Google Play Store
App Store

ÇİLEM KAYAANKARA
Manyas ve Gemlik Körfezi'nde meydana gelen 5.2'Iik sarsıntılar gündeme yeniden "Bu depremler olası Marmara depreminin öncüsü olabilir mi" sorusunu getirirken, 17 Ağustos 1999'da yaşanan ve binlerce kişinin ölümüne neden olan büyük felaketin ardından geçen 7 yılda alınan önlemler de tartışılıyor. DPT tarafından hazırlanan Dokuzuncu Kalkınma Planı'nda afete karşı hazırlık ve afet zararlarıyla mücadele sürecinin yer almaması gelecek 7 yıl için de devletin bir deprem politikası olmadığını ortaya koyuyor. Jeofizik Kurumu Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan vatandaşlara uyarılarda bulunarak, herkesin öncelikle yer yapı deprem araştırmasını yaptırıp hem yerin davranış durumunu hem de yapının depreme dayanıklılığını baktırması gerektiğini belitti.

BELİRTİLER 2007'DEN SONRA ÇIKACAK
Jeofizik Kurumu Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, İstanbul'da da hissedilen Balıkesir Manyas Gölü ve Gemlik Körfezi civarında 3 gün arayla olan depremlerle ilgili açıklamalarda bulundu. Prof. Dr. Ercan, beklenen İstanbul depreminin 2007 yılından sonra belirtilerinin ortaya çıkabileceğini söyleyerek, Marmara'nın 1999 depremiyle oldukça dinginleştiği-ni, beklenen depremin 30 yıl içinde olacağı diye bir kural olmadığını ve çanların 2015'ten sonra çalmaya başlayabileceğini söyledi.

İNSANLAR ÇARESİZ, EVLER ÇÜRÜK
Prof Dr. Ercan, konuşmasına daha sonra şöyle devam etti:

"Geçen yıl içinde İstanbul, önerimize rağmen daraltılıp büzülemedi. Kötü konutlar neredeyse 1999 yılındaki gibi duruyor. İnsanlar burada yaşamaya devam ediyor. İstanbul'un büyütülüp yükseltilmesi gerekiyor. Çaresiz insanların oturduğu evler kötüdür. İstanbul'un yüzde 75'i bunlardan oluşuyor. Bu yapıların yapımı sırasında inşaat mühendisleriyle jeofizik mühendisleri birlikte çalışmadığı yapılardır. Varlıklı kesimler depremin daha az duyulduğu konutlara taşınmış durumdalar. Deprem sırasında cenin pozisyonunda yıkılmayacak bir masanın, koltuğun yanında durulmalıdır. Ancak masanın altında durulmamahdır. Banyolar ve koridorlar uygun yerlerken, pencerelerden ise uzak durmak gerekir. Herkesin her odada birer deprem çantası bulundurması gerekiyor. Çantanın kazma, su gibi malzemeler olmalı. Depremle yaşamaya alışılamaz, deprem bilinci olmadığından değil, Türkiye'deki yoksulluk düzeyi insan öldürüyor. Deprem sadece yoksulları vurur. Doğu Anadolu'daki 4.8'lik deprem utanç verici yıktı. İstanbul'da ise 5.8'lik bir deprem yıkıcı olmaz."

ŞEHİR PLANCILARI ODASI, YETKİLİLERİ UYARDI: Afet Tehlike Haritası çıkarılmalı
TMMOB Şehir Plancıları Odası depremle ilgili bir rapor yayımladı. Raporda, muhtemel bir depremden en az zararla kurtulabilmek için alınması gerekli önlemler sıralandı

Başta İmar ve Afet Yasaları olmak üzere İlgili yasalarda uygulama ve dil birliği sağlanmalıdır.

Kurumsallaşma süreci yeniden ele alınarak kurumlar arasında sinerji yaratılmalıdır.

Afet yönetiminde kurumsal dağınıklığı ortadan kaldırmak için Başbakanlığa bağlı "Afet Müsteşarlığı" kurulmalıdır.

