Sel felaketinden etkilenen yerlerde yetkililerin sorumsuzluğunu haberleştirmekten kaçınan gerici basın, kurtuluşu mistik hikâyelerde buldu....

Sel felaketinden etkilenen yerlerde yetkililerin sorumsuzluğunu haberleştirmekten kaçınan gerici basın, kurtuluşu mistik hikâyelerde buldu. İstanbul’daki büyük felaketten kurtulanların haberlerini yapan islamcı basın ‘imanı olan kurtuluyor’ vurgusu yaptı
İstanbul’da ve Trakya’nın bir bölümünde yaşanan selin ardından halkın yöneticilere olan tepkisini görmezden gelen gerici basın bunun yerine “sırlar dünyası” tarzında öyküler anlatmayı tercih etti. Marmara Depremi’ni “Allahın kafirleri cezalandırması olarak” yorumlayan gerici çevreler bu kez kurtuluşun “imandan geldiği” iddiasında haberlere imza attı. Sel konusunda sadece yetkililerin açıklamalarına yer veren ve neredeyse hiçbir eleştiriyi sayfalarına taşımayan gerici basın bir süredir, selden kurtulan insanların “ibret veren öykülerini” anlatıyor.

NEREDEN GELDİĞİ BİLİNMEYEN HALAT
Zaman ve Yenişafak başta olmak üzere gerici basının ilgisini en çok çeken aile Kaşıkçı ailesi oldu. Bir minibüste mahsur kaldıktan sonra otobüsün üzerine çıkan ve burada birkaç saat bekleyen Kaşıkçı ailesi ile ilgili hikâyeler birkaç gündür Zaman’ın sayfalarını süslüyor.
Ailenin içerisinde kaldığı minibüsün sürüklenmemesini haberleştiren Zaman gazetesi, babanın “Ne gelirse Allah’tan. Biz de bunun bilincindeydik. O çaresizlik içinde tek sığınağımız yine O’ydu ve kendimizi teslim ettik” sözlerine yer verdi. Baba Hüseyin Kaşıkçı, yaşadıklarını Zaman’a şu şekilde anlatmış, “Sular araca dolmuştu. O esnada camlar patladı. Ama sürüklenmiyorduk. Sonradan fark ettim ki araç bir halatla bariyerlere sabitlenmiş. Nasıl olduğunu bilmiyorum ama o araç halatla bariyerlere bağlanmıştı.” Zaman, nereden geldiği bilinmeyen halatı mistik bir anlatımla öne çıkarttığı habere “Nereden geldiğini bilmediğimiz bir halat kurtulmamıza vesile oldu” başlığını uygun gördü.

‘ORUCUM BOZULACAK’ DİYE FERYAT ETTİ
Kaşıkçı ailesini kurtaran şoförün anlattıklarını da haberleştiren Zaman, bu haberde de “Selde ‘orucum bozulacak’ diye feryat eden Enes’ten güç aldım” başlığını kullandı. Zaman olayı şöyle verdi: “İçinde bulunduğu beyaz minibüsten İETT otobüsüne çıkarılırken ağzına su kaçtığı için ‘orucum bozulacak!’ diye feryat eden Enes’in serzenişine şahit olan Korkmaz, ‘O anı yaşadıktan sonra kendimi güneşli bir günde karadaymışım gibi hissettim. Azgın sular ortasında küçük bir çocuğun oruç karşısındaki samimiyeti bana güç verdi’ diyor.”
Bu haberlerin tamamını “ders verici cümlelerle” sonlandıran Zaman, bu haberi de şoförün “Başıma gelen bu olayı hep hayra yordum. Metanetimi hiç kaybetmedim. Hayırlısı neyse o olsun diye dua ettim.” sözleriyle bitirdi.

“ATLA, ALLAH’IN İZNİYLE TUTACAĞIM”
Zaman, firmasının Basın Ekspres yolunda mahsur kalan şoförünü kurtaran patronu anlattığı haberde de yine aynı şeyi yaptı. Felaketin yaşandığı bölgeye giden patronun manzara karşısında “Rabb’im bir çare...” demeye başladığını yazan Zaman, patronun şu sözlerine yer verdi, “Bizim şoförü sürüklenen aracın, üzerinde görünce sel suyuna atlayıp Alparslan’ı kurtarmaya karar verdim. ‘Allah’ın izni ile tutacağım’, diye bağırdım. Alparslan suyun içerisine atladı, dibe batarken yakaladım.” Bu haber Zaman’ın yanı sıra Yenişafak’ta da yayınlandı.

SADECE ŞEHİDİN MEZARINA DOKUNMAMIŞ
Zaman ve Yenişafak’ın bu haberlerine Vakit de Balıkesir’den bir haberle katıldı. Geçtiğimiz çarşamba günü Gönen’e bağlı bir köyde şiddetli yağmur sonrası oluşan sel, köyden bir kişinin ölümüne ve köy mezarlığının da yok olmasına sebep olmuş. Ancak Vakit’in haberine göre selde sadece bir mezar sağlam kalmış ve bu mezar da bir şehite aitmiş. Vakit, köyün eski bekçisi Esat Engin’in şu sözlerine haberinde yer verdi: “Gördüğünüz gibi bu mezarlar böyle bahçe kısmına doğru gelmiş. Mezar taşları sağa sola yayılmış. Fakat Allah’ın hikmeti ki, Ercan kardeşimizin mezarı bayrağına varıncaya kadar duruyor. Allah tarafından kardeşimize bir şey gelmiş ki, kardeşimiz sapsağlam kalmış. Mezar taşında bir leke dahi yok.” haber.sol.org.tr

‘7.2 yetmedi mi?’ demişlerdi
Gerici çevreler 17 Ağustos 1999’da Kocaeli Gölcük merkezli depremde de “dinsizlerin yuvaları başlarına yıkıldı” içerikli söylemlerde bulunmuştu. 10 binlerce insanın öldüğü depremin “Allah’ın gazabı”, “Alkol ve fuhuşun cezası” olduğuna ilişkin söylemler epeyce tartışılmıştı. Türban tartışmalarının yoğunlaştığı o yıllarda Genelkurmay’ı protesto eden türbanlı kızlar “7.2 yetmedi mi” pankartı açarak, doğal bir afetin gericiler tarafından nasıl yorumlandığını göstermişti.