Deprem ve barış

DR. SAVAŞ KARABULUT

Deprem bir doğa olayıdır! Sanki deniz üzerinde limana veya birbirlerine halatlarla bağlı gemilerin sefere çıkmak için hareket etmesi gerektiğinde, birbirine bağlı halatlarının çözülmeden kaptanların gemilerini terk’i diyar etmeye zorlamaları sırasında halatlarda yüksek gerginlik birikmesine benzetilebilir. Halatların aniden kopacağı ana kadar yolculuk başlayamaz. Ya da kaslarımızda başlayan ağrıların “stres-gerginliğin” ilaçlarla veya fizik tedavi ile boşaltılıncaya kadar bizi bu ağrıların terk etmemesi gibidir. Her iki durumda da bir gerilme söz konusudur ve ancak bu enerji açığa çıkmadan üzerindeki gerginlik yitip gitmeyecektir. Depremlerde yer içinde birbirlerine bağlı levhaların birbirlerine göre göreceli hareket etmesi ve deniz gibi manto üzerinde farklı yönlere doğru yüzmek istemeleri sırasında biriken elastik şekil değiştirme enerjisinin aniden açığa çıkması ile meydana gelen bir doğa olayıdır. İnsanoğlunun, halatları çözmesi veya tedavi ile kaslardaki ağrıları gidermesi gibi, doğa olayı karşısında ve öncesinde hazırlık yaparak, hasarsız bir şekilde depremle başedebilir. Yani her şey tedavi edilebilir. Ya da bu doğa olayı karşısında tedaviyi reddedip, onunla her defasında savaşma yolunu seçebilir.

'DOĞAYLA SAVAŞMAK MI?' ‘

Bir doğa olayıyla savaşmak yani öncesinde hazırlıksız bırakılmak ise canlı yaşamı için “bir doğal tehlike ile çaresizce karşı karşıya bırakılmak” demektir. Diğer bir ifadeyle depremin olduğu alanda yaşayanlar için deprem güvensiz yaşam alanlarının hala varolması demek, bu doğal tehlikeyi isteyerek ve bilerek afete dönüştürmekle eşdeğerdir! Doğa olayı karşısında hayatta kalabilmek için mücadele etmek gerekmektedir. Bir doğal tehlikenin afete dönüşmesinin ifadesi ise “canlı yaşamının sona ermesi” olarak düşünülmelidir. Oysa hayatta kalabilmek için tehlikeler karşısında öncesinde hazırlık yaparak, doğayla barış içinde yaşamak gerekmektedir. Yani bir bakıma insanoğlu ya doğa ile savaşmayı veya barış içinde yaşamaya tercih etmek zorundadır. Doğayla barış içinde yaşamak için ise öncesinde hazırlanmak yani mücadele etmek gerekmektedir. Barış içinde yaşamanın ölçütü ise bu doğal tehlike karşısındaki savaşı, deprem öncesinde gerekli hazırlığı yaparak riskleri ortadan kaldırmak gerekmektedir.

'DEPREMİ YÖNETMEK'

Burada yönetenlere düşen sorumluluk ise deprem karşısında bir savaş vererek, insanların barışı olacak olan deprem karşısında savaşı kazanarak zafer elde etmektir. Başkomutanluk makamı ancak bu savaşı kazanmakla kazanılabilir! Çünkü doğal olan bir doğa olayında savaş kazanmak gerçek iken, doğal olmayan nedenlerle insanlığı ölüme terk ederek, barışı tesis etmek mümkün değildir!

24-26 Eylül 2019 depremleri ve sonrasında Marmara denizi içinde başlayan deprem aktivitesi karşısında bölgede yaşayan insanların bırakıldığı çaresizlik durumu, 20 yıl önce başlayan savaşta daha cepheye bile inilemediğini bizlere birkez daha göstermiştir. Yani yönetenler tarafından yaşam alanlarımız depreme hazırlanmamış, doğa ile barış tesis edilmemiştir. Gelecekte olacak Marmara depremi yaşam alanlarımızı tehdit etmeye devam ederken, bir doğa olayına karşı barışı savunmak için çaba sarfetmemenin, yani depreme hazırlatılmamanın, en büyük yenilgiyi insanlığa yaşattıracağını da unutulmamalıdır!

'KALEYİ İÇERDEN TESLİM ETMEK'

Burada üzerinde durumlası gereken öngörü ise tehlikenin hangi cepheden geldiğidir. Ülkemizin herbir yanı aktif fay hatlarıyla kuşatılmıştır. Sınırlarımız değil, sınır içindeki yaşam alanlarımız bu aktif fayların üreteceği depremlerle her an yüzleşmek için beklemektedir. Marmara denizi içinde beklenen deprem ülkenin nüfusunun 2/5’ini barındıran, ekonomisi, kültür alanları ve tarihiyle merkez konumundaki alanlarında yok olması demektir. İç cephede yenilgiye uğramamak ve bir savaş kazanmak bu nokta da çok önemlidir. İçeriden yıkılmak demek, sınır ötesine de muhtaç olmak demektir. Oysa depremle barış içinde yaşayıp, Marmara denizi içinde olacak deprem(ler) karşısında önceden hazır hale getirilmek, kaleyi içeriden sağlam tutarak, herşeyin yok olmasına engel olabilir. Bu da tüm yatırımların içeriye aktarılması, hazinede toplanan kaynakların deprem seferberliği ilan edilerek, tüm yapıların deprem güvenli hale getirilmesiyle mümkündür.

Marmara denizi içinde (batı cephemizde) süregelen bu doğal savaşı ve ilgili alanlarını depreme hazırlatılmadan terketmek ise olası bir doğa operasyonu karşısında -büyük depremde- savaşı kaybetmiş ve büyük kayıplar yaşayacak bir halkın yenilgisine eşdeğer olacaktır! Doğayla barış içinde yaşamak isteyen insanlığa, her defasında kaybedeceği bir savaşı yaşatmak ise ancak yönetenlerin yanlış kararları ve deprem politikalarına bakış açısı ile açıklanabilir!
Bu nedenle doğayla barış içinde yaşamak için birkez daha uyarıyorum! Bizler doğayla barış içinde yaşamak istiyoruz! Kaybedeceğimiz bir savaşı da istemiyoruz!