Dünyada zarar azaltmanın ilk adımı olarak görünen ve afete duyarlı planlamayı sağlamada önemli araç olan "Afet Tehlike Haritaları" hazırlanmalıdır.

Dünyada afetten etkilenen İnsan sayısı her yıl yüzde 6 oranında artmaktadır. Kapitalizm azgelişmiş ülkeleri ve yoksulları afetlere karşı daha savunmasız hale getirmektedir. Bu nedenle afet olgusunun sosyal, kültürel ve psikolojik boyutları göz ardı edilmemelidir.

Ulusal bütçenin en az yüzde 3'ünün deprem zararını azaltma harcamalarına ayrılması gerekmektedir.

'Güçlendirme yönetmeliği ilk kez bizde uygulanacak'

Gemlik Körfezi ve Balıkesir'de meydana gelen depremlerin ardından gözler yeniden deprem tedbirleri ve çalışmalarına çevrilirken, deprem bölgelerinden binaların güçlendirilmesine ilişkin yönetmeliğin teknik çalışmaları tamamlandı.Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın deprem bölgelerinde yeniden yapılacak, değiştirilecek, büyütülecek resmi ve özel binaların depreme dayanıklı tasarım koşullarının belirlendiği yönetmeliğe dönük teknik çalışmaların ardından, sıra finansman arayışına geldi.

Konuya ilişkin açıklamada bulunan Afet İşleri Genel Müdürü Mustafa Taymaz, Türkiye'de 125 milyon yapı stoku olduğunu, bunların yüzde 8'inin güçlendirilmesinin gerektiğini ifade etti. Türkiye'nin 1950'li yıllardan sonra hızlı bir yapılaşmaya gittiğini ve bu doğrultuda da çarpık kentleşmenin meydana geldiğini anlatan Taymaz, yapılan Deprem Şurası'nda Türkiye'nin bu anlamda önemli kararlar aldığını söyledi.

Bayındırlık ve İskan Bakanlığı'nın çeşidi üniversitelerden ve bilim adamlarından oluşan bir heyet oluşturarak güçlendirme yönetmeliği hazırladığını hatırlatan Taymaz, Bakanlığın teknik çözümler ile mevzuat çalışmalarını tamamladığını bildirdi. Taymaz, 2007 yılında yürürlüğe girecek yönetmelik

kapsamında, teknik elemanlara dönük eğitim çalışmasına da başladığını kaydetti.

Finansman konusunda da hükümetin çalışmalarına başladığını anlatan Taymaz, şöyle devam etti:

AVRUPA'DAN FİNANSMAN KREDİSİ
"Bu işin bir teknik boyutu, mevzuat boyutu ve finansman boyutu var. Örneğin apartman 10 daireli, 8 dairesi güçlendirmeye (tamam) diyor, 2 daire onay vermiyor ve siz bunu gerçek-leştiremiyorsunuz. Bununla ilgili Kat Mülkiyeti Kanunu'nda değişiklikler yapıldı, bu mevzuat ayağı. Yapılan teknik çalışmalar var, bu da teknik boyutu. Bir de bunun hayata geçirilmesi için finansman ayağı lazım. Bunun için Hazine Müsteşarlığı, yurtdışından veya değişik bankalardan ucuz kredi temin edecek. Genelde daha önce de bizim çalışmış olduğumuz, doğal afetierin zararlarını azaltmada tek kredi veren kuruluş, Avrupa Konseyi Kalkınma Bankası. Hükümet, bununla ilgili hızlı şekilde ödenek temin etmeye çalışıyor."

Binaların deprem güvenliğinin belirlenmesi ve güçlendirilmesine dönük yönetmeliğin Türkiye için çok önemli olduğunu vurgulayan Taymaz, bunun aslında büyük bir yenilik olduğunu ifade ederek, "Dünyada ilk biz güçlendirme yönetmeliğini uygulayacağız" dedi.

