AKP’nin yeniden dizayn ettiği medyanın gerektiğinde ne kadar tehlikeli olabileceği de test edilmişti

Demokratik penguenlere canımız feda!

ÜMİT ALAN-umitalan

Gezi Direnişi’nden önce medyayı kontrol altına almış olmanın meyveleri, direniş boyunca toplandı. Gezi Direnişi sırasında yapılan hayalî gazetecilik bu meyvelerden biriydi. Direnişin faturası Otpor gibi, faiz lobisi gibi çoğu insanın ilk kez adını duyduğu birtakım odaklara çıkarılıyor, eylemleri “terör” eylemiymiş gibi gösterme algısı yaratılmaya çalışılıyordu. Tamamen düzmece haberlerin yanı sıra foto-manipülasyonla ilginç haberler üretiliyordu. Öyle ki, sosyal medyada bir yandan direniş haberlerini yayan Gezi direnişçileri, diğer yandan AKP medyasının yalanlarını ifşa ediyordu. Örneğin; eylemcilerin elindeki meşrubat kutusu, Photoshop programı marifetiyle bira kutusuna çevrilip, “Camide içki içtiler,” diye servis edildiyse fotoğrafın aslı paylaşılarak haber çürütülmeye çalışılıyordu. Yani medya, direnişçiler için ilk saatlerde “görmezden gelen” olsa da, sonraki günlerde daha ötesine geçti, yalan ve manipülasyonlarıyla mücadele edilecek bir odak haline geldi. Özellikle iktidar medyası, Soğuk Savaş dönemi yöntemleriyle, adeta bir “istiklal mücadelesi” verdi.

(…)

İşte tüm bu tek vücut mücadele halini en iyi özetleyen şey, 7 Haziran 2013’te yedi gazetenin aynı manşetle çıkması oldu. O tarihte başbakan olan Erdoğan’ın açıklaması, AKP’ye yakın yedi gazetede “Demokratik Taleplere Canımız Feda” şeklinde manşet oldu. HaberTürk, Türkiye, Sabah, Zaman, Yeni Şafak, Bugün ve Star gazetelerinin ön sayfaları o gün tek bir genel yayın yönetmeni tarafından yapılmış gibiydi. Özellikle Bugün ve Zaman’ın da bu koroda yer alması, MİT Krizi’nden sonra tansiyonu artan kavganın bir süreliğine askıya alınması olarak da okunabilir.

Gezi Direnişi neyi değiştirdi?

Gezi Direnişi’nin medya ve medya okuryazarlığına en büyük katkısı, daha geniş kitlelerin “bu medyayla olmaz” algısının kazanması oldu. Medya kuruluşlarının kapısındaki eylemler bir tarafa, her eylemde medyaya yönelik tepkilerin de olması dikkat çekti. Ana akım medya kanallarına güven azaldı. Alternatif kanallar öne çıktı. Gezi Direnişi günlerinde mevcut kanallar bir tarafa bırakıldı, daha önce zap yaparken bile uğranmayan Halk TV kanalı o günlerde ana mecra oldu. BirGün gazetesinin daha önce 5 binlerde gezinen tirajı Gezi’den sonra artan bir ivmeyle 30 binlere dayandı. İnsanlar izledikleri haberi bir de sosyal medyadan teyit etme ya da habere doğrudan sosyal medyadan ulaşma alışkanlığı kazandı. Bu dönemde sosyal medyadaki dezenformasyonlar ve onlara itibar edenler de arttı; ancak bu halledilemeyecek bir problem değildi. Önemli olan medyanın getirildiği noktayı gazete okur-yazarlığı ve haber izleme alışkanlığı olan kitlenin fark etmesiydi. Bir musibet, bin nasihatten hayırlıydı. Gezi Direnişi’nin en önemli gününde, Gezicileri görmezden gelen medya, bunun bedelini itibar kaybıyla ödedi ve göstermelik de olsa kendilerine çekidüzen verme çalışmaları dikkat çekti.

Diğer yandan AKP’nin yeniden dizayn ettiği medyanın gerektiğinde ne kadar tehlikeli olabileceği de test edilmişti. Akit gazetesi çevresinde görülen körü körüne fanatizmin, kriz anlarında tüm satha hızla yayılabildiği fark edilmişti. Eskiden AKP iktidarının bilinçaltı olarak analiz edilebilecek Akit gazetesi düzeyi, artık bilinç üstüne çıkmıştı. Öyle ki, Gezi Direnişi’nde polis kurşunuyla, tekmesiyle, gaz fişeğiyle ölen insanlar için akla, hayale, vicdana sığmayacak haberler yapıldı, karikatürler çizildi. Polisin gaz fişeğiyle ateş etmesi sonucu yaralanan ve aylar süren yaşam mücadelesini kaybeden 15 yaşındaki Berkin Elvan’dan bir terörist yaratma gayreti, insanlık dışıydı. Sabah gazetesi çizeri Salih Memecan’ın, polisin tekmeleriyle can veren Ali İsmail Korkmaz’la ilgili karikatürü utanç vericiydi. 2002’den beri medyaya yapılan tüm o yatırımlar, tüm o kontrol altına alma çabası, hiç boşuna değilmiş dedirtti. Güçlü bir iktidarın elinde, medyanın nasıl oyuncak olacağı yaşanarak öğrenildi. Bu oyuna dahil olmaya direnenler için ödül belliydi. TGS’nin Gezi Direnişi’nin üzerinden iki ay geçtikten sonra 2 Ağustos 2013’te yaptığı açıklamaya göre, sadece bu süreçte 77 gazeteci işini kaybetmişti. Elbette bunlar sadece kayda geçenlerdi…

demokratik-penguenlere-canimiz-feda-48912-1.

Ümit Alan’ın yeni çıkan “Saray’dan Saray’a Türkiye’de Gazetecilik Masalı” kitabından tadımlık bir parça. Kitapta, Gezi Direnişi ile birlikte tarihimizdeki başka kırılma anlarında medyanın tavrıyla ilgili ayrıntıları bulmak mümkün.