Google Play Store
App Store

Depremin büyük bir yıkıma ve on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olup olmayacağını belirleyen şey, siyasi ve yönetsel tercihler. Günlük yaşamlarını devam ettirebilmek için en temel ihtiyaçlarını karşılamada çaresiz kalan insanlar, devletten bekledikleri çözümü kendileri üretmek zorunda.

Deprem felakete nasıl dönüştü?
Fotoğraf: Depo Photos

Haber Merkezi

Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB), Maraş Merkezli 6 Şubat depremlerinin ikinci yılında rapor yayımladı. Raporda, temel ihtiyaçlara ulaşılamamasına, geçici barınma alanındaki sorunlara ve insani yaşam koşullarının hala bütüncül bir planlama ile çözülmemiş olmasına dikkat çekildi.

TMMOB raporunda, deprem öncesi ve aradan geçen iki yılı değerlendirirken özellikle eksik bırakılan ve bölge insanın temel ihtiyaçlarını karşılayamamasına yol açan eksikliklerin de altını çizdi.

AFAD verilerine göre 500 bini aşkın kişi çadırlarda ve konteyner kamplarında hayatta kalma mücadelesi veriyor. Raporda bu konunun özellikle altı çizilirken “Bugün uygulamada olan yapı denetimi sistemi, 2001 yılında kabul edilen 4708 Sayılı Yapı Denetimi Hakkında Kanun ile düzenlenmiştir. Yasanın yürürlüğe girmesi sürecinde TMMOB ve bağlı Odaları tarafından dile getirilen eleştiri ve öneriler dikkate alınmamıştır. Bu yüzden yapılan uygulamanın doğası gereği kamu yararı göz ardı edilmiştir” denildi.

FELAKETİN FATURASI KİME KESİLECEK?

Depremin sadece doğa olayı olarak geçiştirilemeyeceğinin altı çizilen raporda, “Bir depremin büyük bir yıkıma ve on binlerce insanın hayatını kaybetmesine neden olup olmayacağını belirleyen şey, siyasi ve yönetsel tercihlerdir” denildi.

Türkiye'nin, aktif fay hatları üzerinde bulunan bir ülke olarak bu tür felaketlere hazırlıklı olmak zorunda olduğu vurgulanırken, iktidarın bilimsel uyarıları görmezden gelen, rantı ve çıkar ilişkilerini halkın can güvenliğinin önüne koyan yönetim anlayışının depremi toplumsal felakete dönüştürdüğü ifade edildi.

TMMOB raporunda, yaşanan felaketin sorumluluğunu taşıyan hiçbir kamu yöneticisi hesap vermediği belirtilirken, iktidarın yalnızca inşaat projeleriyle övünerek krizi yönetmeye çalışması eleştirilidi.

Raporda depremi felakete dönüştüren süreç şöyle özetlendi:

• İmar afları ile denetimsiz ve kaçak yapılaşmanın önü açıldı: 2018’de çıkarılan imar barışı yasasıyla Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman gibi illerde toplam 294 bin kaçak binaya yapı kayıt belgesi verildi. Bu binalar denetim süreçlerinden muaf tutuldu ve depremin ardından en büyük yıkımı bu yapılar yaşadı. Depremden hemen önce seçim yatırımı olarak yeni bir imar affı duyurulmuştu, uyarılarımız dinlenmedi. Şimdi dünden hiç ders alınmadığının en açık göstergesi; gündemde yeni imar aflarının, yeni sermaye barışlarının dedikodularının dolaştırılmasıdır.

• Yeşil alanlar ve toplanma alanları yok edildi: Yapılaşmanın plansız ve düzensiz gelişimi nedeniyle konut bölgelerinin insan yükü ve konut yoğunluğu artmıştır. Bu yük ve yoğunluğun bir diğer etkisi de yeşil alanlar ve toplanma alanlarının çeşitli gerekçeler gösterilerek imara açılmasıdır. Düzensiz, plansız ve bitişik nizam yapı üretimi; yaşam boşlukları oluşturulmamış parseller nedeniyle afet anlarında yapıların birbiri üzerine yıkılmasına ve arama kurtarma çalışmalarının yürütülememesine neden olmuştur.

• Kamusal denetim mekanizmaları tasfiye edildi: Yapı denetim sistemi kamusal bir model yerine, ticari kaygılar güden özel denetim şirketlerine devredildi. Müteahhitlerin kendi denetim firmalarını seçebilmesi, denetim süreçlerinin bağımsızlığını yok etti ve yapı güvenliği tamamen piyasa koşullarına bırakıldı.

• Afet yönetimi ve kriz planlaması yok sayıldı: Türkiye Afet Müdahale Planı (TAMP), kâğıt üzerinde kaldı. Deprem sonrası arama kurtarma ekipleri bölgeye ulaşamadı, koordinasyon sağlanamadı ve binlerce insan enkaz altında saatlerce, hatta günlerce kurtarılmayı bekledi. Bugün TAMP’ın bütün yönleriyle hayata geçirilmesi için nelerin yapıldığı, öte yandan yaşanan büyük felaketten çıkarılan sonuçlar uyarınca güncellenip güncellenmeyeceği belirsiz...

• Devletin kurumları rant ve çıkar ilişkilerine teslim edildi: Afet sonrası en büyük görevlerden biri hızlı ve etkin insani yardım organize etmek olmalıydı. Ancak Kızılay, deprem bölgesine yardım götürmek yerine, çadırları ve gıda malzemelerini satışa çıkardı. Dayanışma gönüllülerinin acil durum anında tüm ülke çapında örgütlenerek topladığı ve ancak afet günlerinde yurttaşların ihtiyaçlarını karşılaması amaçlanan sarf malzemeleri bugün bile depremzedeler tarafından kullanılmak zorundadır.

