Denizin altından da sermaye kazanacak

Gökay BAŞCAN

Greenpeace’in “Derin Sorun: Derin Deniz Madenciliğinin Bulanık Dünyası” isimli yeni raporu, başlaması halinde ekolojik tahribata yol açacak derin deniz madenciliğinde kimin kazançlı, kimin risk altında olacağını ortaya koydu.

Rapor, deniz madenciliğinden kâr amacı güden tarafların büyük ölçüde Küresel Kuzey'de yerleşik iştirak ve taşeronlardan oluşan ‘bulanık’ ortaklıklar ağını ortaya çıkardı.. Aynı zamanda, bu madencilikten büyük ölçüde Küresel Güney'deki ülkelerin olumsuz olarak etkileneceğini gözler önüne serdi.

Derin deniz, gezegendeki yaşanabilir alanın yüzde 95’inden daha fazlasını oluştursa da bilim insanları, Mars ve Ay’ın yüzeyi hakkında daha çok bilgi sahibi. Maden şirketleri, derin deniz tabanındaki değerli mineralleri akıllı telefon ve bilgisayarlar için kullanmak istiyor.

Greenpeace’in yeni raporundan öne çıkan bilgiler şöyle:

♦ Bugüne kadar Almanya ve Fransa’nın büyüklüğüne eş değer, 1 milyon kilometrekarenin üzerinde bir alanda derin deniz madenciliği yapmak için 30 sözleşme yapıldı. Bu sözleşmeler, deniz tabanındaki herhangi bir faaliyeti “bir bütün olarak insanlığın yararına” düzenlemekten sorumlu olduğu varsayılan Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi (ISA) tarafından verildi.

♦ Bu sözleşmelerin yaklaşık üçte biri büyük ölçüde Kuzey Amerika ve Avrupa'da bulunan özel şirketleri içeriyor. Bu durum, sektörün potansiyel kârının küresel eşitsizlikleri daha da artırabileceği sorularını gündeme getiriyor.

♦ Derin deniz madenciliği, okyanus canlılarında ciddi ve geri dönüşü olmayan hasara neden olacak, biyolojik çeşitlilik kaybına yol açacak ve önemli bir karbon yutağına, yani derin okyanusa zarar verecek. Artan riskler nedeniyle gelişmekte olan ülkelerin gıda güvenliği riske girecek.

♦ Küçük ada ülkelerindeki sivil toplum grupları da dahil olmak üzere birçok kesim, derin deniz madenciliği için çevreyi tahrip ederek yabancı şirketlerin ülkelerini terk etmesini istiyor.

"Okyanusları Koru" kampanyasından Louisa Casson, okyanusları koruması gereken Uluslararası Deniz Yatağı Otoritesi'nin görevini yerine getirmediğine dikkat çekerek hükümetleri 2021’de okyanusları insan kaynaklı tehditlerden koruyacak Küresel Okyanus Anlaşması'nı imzalamaya çağırdı.

Casson şöyle konuştu: “Ekosistemi tehdit eden bu durum hem insanların gıda güvenliğini ve geçim kaynaklarını hem de yaban hayatı tehlikeye atacak. Dünyanın en büyük ekosistemi olan derin okyanus, madencilik endüstrisine kapalı kalmalıdır.”

***

Küresel Okyanus Anlaşması nedir?

Greenpeace de dahil olmak üzere pek çok sivil toplum örgütünün baskısı sonucunda Ocak 2015’te hükümetler, ulusal sınırların ötesindeki deniz yaşamının biyolojik çeşitliliğinin korunması ve sürdürülebilir şekilde kullanılması için yasal olarak bağlayıcı yeni bir uluslararası anlaşmanın yani ‘Küresel Okyanus Anlaşması’ görüşmelerine başlanacağını duyurdu. Eylül 2018’de başlayan bu görüşmelerin üçüncüsü Ağustos 2019’da New York’ta yapıldı. Covid-19 nedeniyle aksayan sürecin 2021 yılında tamamlanması beklenirken okyanusları zararlı insan faaliyetlerinden korumak için “okyanus koruma alanlarının” oluşturulmasını sağlayacak güçlü bir Küresel Okyanus Anlaşması’na ihtiyaç var.