Denetlenmeyen madenler çevre katliamlarını beraberinde getiriyor. Giresun’un ardından Ayvalık’taki demir madeninde de kimyasal atıklar toprağa ve suya karıştı. Uzmanlar, “Bu madene nasıl ruhsat verildi?” diye sordu.

Denetimsizlik felaket getirdi

Aycan KARADAĞ

Türkiye’de her gün yeni bir maden felaketi yaşanmaya devam ediyor. 20 Kasım’da Giresun'a bağlı Şebinkarahisar’da Nesko Madencilik A.Ş. tarafından işletilen maden ocağında kimyasal atıkların toprak ve suya karışmasının üzerinden bir ay bile geçmemişken başka maden felaketi haberi de Balıkesir’den geldi.

Balıkesi’in Ayvalık İlçesi’ne bağlı Karaayıt Köyü yakınlarındaki Bilfer Madencilik ve Turizm A.Ş tarafından işletilen ve sürekli kapasite arttıran “Bilfer Demir Cevheri Zenginleştirme Tesisi” ne ait atık depolama alanında atık dağı yine çöktü ve yığını içindeki ağır metaller dere suyuna karıştı. Söz konusu dere bölgenin sulama suyunu sağlayan ve aynı zamanda Ayvalık için ilerde içme suyu sağlanması da hedeflenen Madra Barajı’nı besliyor. Ayrıca, çevre felaketine neden olan Tesiste ocak ayında da yine bir çökme meydana gelmişti.

DENETİMLER ARTMALI

Uzmanlar, aynı tesiste kısa sürede yaşanan iki faciayı BirGün’e değerlendirdi. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İzmir Şube Başkanı Eylem Ulutaş Ayatar, tesislerde denetimlerin eksiliğine dikkat çekti. Ayatar, “Olayın demir zenginleştirme tesisi gibi tehlikeli atıkların depolandığı bir tesiste meydana gelmesi ve yanında dere yatağı bulunması, bu gibi tesislerin atık depolama alanlarının yer seçimi konusunda denetimin sıklaştırılması gerekliliğini göstermiştir. Ayrıca konu ile ilgili ‘Atıkların Düzenli Depolanmasına Dair Yönetmelik’, ‘Tehlikeli Atıkların Kontrolü Yönetmeliği’ ve ‘Maden Atıkları Yönetmeliği’ hükümlerine göre, mevcut bertaraf ve depolama yöntemlerinin uygun olup olmadığı da denetlenmelidir” diye konuştu.

NASIL RUHSAT ALDI?

TMMOB Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Erkan Mutlu da, “Madran Barajı’na 0 dereceye yakın 2.7 kilometre konumdaki bir yere nasıl maden ruhsatı alınmış ve nasıl depolama alanı yapılmış gibi soru işaretleri de ayrıca araştırılması gereken noktalar. Baraja bu kadar yakın alanda depolama alanının bulunması içme sularının tehlike altında olduğunu gösteriyor. Kısa vadedeki sonuçları arasında bu ağır madenlerin sulama suyuna karışması durumunda canlıların vücudunda kanserojen etkiye sahip olması da var. Bahsettiğimiz kirleticiler ağır metaller yani sadece suda kalmıyor, toprağa da geçiyor. Toprakta etkisi binlerce yıl sürebilecek olumsuzluklara sebep olacaktır” dedi.

TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Emine Helil İnay Kınay ise projelerle ilgili ruhsat, izin ve ÇED süreçlerine olası çevresel kazalara karşın müdahale süreçlerinin doğru değerlendirilmediği bilirkişi raporları ve dava süreçleri ile ortaya çıktığını söyledi. Kınay, şunları dile getirdi: “Son 3 hafta çerisinde gündeme gelen bu iki olaya baktığımızda; ÇED Raporlarının eksikliği ve yetersizliğine rağmen alınan izin ve belgeleri ile yürütülen çalışmalarda ne yazık ki izleme denetim süreçleri ile ilgili de aksaklıklar olduğunu görüyoruz. Bu noktada çevresel riski son derece yüksek olan bu tesislerde yaşanan kazalar, sebepleri ile ilgili açıklamalar ve acil müdahale çalışmalarındaki yetersizlikler ne yazık ki ödenemeyecek çevre ve yaşam maliyeti olarak karşımıza çıkıyor.”

Ayvalık Tabiat Platformu sözcüsü Nebahat Dinler de, “Tesis, 2010 yılından beri yöre halkını mağdur ediyor. Burada yığılan pasalar vahşi depolama yöntemi diyebileceğimiz şekilde yığılmış. Hiçbir şekilde denetim yok, etrafında bir drenaj kanalı yok. Zaten her yağmurda süzülen sular alttan geçen dereye akmakta. Bu dere, Madra Barajı'nı besleyen derenin bir kolu. Her yağmurda buradan akan sular Madra Barajı'na ulaşıyor. Köylüler bunu defalarca dile getirdiler” dedi.