17 Ağustos depreminin üzerinden 21 yıl geçti. Depremle ilgili açıklama İMO Adana Şube Başkanı Aksungur, 21 yıl geçmesine rağmen acil alınması gereken önlemlerin alınmadığını söyledi.

'Depremin üzerinden 21 yıl geçmesine rağmen acil olan önlemler alınmadı'

BirGün/Adana

İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Adana Şube Başkanı Hasan Aksungur, Marmara Depremini 21. yılı nedeniyle yaptığı basın açıklamasında, mühendislik hizmeti almadan üretilen kaçak yapıların hasar görmesinin ve yıkılmasının kaçınılmaz olduğunu; insanları öldüren, kayıplara yol açanın da mühendislik hizmeti almamış yapılar olduğunu belirtti.

Açıklamasında, resmi rakamlara göre 17 bin 480 kişinin can verdiği, yüz binin üzerinde insanın evsiz kaldığı, yaklaşık 24 bin kişinin yaralandığı, çok sayıda vatandaşımız da sakat kaldığı 17 Ağustos 1999 Depreminde, yüzde 25 mertebesinde yapı stokunun kullanılmaz hale geldiğini belirten Aksungur; 17 Ağustos 1999 tarihinden bu yana 21 yıl geçmesine rağmen, her an deprem tehlikesi ile karşı karşıya olan ülkemizde, kısa süreli ve acil olan bazı önlemlerin bile alınmadığını, rant uğruna var olan risklere yeni risklerin eklendiğini söyledi

Yapı stokunun değerlendirmeye alınmasının tüm ülke ve Adana için önemine vurgu yapan, Aksungur, kurumları konuyla ilgili koordineli çalışma yürütmeye davet ederek İMO Adana Şubesi olarak bu çalışmalarda yer almaya hazır olduklarını ifade etti.

DEPREM GÜVENLİĞİ KONUSUNDA DAHADA GERİDEYİZ,

Deprem güvenliği bakımından 1999 yılından daha iyi durumda olunmadığını ifade eden Aksungur “17 Ağustos 1999 tarihinden bu yana 21 yıl geçmesine rağmen, her an deprem tehlikesi ile karşı karşıya olan ülkemizde, kısa süreli ve acil olan bazı önlemler alınmadı" dedi. Aksungur, " Rant uğruna var olan risklere yeni risklerin eklendiği görülmektedir. Üzülerek söylemek gerekir ki; deprem güvenliği bakımından 1999 yılından daha iyi durumda değiliz. Konut yapılarımızın yanında okullarımız, hastanelerimiz, endüstri tesislerimiz ve diğer kamu yapılarımız çok büyük oranda güvensizdir." İfadelerini kullandı.

İMAR AFFI İLE KAÇAK YAPILAR YASAL HALE GETİRİLMİŞTİR

24 Haziran 2018 seçimleri öncesi Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'nın öncülüğünde, TBMM tarafından oybirliği ile ülke tarihinin en kapsamlı “imar barışı” adı altında "imar affı" çıkarılmıştır. Bu düzenleme ile hiçbir mühendislik hizmeti almayan ve bu kanun kapsamında mühendislik hizmeti alması talep bile edilmeyen yapılar, herhangi bir kontrol mekanizması olmaksızın, kuralsızca, sadece mal sahibinin beyanı ile kayıt altına alınarak yasal statü kazanmıştır. 17 Ağustos 1999 ve 2011 Van Depremlerinden bile hiçbir dersin çıkarılmadığı görülmüş, para ve oy uğruna halkımızın can ve mal güvenliği tehlikeye atılmıştır.

Hafif hasarla atlatılması gereken depremlerde dahi yapıların kullanılamaz hale gelmesi ve can kayıplarının ortaya çıkması, mevcut yapılardaki tehlikenin boyutunu gözler önüne sermektedir. Ayrıca kendi kendisine yıkılan yapıların varlığı ve tümüyle kaçak olarak yapılan yapıların af kapsamına alınmış olmaları da kentlerimizin büyük bir risk altında olduğunun önemli bir işaretidir.

Ülkemizde yaklaşık yirmi milyon yapının olduğuna dikkat çeken Aksungur,"Bu yapı stokunun ayrıntılı bir envanteri çıkarılmadığı için depremlerde bir bütün olarak bu yapıların nasıl bir davranış gösterecekleri bilinmemektedir. Depreme karşı kentlerimizi ve binalarımızı hazır hale getirmek iddiasıyla başlatılan kentsel dönüşüm projelerinin bu amaca ne kadar hizmet ettiği tartışmalıdır. Özellikle ekonomik krizin büyümesiyle birlikte birçok Kentsel Dönüşüm projelerinin yarım kalması çok fazla aileyi mağdur etmiştir.

YAPI DENETİM SİSTEMİ SAĞLIKLI BİR ŞEKİLDE İŞLETİLMELİDİR

Depremin kader olmadığına vurgulayan Aksungur "doğal afete dönüşmesini önlemenin yolu, planlama-kentleşme, tasarım, uygulama ve yapı denetim sisteminin sağlıklı bir şekilde işlemesinden geçmektedir. Mesleki ve ahlaki yetkinliği dikkate alan ve meslek Odaları tarafından belgelendirilen Mühendis ve Mimarların "Özne olduğu" bir Yapı Denetim Sisteminin kurulması zorunludur. Açıkçası planlama ve tasarım aşamasından yapının kullanım aşamasına kadar geçen tüm süreçler, mesleki ve etik yeterliliğe sahip mühendisler tarafından yönetilmeli ve denetlenmelidir. . Ayrıca belirtmeliyiz ki farklı meslek disiplinleri ve uzmanlık alanları dikkate alınmadan şantiye şeflerinin görevlendirilmesi, bilime ve bilgiye aykırıdır.

Her afetten sonra sık sık yapılan "yara sarma" anlayışından kurtulup; bilim ve tekniğin yolu izlenmelidir. Bunun için "risk yönetimini" hayata geçirmek zorunludur. Depremin bir doğa olayı olduğu kabul edilmeli ancak denetimsizliğin neden olduğu olumsuzlukları "kader" gibi değerlendiren yaklaşımlar terk edilmelidir.

Mühendislik hizmeti almadan üretilen kaçak yapıların hasar görmesi ve yıkılması kaçınılmazdır. Yaşanan depremlerin sonuçları da göstermektedir ki insanları öldüren, kayıplara yol açan, ülkeye afet yaşatan mühendislik hizmeti almamış yapılardır. Bugüne kadar yapılan çalışmalar, deprem öncesi alınacak önlemlerin deprem riskini önemli ölçüde azalttığını ortaya koymuştur.

Bu nedenle yapı stokunun değerlendirmeye alınmasının tüm ülke ve Adana için önemine defalarca değindik. Vatandaşlarımızın depreme dayanıklı binalarda oturmasını sağlamak için; kentimizdeki yapı stoku incelemeleri yapılarak, riskli yapılar güçlendirilmeli ya da yıkılıp yeniden yapılmalı, depreme dayanıklı olmayan yapılar depreme dayanıklı hale getirilmelidir.

17 Ağustos depreminin 21.yıldönümünde, can ve mal güvenliğinin sağlanması için depreme dayanıklı yapı üretmekten başka bir yol olmadığını; bilime, bilgiye, mühendisliğe, akla ve insana önem veren uygulamalara ihtiyaç olduğunu bir kez daha önemle vurgularız.” İfadelerini kullandı.