Dengin Ceyhan: “Sanat sizin köleniz olarak kullanabileceğiniz bir varoluş değil”

DENGİN CEYHAN

Sanat sadece ülke sınırlarına, belli bir coğrafya üzerine hatta bu dünyaya sığacak bir olgu değildir. Konservatuvara ilk girdiğimiz senelerden beri biz bunu gördük. İlk başta dinlemeyi, ortaya çıkan sanat eserinin ne amaçla çıktığını anlamayı, nasıl ön yargısız bakmamız gerektiğini öğrendik. Bir sanat eseri hoşumuza gitse de gitmese de emek harcandığı için saygı duymayı benimsedik. Daha sonra büyümemizle birlikte sanata dair öğrendiğimiz şeyleri günlük hayatımızda insanlara, etrafımızda olup biten olaylara karşı uygulamaya başlarken bulduk kendimizi ve dönüp baktığımızda etrafımızda kimsenin kimseyi dinlemediği, kimsenin yeni bir şey öğrenmek istemediği, kimsenin kimseye saygı duymadığı bir dünyada, bir coğrafyada yaşadığımızın farkına vardık. Bu, gerçekten o kadar büyük bir hayal kırıklığıydı ki, hayata karşı öğrendiklerimiz ile gördüklerimiz birbirinin o kadar tersi ki...

Hele sanata insanların yaklaşımında! Ucube denilerek kaldırılan heykeller, şarap içiliyor diye basılan konserler, dünyaca ünlü orkestra şefi İbrahim Yazıcı’nın, Bursa Devlet Senfoni Orkestrası Kemancısı Filiz Özsoy’un, DTCF Tiyatro bölümü hocalarının ihraç edilmesi...

Sanata ve sanatçıya baskı…
Bu olaylar olduktan henüz 4 gün sonra benim gözaltına alınıp ardından tutuklanmam. Daha genel sıkıntılara bakacak olursak Sanat Kurumlarının özgürce oyun sahneleyememesi , ‘yukarıdan şimdi laf yemeyelim’ diyerek hareket edilmesi. Her sene onlarca konservatuar mezunu genç sanatçı adaylarının işsiz kalması. İş bulabilenlerin hiçbir garantisi olmaması...

Son olarak Rapçi Ezhel’in, şarkılarının uyuşturucuya özendirdiği gerekçesiyle tutuklanması ama diğer yandan kadına taciz, pedofili vakalarının artması ve yıllarca kendilerini jiletleyen insanların yaratılmasına hiçbir şey denmemesi. Barış Atay’ın oynadığı ‘Sadece Diktatör’ oyunun yasaklanması, Füsun Demirel’i sinemada ya da televizyon dizilerinde göremememiz. Rutkay Aziz ve Taner Barlas’ın oynadığı ‘Adalet Sizsiniz’ tiyatro oyununun OHAL gerekçesiyle Gaziantep, Şanlıurfa ve Mardin’de oynayamaması. Bu olayları toptan ele aldığımız zaman aslında sanatın özgür icra edilmesine karşı bilinçli bir politika olduğunu görebiliyoruz. Bundan 80 yıl önceye baktığımız zaman, cumhuriyetin ilk kurulmasıyla birlikte M. Kemal Atatürk ülkenin sanatçılar yetiştirebilmesi için konservatuvar kurmuştu. Daha ülkenin kasasında doğru düzgün para yokken Türk 5’leri diye bilenen dönemin genç sanatçılarını yurt dışına öğrenim görüp geri döndüklerinde burada eğitim versinler diyerek göndermiş ve bu ülke kendi sanatçılarını yetiştirmeye başlamıştı.

Bunlar unutulmayacak
Şu an geldiğimiz nokta ise özgür sanat icra edenler açısından içler acısıdır. Sanatçı, her şeyi herkesten daha fazla görebilendir, sırf birine muhalefet olayım diye muhalefet etmez sanatçı, gördüğü yanlışları halka söylemek ile mükelleftir. Bir eseri icra ederken hakkıyla icra edebilmek için sarf ettiğimiz çaba bizim insanlığa bakış açımızdır, aynı çabayı insanlık için sarf etmek zorundayız, yoksa gerçek bir sanatçı olamayız. Sanat, ona karşı bilinçli ve ketleyici politik ajandanın çok çok üzerinde olan bir varoluştur. Hiç kuşkusuz bu günler geçtiği zaman , aydınlığa kavuşacağımız zamanlarda bu yaşananları anlatacak sanat eserleri çıkacaktır insanların karşısına. Yapılan her yanlış, yaşatılan her zulüm gelecekte insanlara en vurucu şekilde sahnelerde, sergilerde, konserlerde gösterilecektir. Bunun başlayacağı nokta ise insanların artık “Tamam” dediği yerdedir.