım şebekelerinde de yenileme yatırımları ve yeni yatırımlarla teknik kayıplar azaltılmalıdır. Bu şebekeleri işleten kurumların teknik altyapıları, yazılım ve donanımları geliştirilmeli, yetişmiş ve liyakatlı kadrolar istihdam etmelerine imkan sağlanmalıdır.

• Bundan böyle, yeni elektrik enerjisi ihtiyaçlarının karşılanmasında, karbonsuzlaşma hedefi doğrultusunda; enerji üretim tesislerinin kamusal bir planlama anlayışı içinde, esas olarak rüzgâr, güneş vb. yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı ve toplum çıkarlarını gözetir biçimde kurulması temel olmalı. Büyük ölçekli rüzgâr ve güneş santralları, kurulacakları bölgede istihdamı artıracak ve cinsiyet eşitliğini de sağlayacak toplumsal kalkınma projeleri olarak ele alınmalıdır. Karasal GES’ler, RES’ler verimli arazilere, yeşil alanlara, ormanlara değil çorak tepelere kurulmalıdır. Yurttaşların kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere geliştirecekleri dağıtık enerji uygulamaları ve enerji kooperatifleri desteklenmelidir.

Düşük hızlarda esen rüzgârla da elektrik üretebilen türbinlerin gelişiminin yanı sıra, fiziki coğrafyada yaşanan değişiklikler, büyüyen ve yeni kurulan yerleşimler de dikkate alınarak Türkiye’nin, güncel karasal ve deniz üstü rüzgâra dayalı elektrik üretim potansiyeli belirlenmelidir.

Denizlerde kurulabilecek RES’lerde ise daha yola bile çıkılmamıştır. İlgili tüm kesimlerin katılımıyla deniz üstü RES’lerle ilgili bir yol haritası ve strateji belgesi hazırlamalıdır. Bugün yalnız yüzde 3’ü değerlendirilen güneşe dayalı elektrik üretim potansiyelinin değerlendirilmesi için, güneş enerjisi karşıtı yaklaşım devre dışı bırakılmalı ve kadim bir güneş ülkesi olan ülkemizde en yüksek düzeyde yararlanılmalıdır.

Yeni kurulacak santralların ve bakım-rehabilitasyon-yenileme çalışmaları yapılan tesislerin enerji ekipman ihtiyaçlarının yurtiçinden imal ve temini esas olmalıdır.

2020 yılı geçici verilerine göre 305,5 milyar kWh olan yıllık elektrik üretiminde özel sektörün payı yüzde 81,7’dir. Özellikle arz güvenliğinde kamusal ağırlığın oluşması ve elektrik fiyatlarında olası manipülasyonları önlemek için, gerek kurulu güç dengesi gerek üretim miktarı açılarından üretim altyapısında da kamunun ağırlık kazanması şarttır. Kamu elindeki santralların özelleştirilmesi durdurulmalı, özeller de kamulaştırılmalıdır. Neden oldukları salımları ve çevre kirliliğini azaltmayan santrallarla, kömür rezervleri tükenen veya dışsal maliyetleri yüksek olduğu için kömürün çıkarılmasından vazgeçilecek sahalarda bulunan santralların faaliyetlerine son verilmelidir.

Yaygınlaşan kuraklık, yağış rejimlerinde değişiklikler vb. etkenleri dikkate alan, içme suyu, tarımsal sulama ve sonra enerji amaçlı bir su yönetim politikası ile hidroelektrik potansiyel akılcı bir şekilde değerlendirilmelidir.