GEMLİK-MANYAS SAÇAK DEPREMLERİ
JEOFİZİK Kurumu Genel Başkanı Prof. Dr. Ahmet Ercan, "Kuzey Anadolu kırığı Marmara'ya saçak, yaklaşık olarak 4 kollu girer. İlk deprem, güney kolu üzerinde olmuştur. İkinci deprem ise 3. kolu üzerinde olmuştur. Bu İznik kolu, Es-kişehir-Edirne kırığıyla Kuzey Anadolu kırığının üçüncü kolunun kesiştiği tam yer İmralı-Mudanya-Armutlu üçgenidir. Bu noktanın kesiştiği yerde deprem oldu" dedi. Ercan, bu iki depremin beklenen İstanbul depremini kesinlikle etkilemeyeceğini belirterek, "Saçak biçimde olduğunu söylemiştim. Bu saçakların her biri birbirinden ayrı olarak davranış gösterirler ve deprem kimlikleri birbirinden farklıdır" diye konuştu.

Türkiye'nin ilk 'Afet Hastanesi' Bursa'da yapılıyor
Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi bünyesinde yapımına başlanan ve Türkiye'de ilk olacağı bildirilen 'Afet Hastanesi'nin, gelecek yıl hizmete girmesi planlanıyor

Marmara depreminin ardından Uludağ Üniversitesi (UÜ) Tıp Fakültesi Hastanesi bünyesinde yapımına başlanan ve Türkiye'de ilk olacağı bildirilen "Afet Hastanesinin, gelecek yıl hizmete girmesi planlanıyor. Herhangi afet durumunda birkaç saat içerisinde "Afet Hastanesi"ne dönüşebilecek yapı, normal zamanda göz polikliniği olarak kullanılacak.

UÜ Tıp Fakültesi Hastanesi Başhekimi Prof. Dr. Osman Manavoğlu, yaptığı açıklamada, Bursa'nın, Marmara Depreminde hasar gören bölgelerin acısını en yoğun yaşayan illerden biri olduğunu hatırlattı. UÜ Tıp Fakültesi Hastanesi'nin de depremin taze acısını yaşayan sağlık kuruluşlarının başında geldiğini ifade eden Manavoğlu, "O günkü şardarda, olağanüstü bir çaba gösterildi. Biz bunu unutmadık. Bunun ışığında yeniden bir yapılanma sağlamaya çalıştık ve afet hastanesi yapmaya karar verdik" dedi.

Manavoğlu, "Afet Hastanesi"nin, büyük depremlerde ayakta kalabilecek, yoğun bakım hizmetleri verilebilecek, ameliyat yapılabilecek ve lojistik desteğin sağlanabileceği bir merkez olacağını belirterek, "9 şiddetindeki depremlere dayanıklı bir bina inşa ettik. Eğer afet hastanesi binası yıkılırsa zaten afet anında yapılacak bir şey kalmamıştır" görüşünü dile getirdi.

Herhangi afet durumunda birkaç saat içerisinde afet hastanesine dönüşebilecek yapının, diğer zamanlarda göz polikliniği olarak kullanılacağını anlatan Manavoğlu, şöyle konuştu:

"İnşaat başlayalı 4 yıldan fazla süre geçti ama normal zamanlarda bir klinik olarak kullanabilmek için yaptığımız proje değişiklikleri nedeniyle binanın inşaat süresi uzadı. Türkiye'de bir ilk olacak afet hastanesinin inşaatını, 2007 yılının ortalarında bitirmeyi planlıyoruz. 10 bin 800 metrekare alana sahip 3 kadı binanın üst 2 katı, normal zamanda bir nevi göz hastanesi olarak hizmet verecek, alt katı ise eczane ve malzeme deposu olarak kullanılacak. 4 ameliyathane bulunacak binada, afet zamanında 60 hastaya yoğun bakım hizmeti verebileceğiz. İhtiyaç halinde bunu 2 katına çıkarma imkânımız var."

Başhekim Prof. Dr. Osman Manavoğlu, Tıp Fakültesi Hastanesi binası ile "Afet Hastanesi" binası arasında bir tünelle bağlantı kuracaklarını sözlerine ekledi. Birgün