• Hukuk mekanizması işletilmedi, sorumlular hesap vermedi: Bugüne kadar yıkılan binaların yapımından ve denetiminden sorumlu kamu görevlileri yargılanmadı ve cezalandırılmadı. 1999 Marmara Depremi sonrası sorumluların cezasız kalması gibi, 6 Şubat Depremlerinin de hesabı sorulmadı.

∗∗

DEPREMDEN ETKİLENEN 11 KENT İÇİN İMAR AFFI KAPSAMINDA ALINAN YAPI KAYIT BELGESİ İLE DEPREMDE YIKILAN VE HASARLI BİNA SAYILARI

Kaynak: TMMOB

∗∗

EMİN KORAMAZ: SORUMLULARI TANIYORUZ

Yurttaşlarımızın maruz bırakıldığı afet ve afet sonrası yaşananlara baktığımızda, her geçen gün derinleşen, neredeyse çözümsüzlüğe itilen sorunları görüyoruz. Depremden etkilenen yurttaşların uzun zamandır yalnız bırakıldığına, yaraların kişisel çabalarla sarılmaya çalışıldığına şahit oluyoruz. Günlük yaşamlarını devam ettirebilmek için en temel ihtiyaçlarını karşılamada çaresiz kalan insanlar, devletten bekledikleri çözümü kendileri üretmek zorunda kalıyor. Bölgede depremden etkilenen yurttaşların temel insan hakkı olan barınma sorununun yanı sıra temiz su ve gıdaya, sağlık hizmetlerinden eğitim gibi birçok yaşamsal kamu hizmetlerine erişiminde zorluklar katlanarak artıyor. Biz biliyoruz ki tüm bunların sorumlusu doğa olaylarını afete, birer krize ve felakete dönüştüren, insanı, doğayı, yaşamı yok sayan karanlık anlayıştır. Siyasi iktidarın ülkemizde yaşanan her afetin, her facianın ve her katliamın ardından kamusal sorumluluğu yokmuşçasına dolaylı yoldan ilişkili ilan ettiği kişi ve kurumları, daha da vahimi yurttaşları suçlamaktan da geri durmamaktadır.

Emin Koramaz
TMMOB Yönetim Kurulu Başkanı

∗∗

ACİL YAPILMASI GEREKENLER

TMMOB, önümüzdeki döneme ilişkin acil yapılması gerekenleri de şöyle sıraladı:

• Yapı denetim sistemi sadece yapının sağlamlığını değil zemin de dahil olmak üzere tüm yapı kalitesini denetleyen bir anlayışla yeniden kurgulanmalıdır.

• Yapı sahibinin yada müteahhidin aynı zamanda işveren olduğu mevcut yasa kurgusu değiştirilmelidir.

• Denetlenecek olan yapıların firmalara paylaşımı adil, şeffaf ve denetlenebilir hale getirilmelidir.

• Denetim hizmeti sadece mühendis ve mimarlar tarafından yapılmalıdır. Ancak alınan sorumluluğun öneminden hareketle denetçi belgeleri; uzmanlık alanlarına göre verilecek eğitimler ve değerlendirmeler sonunda başarılı olmuş, deneyimli mühendis ve mimarlara ilgili meslek odası tarafından verilmeli ve aynı yöntemle belirli aralıklarla yenilenmelidir.

• Yapı Denetim Kuruluşları ile denetçi mühendis ve mimarlar, uzmanlık alanları doğrultusunda ihtiyaç kadar belgelendirilmelidir. Ayrıca yapı denetim mekanizmasında yer alan mühendis ve mimarların sicilleri bağlı bulunduğu meslek odası tarafından tutulmalıdır.

• Yapı Denetim kuruluşlarında ücretli çalışan mühendis ve mimarların görevlerini her türlü baskıdan uzak yapabilme koşulları, ücretleri ve özlük hakları yasa ile tanımlanmalı, kamu güvencesi altına alınmalıdır

• Kamusal bir görev olan “Yapı Denetimi” hizmetinin başarıya ulaşma şansının yalnızca ceza mekanizmaları ile mümkün olamayacağının anlaşılması, bilim ve tekniğin gereklerini özümsemiş bir meslek anlayışının merkezi idare tarafından benimsenmesi bir zorunluluktur.

• Bazı binalar kanunun kapsamı dışına alınmıştır. Tüm binaların yasa kapsamına alınması sağlanmalıdır.

• Yapının denetimi ile iş güvenliği denetimi farklı uzmanlık alanı gerektiren konulardır. Bundan dolayı iş güvenliği, yapı denetim kuruluşlarının sorumluluğundan çıkarılmalıdır.

• Çalışanların ve firmaların alacakları ücretlerin tespiti doğru olarak yapılmalıdır.

• Şantiye şefliği için gerekli tedbirler alınarak şantiye şefinin inşaatın başında olması sağlanmalıdır.

• Aynı şekilde inşaatlarda yetki belgeli usta çalıştırılması ve müteahhitlik yasasının çıkartılarak her önüne gelenin müteahhit olması engellenmelidir.

• İmar affı gibi popülist yaklaşımlara son verilmeli, imar affından faydalanan tüm binaların acilen sağlamlık denetiminden geçirilmesi sağlanmalıdır.

• Sigorta ayağı eksik ve yetersiz olan denetim sistemi sağlıklı işlemesinin mümkün olamayacağı gerçeğinden hareketle gerek yapılar için, gerekse yapı üretim sürecinde bulunan ve sorumluluk üstlenenler için, “Mali Sorumluluk Sigortası” ve “Mesleki Sorumluluk Sigortası” şartı getirilmelidir.