İletişim Başkanı Fahrettin Altun’dan dün bir mesaj aldım. Cep telefonuma düşen mesajda; “Demokratik değerleri ve meslek ilkelerini koruyan, sorumluluk bilinci ve objektif yayın anlayışı ile kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine katkı sunan tüm medya mensuplarımızın 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü’nü kutlarım.”, diyordu.

Her “medya mensubu”nu eşitlemeyen; demokratik değerleri ve meslek ilkelerini korumayı, sorumluluk bilinci ve objektif yayın anlayışı ile kamuoyunun doğru bilgilendirilmesini gazeteciliğin olmazsa olmazı sayan bir alt metni olan mesajı sevdim.

Altun’un medya mensupluğunun önene koyduğu bu sıfatlarla uzaktan yakından ilgisi olmayanların ekranları ve gazeteleri dolduğu bu zamanlarda, “gazeteciyim” diyenler arasında mesleki kriterleri temel alan bir sınıflandırma gerekiyor sanki.
Mesaj doğrudan bana geldiğine göre; Altun’un beni “Demokratik değerleri ve meslek ilkelerini koruyan, sorumluluk bilinci ve objektif yayın anlayışı ile kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine katkı sunan” bir gazeteci saydığının işareti midir; aradan neredeyse bir yıl geçmesine karşın Sürekli Basın Kartımın hala yenilenmemiş olması gazeteci sayılıp sayılamayacağıma karar verilememesinden midir, bilemiyorum.

Mesleğimiz onca sorunla boğuşurken kişisel olarak kartımın yenilenip yenilenmemesinin bir önemi de yok zaten.

Çalışamayan gazetecilerin çalışabilenlerden çok olduğu bir memlekette, “Çalışan Gazeteciler”den söz etmek oksimoron gibi. Ancak, 10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü, tam da Altun’un sıraladığı değerler nedeniyle, medya ve gazeteciliğin bir muhasebesini yapmak açısından önemli.

Gazetecilik örgütleri o muhasebeyi yaptı dün. TGC, TYS, PEN Türkiye, ÇGD ve TYB’nin “İşsizlik ve Sansürün Kıskacında Gazetecilik” toplantısında; işsiz gazetecilerin sayısının 11 bin 157’ye, haklarında dava açılan gazetecilerin sayısının 12 bine ulaştığı; sektörün yüzde 95’inin iktidarın kontrolünde manipülasyon ve propaganda aygıtı olarak kullanıldığı, yüzde 5’inin ise Basın İlan Kurumu cezalarıyla devre dışı bırakılmaya çalışıldığına dikkat çekildi.
Altun’un kullandığı sıfatlar kriter olsa bu rakamlar değişebilecek olsa da, son beş yılda basın kartı iptal edilen gazeteci sayısı 3 bin 804 ve 100 civarında gazeteci de cezaevinde.

Gazetecilik, yıllardır iktidarların ve yeni medya sahipliğinin kıskacı altında. Medya sahiplerinin en sevmediği gazeteci “örgütlü gazeteci”. Sendikalı olmak başlı başına bir işten çıkarma nedeni ve en son 45 çalışan bu gerekçeyle Hürriyet’ten çıkarıldı.

Eleştirel yönleriyle öne çıkan gazetecilerin troller tarafından hedef tahtasına oturtulması, sokaklarda vahşice darp edilmeleri sıradan olaylar haline geldi.
G-9 Gazetecilik Örgütleri Platformu da, 2019’da yaşananları sıralarken; SETA’nın gazetecileri fişlemesine, fazla mesai alacakları için uygulanan hakkın mahkeme kararıyla ortadan kaldırılmasına, 100 civarında yayının kapanıp yüzlerce gazetecinin işsiz kalmasına, basın kartlarının iptal edilmesine, Basın İlan Kurumu’nun muhalif basının ilan gelirini kesmesine ve hedef gösterilen gazetecilerin sokak ortasında saldırılara maruz kalmasına dikkat çekmişti.
Cezaevindeki gazeteciler listesinde, bırakın gazeteciliği, temel insan hakları açısından dışarıda olması şart olan, onlarca ameliyat olmuş ve birçok hastalıkla yaşam mücadelesi veren Erol Zavar gibi ağır hastalar da var.

Ne diyelim; hâlâ ve ısrarla “demokratik değerleri ve meslek ilkelerini koruyan, sorumluluk bilinci ve objektif yayın anlayışı ile kamuoyunun doğru bilgilendirilmesine katkı sunan” gazetecilere kolay gelsin!