Denizler adaletsizlikle dalgalanıyor: Bakanlığın 'üvey' evladıyız
Hudut ve Sahil Sağlık çalışanları, yıllardır ihmal edilen ağır çalışma koşulları, belirsiz yasal statü ve can güvenliği olmayan ekipmanlarla görev yapıyor. Yaşanan ihmaller zinciri, bir teknisyenin hayatını kaybetmesiyle gün yüzüne çıktı.

Ebru ÇELİK
Çanakkale Merkez Kumkale mevkiinde 12 Haziran’da Sağlık-1 Botu’nda meydana gelen patlamada 34 yaşındaki sağlık teknisyeni Ahmet Seçkin hayatını kaybetti. Bu acı olay, kamuoyunun pek tanımadığı Hudut ve Sahil Sağlık Birimi çalışanlarının maruz kaldığı zorlu koşulları gündeme taşıdı. Konuyla ilgili Sağlık ve Sosyal Hizmet Emekçileri Sendikası (SES) Çanakkale Şube Eş Başkanı Mehmet Apaydın, BirGün’e anlattı.
Apaydın, Hudut ve Sahil Sağlık Birimi’nin Sağlık Bakanlığı’na bağlı ancak oldukça özerk bir yapıya sahip olduğunu belirterek, “İstanbul Sarıyer Baltalimanı gibi başka şehirlerde de benzer birimler var. Görevleri, boğazdan geçen gemilere sağlık taraması yapmak, hastaları gerekirse gemiden indirmek, bulaşıcı hastalık varsa müdahale etmek. Bu hizmetlerden ciddi gelir elde ediliyor. Ancak buna rağmen çalışma koşulları oldukça kötü” dedi.
Daha önce 24 saat çalışıp 2-3 gün dinlendikleri bir sistem uygulandığını, ancak bu düzenin kaldırılarak 12-12 sistemine geçildiğini anlatan Apaydın, fiziki koşulların da içler acısı olduğunu vurguladı: “Çalışanlar hâlâ balıkçı barınağını andıran bir konteynerde görev yapıyor. Su, yemek, servis gibi en temel ihtiyaçlar bile uzun süre karşılanmadı. Tekneler eski, sağlıksız ve güvenli değil. Rüzgârlı havalarda ciddi sağlık sorunları yaşanıyor. Botların çok ucuza ve kalitesiz alındığı, bu konuda resmi yazışmaların olduğu bilgisi elimizde.”
CEZALAR KEYFİ, SORUMLULUK ADALETSİZ
Birimde kaptanlar, sağlık memurları ve teknisyenler birlikte çalışıyor. Patlamada hayatını kaybeden kişi bir teknisyendi. Apaydın, soruşturmadan sonra çalışanlara keyfi cezalar verildiğini, sorumlulukların adil biçimde dağıtılmadığını belirtti:
“Kaptan veya teknisyen çıkış yapamadığında sağlıkçıya da ceza kesiliyor. Performans düşüklüğü gibi gerekçelerle çalışanlar haksız biçimde cezalandırılıyor.”
YILLARDIR DIŞLANAN PERSONEL
Hudut ve Sahil Sağlık personelleri, yıllardır birçok yasal düzenlemenin dışında bırakılmış durumda. Apaydın, bu çalışanların kendilerini “Sağlık Bakanlığı’nın üvey evladı” gibi hissettiklerini söyleyerek, "Soğuk, yağmur, fırtına demeden nöbet tutan bu insanlar izbe konteynerlerde barınıyor. Yemek hizmeti verilmediği gibi kumanyalarını ceplerinden karşılıyorlar. Dini, milli ve resmi tatillerde mesai ücreti alamıyorlar. Sahil Güvenlik ve Kıyı Emniyeti personeliyle aynı işi yapmalarına rağmen çok daha düşük ücretlerle çalıştırılıyorlar" diye konuştu.
Apaydın taleplerini şöyle sıraladı:
• Kumkale Limanı’ndaki sağlık botlarına yerleştirilen ve personeli 7/24 gözetleyen kameralar kaldırılsın.
• Su ve yemek gibi temel ihtiyaçlar eksiksiz karşılansın.
• Özlük, mali ve sosyal haklar sahil güvenlik çalışanlarıyla eşitlensin, geçmiş hak kayıpları telafi edilsin.
• 854 sayılı Deniz İş Kanunu kapsamına alınarak personelin deniz çalışma hakkı tanınsın.
• Gemi adamı kadrosundaki personel, teknik hizmetler sınıfına geçirilsin.
• Sağlık Bakanlığı’nın sunduğu tüm imkânlardan eşit biçimde yararlansınlar.
• Resmi ve genel tatil ile nöbet ücretleri sınırsız şekilde ödensin.


