AKP iktidarı, Türkiye’nin bir deprem ülkesi olduğu gerçeğiyle hiçbir zaman yüzleşmedi, 17 Ağustos’tan ders almadı. Bunun en büyük göstergesi ise 493 afet toplanma alanından 300’ünün üzerine inşa edilen AVM’ler, rezidanslar ve gökdelenler…

Depremle mücadelede en büyük engel rant

UĞUR ŞAHİN ugursahin@birgun.net

Ege Denizi’nde pazartesi günü TSİ ile 15.28’de, merkez üssü İzmir’in Karaburun ilçesi olan büyük bir deprem meydana geldi. Deprem, Alman Alfred-Wegener-Enstitüsü’nün doğal afetler konusunda dünyanın en tehlikeli on kentinden biri olarak gösterdiği İstanbul’da da hissedildi. 6,2 şiddetindeki depremin yarattığı korku ve panik, akıllara bir kez daha “depreme karşı alınmayan önlemleri” getirdi. 7 bin 480 yurttaşın hayatını kaybettiği 17 Ağustos’un ardından, güvenli yaşam koşulları hazırlanmadı, toplumsal hayat deprem gerçeğine göre düzenlenmedi. Öyle ki, 17 Ağustos’tan ders alınmadığı 2011 yılındaki Van Depremi’yle gün yüzüne çıktı. 604 kişinin yaşamını yitirdiği, 4 bin 151 kişinin yaralandığı 23 Ekim 2011’de yaşanan Van Depremi’nin ardından yurttaşlar, “Deprem vergilerinin nereye gittiğini” sordu. Dönemin AKP’li Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, gayet açık bir şekilde, deprem için toplanan vergilerin depreme karşı önlem almak için değil; sağlık, eğitim, duble yollar gibi 74 milyonun ‘ihtiyacını karşılamak’ için harcandığını söyledi. Elbette deprem bir doğa olayıdır, ancak burasının altını çizmek gerekiyor: “Doğa olayının afete dönüşmesinin nedeni, insan kaynaklıdır.”

Çevre ve Şehircilik Bakanı Mehmet Özhaseki, Japonya Uluslararası İşbirliği Ajansı’nın (JICA) deprem risk haritası ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın ilan ettiği “Kentsel dönüşüme temel olan riskli alanlar” haritasının yüzde 72.9 örtüşmediği hiç ortaya çıkmamış gibi, ‘İstanbul’da olası bir depremde felaket yaşanabileceğini’ söylemişti. Bakan Özhaseki, neoliberal politikalarla birlikte, ‘deprem kılıfı’ ile meşrulaştırdıkları rant odaklı kentsel dönüşüm projelerini muhtemelen unutmuş olacak ki depreme ilişkin şöyle devam etmişti: “Buna hazırlık mıyız? Değiliz.”

Deprem mevzuatı yetersiz
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) İstanbul İl Koordinasyon Kurulu’nun, “İstanbul depreme hazır mı?” yanıtını aradığı depremlere ilişkin raporu, görmezden gelinen sorunları adeta gözler önüne seriyor: “Ülkemizde yapı stoku güvenli ve sağlıklı olmaktan uzaktır. Pek çok yapı kaçak üretilmiştir, ruhsatsızdır ve mühendislik hizmeti almamıştır. Ülke nüfusunun büyük kısmını barındıran 11 büyük kentin ve büyük sanayi tesislerimizin yüzde 75`inin deprem tehlikesi altında bulunması, dere yataklarının imara açılması, imar çalışmalarında deprem tehlikesinin hiçbir şekilde gözetilmediğini ortaya çıkarmıştır. Deprem bilincinin oluşturulması, toplumsal eğitimin sürecinin vazgeçilmesi olması gerekirken, bu konuda her hangi bir adım atılmamıştır. Deprem anına ve sonrasına ilişkin bütünlüklü bir planlama yoktur. Deprem ve konuyla ilintili mevzuat ya yetersizdir ya da hiç yoktur.”

Depremi hissetmemiz ‘şanstı’
TMMOB Jeofizik Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Erdal Şahan’a 6,2 şiddetindeki depremi sorduk, Şahan, yanıtlıyor: “O bölgede zaten bizim çalışmalarımızda görünmüyorsa bile Yunanistan’da yapılan çalışmalarda bu tarz bir deprem bekliyordu. Ege’de ilerleyen dönemlerde 7 büyüklüğünde bir depremle karşı karşıya kalınacak gibi. Karaburun’daki depremi burada hissediyor olmamız aslında bizim için bir ‘şanstı.’ Çünkü bu zaman kadar hep bizden uzakta olduğu için deprem hiç dikkate alınmıyordu. Bu deprem belki bizim ülkemizde can kaybına sebep olmadı ama bir kere daha depremin ne kadar korkutucu bir şey olduğunu herkese gösterdi. 1999’dan beri uyarıyoruz ancak sorunu çözmek için hiçbir adım atmıyorlar.”

