Geçtiğimiz yılın son aylarında organize edilen, geleneksel hale gelmiş Deniz Komutanlığı sanat yarışması da bu özensizliğe yeni bir örnek oluşturmaktadır...

Geçtiğimiz yılın son aylarında organize edilen, geleneksel hale gelmiş Deniz Komutanlığı sanat yarışması da bu özensizliğe yeni bir örnek oluşturmaktadır...

 

Sanatın, Rönesans’tan itibaren başlayan özerkleşme- özgürleşme mücadelesi bu önemli tarihsel kırılmadan sonra yaratı üzerine yoğunlaşarak kavranmasını da zorunlu kılmıştır. Burada kastedilen yaratıcılık teknik ustalık, zekâyı kullanabilme yetisi ve beceri başlıklarının bir araya bilinçli olarak gelerek uygulama sürecine dahil edilmesidir. Böylesi bir üçlemenin ürünü olacak herhangi bir yapıtın tamamlanmış hali, yani izleyiciye bitmiş görünen hali aslında o yapıtın gerçekte üreticisinin gelişim ya da yaratıcılık sürecine yapmış olduğu etkin katkısı ile değerlendirilebilir. Kuşku yok ki yapıtın bir sanat ürünü olması bir diğer deyişle insan elinden çıkmış bir iş olması da izleyiciyi ayrıca heyecanlandırıp, hayranlık uyandıran önemli bir ayrıntıdır. Yine kuşkusuz bütün bu aşamaların genel seyrine, yapısına “üretim” adını veririz. Ki bu üretim aşaması, zanaatkârane diğer bütün yöntem ve tekniklerden daha fazla hayranlık ve ilginin oluşmasını hak eder, çünkü yaratım aşamaları her bir yapıtı bir diğerinden ayıran özel bir bilinç durumunu da zorunlu kılmaktadır.

 

DENİZ KOMUTANLIĞI SANAT YARIŞMASI

Üretim ve emek ilişkisi arasındaki çelişik durum her ne dense bu coğrafyada daima sıkıntılı bir durum oluşturmuştur. Öyle ki sanatsal alanda heyecan yitimi, haksız eleştiri ya da yapıtın “mal”a dönüşmüş algısı bu sıkıntılı durumun önemli hazırlayıcı nedenleridir. Üretimin tüm koşul ve boyutları göz ardı edildiğinden dolayı da yaratım hafife alınmaktadır.

Mesela daha önce bu sütunlardan pek çok kez değindiğim sanat yarışmalarında ki özensiz, işlevsiz, çıkarcı lakaytlık bu durumun izahı ve ispatıdır. Geçtiğimiz yılın son aylarında organize edilen, geleneksel hale gelmiş Deniz Komutanlığı sanat yarışması da bu özensizliğe yeni bir örnek oluşturmaktadır. Deniz Müzesi Komutanlığı tarafından "Deniz” konulu resim yarışmaları düzenlenmekte ve bu sergide dereceye giren eserler müze koleksiyonuna kazandırılmaktadır. Her yarışmada olduğu gibi bu yarışmada da, katılan ressamlardan bir kısmı ödül bir kısmı da “sergileme” kazanmaktadır. Askeri Müze’de yapılacak olan sergi ve ödül töreni hiçbir gerekçe gösterilmeden ertelenmiş olsa da nihayetinde yapılmıştır. Buraya kadar jüri, eser seçimi gibi şaibeli sonuçların anormalliğine rağmen normal gözüküyor. Ödül ve sergi için seçilen isimler tek tek telefon ve mail yoluyla aranarak katılıp katılmayacakları bilgisine başvurulduktan sonra “ertelenen” törene geçilir. Sergi bitiminden kısa bir süre sonra sergilenen eserlerini almaya giden ressamlar eserlerini geri alamayacakları yanıtını alırlar. Kendilerine hiçbir bilgi ve haber verilmemiştir. Müze sorumlusu kişinin tek gerekçesi eser tesliminde imzalattırılan makbuzlardaki sergiden bir ay sonra alınacağına dair taahhüttür, oysa serginin ertelenmesi bile bu alımları etkilemesine rağmen verilen karardan dönülmez ve eserler sahiplerine verilmez. Şimdi bu yarışmaya katılan ve sayıları elliyi aşan ressam, eserini geriye alabilmeyi, verilen bu yanlış karardan geriye dönülmesini beklemektedir. Yukarda özellikle değindiğim “üretim ve emek” ilişkisinin göz ardı edilmediğinin ispatı için bu eserlerin iade edilmesi yerinde bir karar olacaktır. Eserlerini almayı ümit eden ressamlar; “sergiye katılıp katılmayacağımıza dair bilgiyi edinmek için telefon-mail gibi yollarla bize ulaşanlar eserlerimizi teslim alıp almayacağımızı hiç olmazsa bir maille bildiremezler miydi?” sorusunu sormakta haklıdır. Umarım bu yanlış uygulamadan en kısa zamanda geriye dönülür ve eğer düzenleyeceklerse bundan sonraki yarışmalarına katılacak olan ressamlardan özür dileyerek eserleri kendilerine iade edilir. 

 

YARIŞMALARI DENETLEMELİDİR

Sanat yarışmalarında dikkat çeken yanlışlık ve sorunlarla ilgilenecek herhangi bir sanatçı kuruluşu ya da inisiyatifi var mıdır? Bilmem… Fakat var olan UPSD (Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği) başkanının öncelikle kendi kişisel çalışma ve gelişimine destek sunma gayretinden dolayı uzunca bir süre sanat alanındaki diğer sorunlarla ilgilenemeyeceği aşikârdır. Genel olarak bu ve benzeri yarışmalar ile özel ve resmi kurumların kendi koleksiyonlarını oluşturma gayretleri çirkin bir uygulamadır. Müze kuracak olanlar ya da müzesini güçlendirecek olanlar bu işi başkaca yollardan halletmelidir. Sergi ve atölyelerden alımların yanı sıra müzeler için yıllık alımla –alınacak eser sayısı, ayrılan bütçe ve belirlenen koşulların ilanı ile- yapılmalıdır. Yarışmalarda ise verilen ödüller eseri almaya yönelik değil de o eserin takdirine yönelik olmalıdır. Bu konuda Kültür Bakanlığı da bir an evvel harekete geçmeli ve yapılan yarışmaların gerek sıkı takipçisi gerekse belirlenecek genel koşulların uygulanabilirliğinin yaygınlaştırılmasını sağlamalıdır, yoksa aksi halde her önüne gelen müze açmak için yarışma düzenlemeye yeltenecek ve akıl almaz bir saçmalığa doğru gidiş baş gösterecektir.