Çalışmalar göstermelik
Şahan’a göre depreme karşı yapılan çalışmaların büyük bir bölümü ‘göstermelik.’ Şahan, “AFAD’ın yaptığı çalışmalar olsun, Kızılay’ın olsun, hep ‘deprem olduktan sonra ne yapabiliriz’e yönelik çalışmalar. Ne insanlarımızı, ne çocuklarımızı, ne binalarımızı hiçbir şeyimizi depreme göre hazırlayamadık” diyor.

İstanbul’un yüzde 80’e yakınının depreme hazırlıksız olduğunun altını çizen Şahan, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Afete hazırlıkta ilk etapta en önemli şey içinde bulunduğumuz yapıların sağlam olması. Yanına ekleyeceğimiz her şey mesela deprem olduğunda sarsıntı olduğunda doğalgazın, elektriğin kesilmesini eklersiniz ama yapınız sağlam değilse, bütün hazırlıklarınız boşadır. İstanbul’un hâlâ yüksek yapılar yönetmeliği yok, birçok yüksek yapı yapılıyor ve bunların bir yönetmeliğe bağlanması lazım. Yapı denetimle ilgili birçok eksiklik var. 30 yıl içerisinde yüzde 65 oranında İstanbul’da 7 oranında deprem olma olasılığı var. O yüzden hazırlanmamız lazım. Maalesef bunları kaçırıyoruz, kaçırmaya da devam ediyoruz.”

493 afet toplanma alanından 300’ü imara açıldı
İstanbul’da afete karşı toplanma alanlarının sayısının artması gerekirken, bu alanlar AVM’lere ve rezidanslara dönüştü. Bu alanlar, ‘plan değişikliğiyle’ satıldı, arazilerin yüzde 90’ı doldu. 1999 – 2003 yılları arasında belirlenen deprem toplanma alanlarından imara açılanların bazıları şöyle: Zorlu AVM’nin yer aldığı Zincirlikuyu’daki Karayolları 17. Bölge Müdürlüğü’nün arazisi, Taş Yapı’nın gökdelenlerinin yer aldığı Kadıköy Meteoroloji binası ve alanı, Marmara ve İstanbul Forum AVM’nin bulunduğu alan, Zeytinburnu’ndaki 16.9 kulelerinin yer aldığı arazi, Torunlar’ın yükseldiği Ali Sami Yen Stadı, Akasya AVM’nin yer aldığı Acıbadem’deki eski Otosan Fabrikası arazisi, Bahçelievler’de bulunan kapatılan Zaman gazetesinin binası… İmara açılan alanlarla birlikte, İstanbulluların kaçış noktaları da tıkanmış oldu.

AKP depremi ekonomik sıkıntıyı aşmak için gündeme getiriyor
İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) İstanbul Şube Başkanı Nusret Suna’yla deprem toplanma alanlarına ilişkin konuştuk. 1999 Depreminden sonra İBB’nin dört büyük üniversiteye hazırlatmış olduğu deprem master planının rafa kaldırıldığını hatırlatan Suna, “Mevcut iktidar ekonomik sıkıntıyı aşmak için deprem olgusunu sürekli gündeme getiriyor. Tabii ki deprem olgusu gündeme gelmeli ve halk bilinçlendirilmeli. Ama bunun sürekli olarak kentsel, bireysel dönüşüm haline getirilmemesi gerekir. Riskli bölgeler tespit edilip, o bölgelerin dönüştürülmesi lazım” diyor.

“1999 depreminin ardından tespit edilen deprem toplanma alanları için o zaman da bile artırılması gerektiği doğrultusunda kararlar alınmıştı. Fakat görüyoruz ki o günden bugüne alanların sayısının artırılması yerine dörtte üçü imara açıldı” diyen Suna, sözlerini şöyle sonlandırıyor: “İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin (İBB) ya da AFAD yetkilileri toplanma alanlarının sayısının arttırıldığını söylüyor. Bu, bize göre yanlış bir değerlendirme. Çünkü biz afet toplanma alanı derken park ve bahçeleri, okul bahçelerini ve cami avlularını kastetmiyoruz”